Siyaset ve dijitalleşme: Gelecek üzerine düşünürken
Algoritmalar kişilerin kendi yankı odalarına sıkıştırıyor. Karşınıza benzer içerikler çıkıyor. Aynı görüşlere maruz kalıyorsunuz. Bu da farklı tarafları kutuplaştırıyor ve insanları radikalleştiriyor. Sosyal medya umulanın aksine tartışma ve uzlaşma yollarını tıkıyor.
Öte yandan dijitalleşmenin olanaklarını demokrasilerimiz için de kullanabiliriz. Örneğin İspanya’da Podemos, İtalya’da 5 Yıldız Hareketi yeni örgütlenme modelleri kullanarak toplumun siyasete dahil olmayan gruplarını kısmen de olsa kazabiliyorlar.
Türkiye’nin gündemi sürekli benzer konular üzerine yazmaya teşvik ederken, geleceği inşa etme derdine düştüğümüz bugünlerde kafayı kaldırmak dünyada yaşanan gelişmeleri takip etmek yol gösterici olacaktır diye düşünüyorum. Bu nedenle dünyanın gündeminde olan dijitalleşme, yapay zeka, ve bunların siyaset üzerinde etkileri üzerine yazmak istedim.
Pandeminin hayatımızın üzerindeki en temel etkisi zamanı ileri sarması oldu. Diğer bir deyişle pandemi, öncesinde içerisinde bulunduğumuz değişim süreçlerine hız kazandırdı. Bu değişim süreçleri arasında günlük hayatımızı en çok etkileyen dijitalleşme oldu. Peki dijitalleşme ne demek? Bilginin dijital ortama aktarılması demek, amaç tek bir sistem üzerinden verilere anında ulaşılabilirliğin sağlanması olarak tanımlanabilir. Dijitalleşmenin mümkün olabilmesi için veriye ihtiyaç var ve tam da burada büyük veri devreye giriyor. Çünkü yapay zekayı çalıştıran ve işlevselleştiren veriler, veriler üzerinden sonuçlara ulaşılıyor. Büyük veri de bugün artık hayatımızın her alanında bize dair toplanan bilgiler bütünüdür. Bilgi birçok farklı kanaldan toplansa da bu kanalların en tanıdık olanı sosyal medya ve internette dolaşırken verdiğimiz izinler. Peki bunun siyasetle ilişkisi nedir?
Dijitalleşme ve manipülasyon
Siyaset-dijitalleşme ilişkisini en saf haliyle 2016’da Amerika’da Trump’ın başkan seçilmesi sürecinde gördük. Cambridge Analytica isimli bir danışmanlık firması, milyonlarca kişinin profil bilgilerini kullanarak bir algoritma oluşturdu ve siyasi mesajların ya da manipüle edilmiş bilgilerin doğru seçmen kitlesine ulaşmasını sağladı. Ve bu yöntemle kampanyanın son döneminde özellikle kararsız kalmış seçmenlerin Trump’a yönelmesini sağladı. Bu tür software programları Facebook, Twitter gibi sosyal medya platformlarında okuduklarınıza, beğendiklerinize, tıkladıklarınıza bakarak size özel ve sizin kararınızı etkileyebilecek siyasi reklamların önünüze gelmesini sağlıyor ve bu yolla aslında kişilerin kararlarını etkiliyor, manipüle ediyor. Bu demek oluyor ki bir software programı kişilerin iradesini ele geçirebiliyor ve oy kullanma davranışını yönlendirebiliyor. Bu demokrasinin dayandığı temel ilkesini yani kişilerin kendi özgür iradeleri ile temsilcilerini seçmesi ilkesini ciddi anlamda zedeleyen bir durum. Bir yandan da distopyanın tanımı da olabilir öyle ki bu sürecin karmaşıklaşması kişilerin kendi kararlarını kendileri aldığını sanırken aslında başkalarının düşüncelerini yönlendirdiği bir gelecek yaratabilir. Bu da aslında bildiğimiz anlamda demokrasinin çöküşü demek.
Yine sosyal medya kullanımının siyaset üzerine olumsuz başka etkilerinden söz edebiliriz. Sosyal medya kullanımını teşvik etmek için kullanılan algoritmalar kişilerin kendi yankı odalarında sıkışmalarına neden oluyor. Örneğin Twitter’da Facebook’ta içerikleri beğendikçe karşınıza benzer içerikler çıkmaya başlıyor. Sizin görüşünüzü onaylayan, sizinle aynı görüşleri paylaşan içerikleri görmeye başlıyorsunuz. Sistemin amacı sizi tatmin edecek akışı size sunabilmek ki okumaya, tıklamaya devam edin. Ama diğer taraftan bu sistem sürekli aynı görüşlere, düşüncelere maruz kalmanızı ve dolayısıyla karşı tarafa dair fikir sahibi olmanızı önlüyor. Bu da farklı taraflar arasında etkileşimi azaltıyor, insanları kutuplaştırıyor ve radikalleştiriyor. Dolayısıyla bu mekanizmalar popülizmi besliyor. Yankı odalarının oluşması yine siyaseti sıfır toplamlı gören popülist aktörlere yarıyor. Çünkü onların istediği ve etkilediği seçmen grubu kendi görüşlerine sıkı sıkıya bağlı olan, alternatifleri duymaya kapalı olanlar. Sosyal medya kullanımının artması umulanın aksine tartışma ve uzlaşma yollarını tıkıyor. Tartışma ve uzlaşmanın azalması ve zayıflaması yine popülistlerin arzuladığı bir sonuç. Diğer taraftan bu anlattığım mekanizmalar otoriter rejimler için de çok kullanışlı. Bu tür rejimler toplumlarını dijitalleşmenin sağladığı olanaklar yoluyla takip edebiliyor, gözetleme mekanizmalarını dijitalleştiriyor ve bu da devletin toplum karşısında çok fazla güçlenmesine neden oluyor. Bu da tahmin edebileceğiniz gibi otoriter rejimlerde değişim olanaklarını kısıtlıyor. Gitgide devlet toplum arasındaki dengenin devlet lehine bozulduğu bir durum ortaya çıkıyor. Dolayısıyla güçlenen popülizm, artan otoriterleşme eğilimi dijitalleşme süreci ile hız kazanabiliyor. Bu bahsettiklerimin hepsi siyasete dair dijitalleşmenin yarattığı kontrol ve manipülasyon mekanizmalarına örnekler olarak düşünülebilir.
