Sistem revizyonu tartışmaları ve yarı başkanlık sistemi

Abone Ol
Erdoğan başkanlık sisteminden kısmi geri dönüşün sinyallerini veriyor. Feragat edilecekler arasında, bakanların milletvekilleri arasından atanması, güvenoyuna benzer sistemle görevden alınması, gensoru, sözlü soru gibi etkin bir "denge-denetleme" sistemi oluşturulması sayılıyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin başarılı olup olmadığına ilişkin tartışmalar devam ederken, Cumhur İttifakı mevcut sisteme kamuoyu önünde toz kondurmazken, muhalefet partileri sistemin daha şimdiden çöktüğü tezinden hareketle, güçlendirilmiş parlamenter sisteme yönelik çalışmalarını hızlandırmış durumda. CHP, İYİ Parti ve Gelecek Partisi sistem önerilerini bir süre önce açıkladılar. DEVA Partisi’nin de önümüzdeki günlerde açıklayacağı medyaya yansıdı. Bunun yanı sıra, 6 muhalefet partisinin (CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA, Saadet Partisi, Demokrat Parti) daha önce güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili yapmış oldukları iki toplantıya ilaveten, önümüzdeki hafta 3. kez bir araya gelerek, güçlendirilmiş parlamenter sisteme yönelik tercihlerini detaylandırma konusunda görüşecekleri medyaya yansıdı. Partilerin üzerinde anlaştıkları ilk konular cumhurbaşkanının yürütme yetkilerinin önemli ölçüde sınırlandırılması, yürütme yetkisinin tamamen bakanlar kuruluna bırakılması, yürütme yetki ve görevinin Başbakan ile bakanlar arasında bölüştürülmesi,  başbakanın, “eşitler arasında birinci” aktör olarak en büyük sorumluluk sahibi olması[1]. İlk uzlaşılan konular dahi, muhalefetin Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini toptan reddettikleri, yeni sistem taleplerindeki ısrarları, iradelerini sergilemeleri anlamında dikkate değer ve önemli. Önemli çünkü; HDP’nin olmadığı bir ortak platformdaki 6 partinin toplam oy oranı dahi bugün bir seçim yapılsa Cumhur İttifakı’ndan daha yüksek olması anlamında güçlü bir politik meşruiyete tekabül ediyor. HDP’nin de bu partilerle sistem değişikliği anlamında birlikte hareket etmesi durmunda, güvenilir son kamuoyu araştırma bulgularına göre oy dağılımı muhalefet lehine çok belirgin bir ağırlığa sahip. Muhtemelen önümüzdeki günlerde muhalefet güçlendirilmiş parlamenter sistem yönündeki değişiklik taleplerini kamuoyuna açıklayarak, seçmen nezdindeki psikolojik üstünlüklerini pekiştirme stratejisi izleyecekler. CUMHUR İTTIFAKI VE SISTEM REVIZYONU İDDIALARI Cumhur İttifakı muhalefetin sistem değişikliği çalışmaları karşısında parlamentodaki sayısal üstünlüğünden de güç alarak, psikolojik üstünlüğü muhalefete kaptırmamak için sistem değişikliği tartışmaları yerine, partilerin yeni Anayasa tekliflerini kamuoyu ile paylaşmaları talebiyle gündemin tek tayin edicisi olmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı, ısrarla başkanlık sisteminin başarılı olduğunu, bu sistemden geri dönüşün mümkün olmadığı dillendirmekle birlikte, medyaya yansıyan kimi haberlere göre, parlamenter sisteme kısmi geri dönüşün sinyalleri veriliyor. AKP’nin kırmızı çizgisi mevcut sistemin her koşulda korunması… Ve feragat edilebilecekler arasında, bakanların ve başkan yardımcısının parlamentodan, milletvekilleri arasından atanması ve parlamenter sistem'deki "güvenoyuna" benzer bir sistemle belli koşullarda "görevden alınması", gensoru, sözlü soru gibi Meclis denetim yollarının yeniden getirilmesi ile daha etkin bir "denge-denetleme" sistemi oluşturulması sayılıyor…. Ancak "iki başlılık" yaratacağı gerekçesiyle yarı başkanlık sistemindeki gibi "başbakanlık" makamının yeniden ihdas edilmesine sıcak bakmıyor”[2] olduğu yönünde. Ayrıca, AKP çevrelerinde dillendirildiği belirtilen bir diğer husus; Cumhurbaşkanlığı seçiminde aranan yüzde 50 artı 1 yerine, seçilmek için gereken oy oranının yüzde 40’a düşürülebileceği, bakanların, cumhurbaşkanına vekalet eden Cumhurbaşkanı yardımcısının da TBMM üyeleri arasından seçilebileceği, bu durumda bakanlar hakkında gensoru verilebileceği, bu yolla Meclis’in denetim mekanizmasının güçlendirilmesinin önünün açılacağı şeklinde[3]. AKP’nin kabul edebileceği iddia edilen sistem revizyonu bu içeriğe sahipse, peşinen belirtmek gerekir ki bu düzenlemelerin mevcut sistemin alaturka niteliklerini pekiştirmekten başka bir karşılığı olmadığıdır. Yani; ne Anayasa hukuku, siyaset bilimi kitaplarında yazan, ne de dünyada uygulamaları bulunan başkanlık veya yarı-başkanlık sistemi. YARI-BAŞKANLIK SISTEMININ ÖZELLIKLERI Siyaset bilimi literatürüne ve uygulamaya 1958’de Fransa’da V.Cumhuriyet Anayasası ile giren yarı-başkanlık sisteminin temel özellikleri;  Cumhurbaşkanının genel oyla halk tarafından seçilmesi, anayasal olarak geniş yetkilere sahip olması, Cumhurbaşkanı karşısında, parlamentonun kendisine muhalefet  etmediği sürece yürütme ve hükümet etme iktidarına sahip Başkakan ve Bakanlar Kurulu’nun görevde kalabilmesi. Bu sistemde Başkanlık sistemindeki tekli otorite yapısı yerini ikili otorite yapısına bırakmaktadır. Parlamenter sisteme benzer biçimde parlamentoya karşı sorumlu başbakan ve bakanlarla hükümetin etkin yönetimi  Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında paylaşılır. Cumhurbaşkanı parlamentoyu feshedebileceği gibi, Meclisin güvenine sahip hükümeti azledebilir. Cumhurbaşkanı parlamentodan bağımsız olsa da tek başına, doğrudan hükümet edemez, iradesini hükümet kanalıyla açıklar ve işlem görür. Başbakan ve bakanlar parlamentoya bağımlıdır, yani güvenoyuna ihtiyaç duyarlar. Yarı-başkanlık sistemi kuvvetlerin bölünmezliği temelinde işler. Cumhurbaşkanı iktidarı Başbakanla paylaşır. Başbakan da sürekli parlamentonun desteğine ihtiyaç duyar. YARI-BAŞKANLIK SISTEMINE YÖNELIK DESTEK VE ELEŞTIRILER Yarı-Başkanlık sistemini destekleyenlere göre, bu hükümet sistemi sistemsel tıkanıklıkları önleyici mekanizmalara sahiptir. Bölünmüş çoğunluklar (yasama organındaki çoğunluk ile Cumhurbaşkanının seçildiği partinin farklı olması)  iktidara gelenlerin otoritesini güçlendirir. Çünkü adeta nöbetleşe iktidar değişimi yaşanır. Bu sistem hükümet istikrarsızlıklarını önlediği gibi, Cumhurbaşkanları bu sistemde tarafsız olurlar. Fransa örneğinde Cumhurbaşkanı ile Başbakan ve bakanların birlikte yaşama (kohabitasyon) geleneği sistemin tıkanmadan işlemesine yardımcı olur. Buna karşılık, yarı-başkanlık sistemine yöneltilen eleştirilere bakıldığında, seçmene ve parlamentoya karşı sorumlu olan Cumhurbaşkanı ve Başbakan gibi ikili yapı çekişme, çatışma yaratmaya yatkındır. Böyle olursa sistem kilitlenir. Bir başka anlatımla, Cumhurbaşkanı, yetkileriyle ülkenin 1 numaralı siyasi karar alıcısı, başbakan ise parlamentodaki çoğunluğa sahiptir. Bu durum iki başlılık yaratır, iki başlılık ise sistemde tıkanmaya yol açar. Seçimler “toplamı sıfır olan oyun” olmasa bile, yürütme organı tamamen cumhurbaşkanının eline geçebilir. Cumhurbaşkanını destekleyenler Mecliste çoğunluğa sahip değilse, Cumhurbaşkanı hükümet faaliyetlerine hakim olamaz. Uzlaşma kültürü zayıfsa, otoriter yönetimin oluşması kolaydır. Cumhurbaşkanını halk seçtiği için, halkın tercihinde siyasi eğilimler ortaya çıkar. Bu da Cumhurbaşkanının yansız, tarafsız olmasını zorlaştırır. YARI-BAŞKANLIK SISTEMI İSTIKRARSIZLIK VE KRIZE ÇARE MI? Yarı-Başkanlık sisteminde başkan halk tarafından seçileceği için, devleti halka daha yaklaştıracağı, demokratik meşruluğu artıracağı söylemi tutarlı değildir. Bizim gibi demokratik gerileme yaşayan rekabetçi otoriter rejimlerde başkanın halk tarafından seçilmesi meşruluğu sağlasa da, şu anda Türkiye’de yaşandığı gibi Cumhurbaşkanını siyasallaştırır. Toplumun tümünün kendi taraftarlarından oluştuğu, tüm toplumun desteğinin arkasında olduğu gibi bir yanılsamaya kapılır.   Özellikle bölünmüş çoğunlukların olduğu ülkelerde yarı-başkanlık sistemi risklerle doludur. Sosyal bölünmelerin yoğun olduğu ülkelerde, ülkemizde de  halkın seçtiği Cumhurbaşkanı birleştirici olamamaktadır. Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki iktidar paylaşımı ancak seçilecek Cumhurbaşkanının karizmatik kişiliği üzerinde uzlaşı olursa sistem kilitlenmez. Bizde ise uzlaşma sağlanmasının çok zor olduğu, yeni sistemin uygulandığı bu dönemde yaşanarak tecrübe edilmiştir. Sonuçta bu koşullar altında sistem kilitlenmeye yatkındır. Fransa da olduğu gibi, sistemi başarıyla işleten Kohabitasyon (Cumhurbaşkanı ve Başbakanın birlikte yaşaması) her ülkede işlemez. Bizde de işlememe olasılığı yüksektir. Ayrıca, Cumhurbaşkanına tanınan meclisi fesih ve hükümeti azletme yetkisi de  keyfiliğe yol açabilir. Yarı-başkanlık sistemi genellikle iki turlu seçim sistemiyle birlikte işletilmektedir. Bu sistem benzer ideolojik eğilimli partileri ittifaka yöneltebilir, sonuçta uzlaşma gelişir dense de, bu ancak uzlaşma kültürünün olduğu ülkelerde mümkündür. Bizim siyasal kültürümüzde uzlaşmayı teşvik eden değerler çok zayıftır[4]. Hal böyle olunca, varsayalım ki iktidar ve muhalefet sistem revizyonu konusunda uzlaşıp, yarı-başkanlığa geçildi, şekli demokratik süreçlerle otoriter eğilimlerin içi içe olduğu, eş zamanlı yaşandığı dengesiz demokraside[5] belirttiğimiz gerekçeler nedeniyle bu sistemle de rekabetçi otoriter rejimin bir dengeye kavuşması mümkün olmayacaktır. SISTEM REVIZE EDILEBILIR MI?   Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dönemindeki ekonomik, sosyal ve politik göstergeler, objektif bir gözle bakıldığında sistemden beklenen pozitif çıktıları üretme anlamında beklentileri karşılayamamıştır. Kamu yönetiminde etkinlik, verimlilik, ekonomik istikrar, demokrasi standartlarının yükselmesi anlamında olumlu olarak kabul edilebilecek dışsallık oluşmamıştır denilebilir. Bu koşullar altında bizzat iktidar çevrelerinde sistemde kimi revizyonların yapılabileceği medyaya yansısa da, Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu olumsuz durum ve yaşadığı krizler sistemde kısmi düzenlemelerle aşılabilecek nitelikte değildir. Parlamentodaki iktidarın sayısal çoğunluğu sistemde şekilsel, kısmi revizyonların yasa yoluyla yapılmasına imkan tanımaktadır. Bu anlamda sistemde sınırlı revizyonlar yapılabilir. Geniş kapsamlı revizyon ise ancak iktidar ve muhalefetin Anayasa değişikliği ya da yeni bir Anayasa yapımı konusunda uzlaşması ile mümkündür. Sistemi revize etme anlamında medyaya yansıyan Meclis denetiminin artması, Bakanlar, Cumhurbaşkanı yardımcısının Meclis içinden seçilmesi, gensoru gibi düzenlemelerin Anayasa değişikliği konusunda uzlaşma olmadan hayata geçirilmesi mümkün değildir. Kaldı ki bu tür düzenlemeler revizyon yoluyla sistemi iyileştirmeyip, yasamayı güçlü kılmayacak, yürütmenin kendi içinde ve yasama-yürütme ilişkileri anlamında karmaşaya yol açacaktır. Sistemi yarı-başkanlık sistemine dönüştürme ise mevcut koşullar altında  Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yol açtığı sorunları yeniden üretme dışında çıktı üretmeyecektir. Kaldı ki muhalefetin yarı-başkanlık sistemine geçiş arayışı gibi bir gündemi de yoktur. Dolayısıyla, siyasetin rotası  güçlenen siyasal muhalefet için sistem önerilerini süratle tüm bileşenlerin katılımıyla kamuoyuna deklare etmek, güçlendirilmiş parlamenter sisteme yönelik halkı bilgilendirip, ikna etmek olursa, yakın dönemde muhalefetin hedeflerine ulaşması daha kolay gerçekleşebilir. --- [1] https://www.politikyol.com/6-muhalefet-partisi-bakanlarin-milletvekillerinden-secilmesinde-anlasti/ Birgün’den Hüseyin Şimşek’in haberinden alıntı tarihi: 1 Ekim 2021 [2] https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-58734677, Alıntı tarihi: 1 Ekim 2021. [3] Nergis Demirkaya; “Ak Parti sistemde revizyonun kapısını açtı: Güçten Feragate hazırız”, https://www.gazeteduvar.com.tr/ak-parti-sistemde-revizyonun-kapisini-acti-gucten-feragate-haziriz-haber-1536724, Alıntı tarihi: 29 Eylül 2021. [4] Yarı başkanlık sistemiyle ilgili değerlendirmeler şu çalışmadan derlendirmiştir: Gülgün Erdoğan Tosun, Tanju Tosun; Türkiye’nin Siyasal İstikrar Arayışı Başkanlık ve Yarı Başkanlık Sistemleri, Alfa Yayıncılık, İstanbul, 1999, s.97-121. [5] Fuat Keyman; Dengesiz Demokrasiler, Yetkici Demokrasi, Sultanizm, Radikal, 28 Şubat 2015.