Dijitalleşmenin yarattığı imkanlar
Peki bu değişimi önlemek ve irademize sahip çıkabilmek için verilerin toplanması, yapay zekanın ilerlemesi durdurulmalı mı? Bunun cevabı tabii ki hayır çünkü bu mümkün değil. İnsanlık bambaşka bir çağa girdi ve bu çağın akışı böyle bir değişimi zorunlu kılıyor. Ama dijitalleşmenin getirdiği, sunduğu olanakları demokrasilerimizi yenilemek için kullanabiliriz ve bunu bir yenilenme olanağı olarak da düşünebiliriz. Bugün, örneğin, dijital partilerden bahsediyoruz. Bu partilere örnek İspanya’da Podemos, İtalya’da 5 Yıldız Hareketi verilebilir. Bu hareketler çok önemli demokratik inovasyonlar yaptılar. Yıllardır siyasal partiler literatüründe partilerin düşüşe geçtiği artık kitleleri temsil edemediği, örgütsel olarak zayıfladığı konuşuluyor. Hatta popülizmin yükselişi sıklıkla buna bağlanıyor. Bu dijital partiler yeni örgütlenme modelleri kullanarak doğrudan katılımı artırmayı amaçlıyorlar ve kısmi de olsa başarılı oluyorlar. İtalyan siyaset bilimci Gerbaudo bu partilere platform partileri de diyor (Gerbaudo, 2019). Bu partiler toplumu örgütlemek için iş dünyasının kullandığı dijital firma modelini benimsiyorlar, böylece çok daha fazla insana ulaşabiliyorlar, üyelik sistemleri çok daha açık, katılım mekanizmaları çok daha etkili ve daha çok insanı karar alma süreçlerine dijital yöntemleri kullanarak dahil edebiliyorlar. Buradaki fayda temsili demokrasiden insanların memnuniyetsiz olduğu bir dönemde onları sisteme daha çok dahil ederek, katılımı artırarak toplum nezdinde temsili demokrasiye olan inancın yeniden tesis edinmesi ve güçlendirilmesi olarak düşünülebilir. Dijital teknolojiyi kullanan bu partiler insanların taleplerine cevap verebilen doğrudan demokrasiyi kurmayı amaçlıyorlar. Kısmen de başarılı oluyorlar. En azından çok hızlı örgütlenebildiklerini görüyoruz, toplumun siyasete dahil olmayan gruplarını dahil edebildiklerini görüyoruz. Dolayısıyla dijitalleşmenin katılımı artırması demokrasiler için olumlu etki olarak görülebilir. Yine toplumsal hareketlerin de benzer şekilde bu araçları kullanarak daha kalabalık kitlelere ulaşabilmesi, toplumsal muhalefeti güçlendirebilir. Ama bu noktada yine bazı sorunlara değinmekte fayda var. Örneğin dijital partilerde katılımın aslında çoğu zaman liderler tarafından sunulan alternatiflere dair yapılan parti içi bir referanduma dönüştüğünü görüyoruz. Ve bu özelliği ile katılımcı demokrasiden ziyade lideri güçlendiren yukarıdan aşağıya referandum demokrasisini andıran sonuçlar doğurabiliyor (Gerbaudo, 2021). Yani pratikte hala birçok sıkıntı yaşanıyor. Yine bu mekanizmaları radikal sağcı gruplar da kullanıyor dolayısıyla onların toplumsal hareketleri de güçleniyor ve yaydıkları yanlış bilgiler çok daha fazla insana ulaşabiliyor.
Yapay kolektif zeka
Fakat bütün bu sorunlara rağmen dijital mekanizmalar beraberinde birçok olanağı da sunuyor. Partiler ötesinde de insanların belli sorunları üzerine bilgilerinin toplandığı ve ortak, birlikte optimal çözümlerin üretildiği mekanizmalar oluşturulabilir. Katılım artırılabilir ve demokrasilerin kendilerini yeniden üretmesinin önü açılabilir. Uzun zamandır temsili demokrasiden memnun olmayan kitlelerin siyasal sistemle barışmasının olanakları artabilir. Dolayısıyla aslında engelleyemeyeceğimiz dijitalleşmenin “yapay kolektif zeka” üretilebilmesi için yönetilmesi lazım ve tablonun olumlu yönüne odaklanmak bu değişimi yok saymaktan çok daha faydalı olacaktır.
---
Referanslar
Gerbaudo, P., 2019. The platform party: The transformation of political organisation in the era of big data.
Gerbaudo, P., 2021. Digital parties and their organisational challenges. Ephemera, 21(2), pp.177-186.