Sezen Aksu’nun ortaklaştırdıkları

Abone Ol
Bu şarkıya dair tepkilerin dini sosla ele alınması ise iktidarın mevziisinin sığınılacak son kaleye kadar çekildiğinin göstergesidir. ‘Cambaza bak’ taktiğini kullanmanın çeşitli yolları vardır. Sizi gündemle hatta zaman zaman hayatla bağı olmayan konularla oyalamak için yapay tarafgirlikler ortaya koyulur ve siz ‘tarihsel haklılıktan’ kaynaklanan özgüveninizle bu oyuna severek gelirsiniz. En objektif tutum takınanların bile hem nalına hem mıhına vuruyor olmanın kıvancıyla yaklaşacağı bu ‘apolitik’ gündem başlıkları, temcit pilavı gibi önümüze getirilen ve aşılması istenmeyen konularda daha da net görülecektir. Bu girizgâh dostlarımız için yapılmıştır. Sezen Aksu’nun bir şarkısında geçen ‘Selam söyleyin o cahil Havva ile Âdem’e’ sözleri ile gündeme gelen bir tartışmayla yine enteresan bir klikleşme karşımıza çıktı. Beş yıl önce söylenmiş bir şarkının bugün, tam da ülkenin tarihindeki en yakıcı ekonomik sıkıntıları yaşadığı bir uğrakta gündem edilmesi çok net bir yanıltmacadır. Bunun dini sosla ele alınması ise iktidarın mevziisinin sığınılacak son kaleye kadar çekildiğinin göstergesidir. Bu ve buna benzer birçok konuya şimdiden alışılması ve psikolojik üstünlük olarak okunabilecek bu konularda hem özgüvenli ama bir o kadar donanımlı girilmelidir. Çünkü seçime kadar daha çok eski twitler, geçmiş resimler, nostaljik şarkılar ve dahi algı oluşturacak eski şeyler gün yüzüne çıkacaktır. Âdem ve Havva’ya cahil demenin dini boyutları ile ilgilenmemekle beraber, antropolojik olarak ilk insan sayılabilecek canlıların bugünün en birikimsiz insanından bile daha ümmi olduğunu belirtmekte fayda var. Öte yandan dinen Havva’nın bütün mitolojik yanlarından bağımsız bir peygamber olmadığının Hz. Âdem ile Havva’nın da bir ‘cahillik’ yaparak yaradanın emirlerine karşı geldikleri için cennetten kovulduklarının altını çizelim. Sanatın ironi yeteneği, birçok gerçeği eğerek anlatmakla da müsemmadır. Dolayısıyla iktidarın ve bu konuyu köpürtenlerin yönlendirilmiş tartışmaları hem izansız hem de art niyetli olarak ele alınmalıdır. Çünkü anlamak ya da dinlemek yerine yankı odalarından bile daha dar ‘sarı odalarına’ mahkûm edilmişlerdir. Gelelim girizgâhımıza sebep olan tavrın müsebbiplerine dair birkaç söz etmeye. Esasen bu taraf içinde sözün hükmünün azaldığı bir durum söz konusudur. Çünkü Türkiye’de belli uğraklarda yapılan tercihler insanların mütemmim cüzü haline geliyor. Sezen Aksu örneğinde ise ‘Yetmez ama Evet’ ve ‘Açılım’ sürecinde takındığı tutum onun sanatının ve sayısız konudaki ‘doğru’ tavrının yok edicisi oluveriyor. Yani ülkemiz bir yanlışın tüm doğruları götürdüğü kocaman bir adaletsiz sınava dönüşüveriyor. Linç kültürü maalesef hepimizi büyülü hapishanesinde konuk ediyor. İnsanlar, hayatları boyunca sayısız eylem ve söylemle var olurlar. Sanatçılar, özellikle toplumsal konularda duyarlı olan sanatçılar çok daha itina ile dinlenilmelidir. Yanılgıları düzeltilebilmelidir. Hepimizin bir şarkısında mutlaka efkârlandığı, ağladığı, mutlandığı; bir sözüne bin anlam yüklediği,  bir melodisini ıslık yapıp zihnine nakşettiği böylesi önemli birini tabir yerindeyse ‘pamuklara sarmalayıp sarılası’ bir ismin konunun iki tarafından da eleştirilmesi ilginçtir. Dolayısıyla ülkemiz uzun zamandır bir konuda iki kutuplu değil üç taraflı bir tartışma görmüştür. Bu tartışma, linç kültürünün beslediği zemindekileri yakınlaştırmış hatta ortaklaştırmıştır. Bakış açımız bazı şeyleri yerli yerine koymakla başlıyor: konjonktürü baz almazsanız anakronizm bataklığında yok olursunuz. Elbette bahsi geçen konularda ülkemiz aydınlarının bir kısmı yanılmışlardır. Bir kısmı ise bile isteye bu yolu seçmişlerdir. Sezen Aksu, son derece olumlu anlamlar atfedilecek bazı konularda söz veren ve bu sözünü tutmayan bir iktidara güvenip sonrasında da bu güvenin boşa çıktığını görerek tavır alan bir sanatçıdır. İnsanların siyasi iktidarlara güvenme ve bazı konularda duyarlılıkları sonucu gereğinden fazla iyimser olmak hakları mevcuttur. Bahsi geçen demokratikleşme konularında Sezen Aksu’nun da başkaca aydınlar gibi yanılma hakkı vardır. Bu bir yanılgıdır hata ise bu yanlışı görerek hala bu durumu savunmaktır. Sezen Aksu yanılgıya düşmüş ama hataya düşmemiştir ve bu tutumunu bir tercih haline getirmemiştir.
Âdem ve Havva’ya cahil demenin dini boyutları ile ilgilenmemekle beraber, antropolojik olarak ilk insan sayılabilecek canlıların bugünün en birikimsiz insanından bile daha ümmi olduğunu belirtmekte fayda var.
Bir iktidarın ülkenin tamamını ilgilendiren yarım asırlık bir konuda ülke nüfusunun yarısını ikna ederken Sezen Aksu’yu da ikna edebilmiş olması esasen onu ikna edemeyenlerin sorunu değil midir? Ömrünü, farklı düşünen insanları kendi ideallerine yakınlaştırmak üzere vakfeden ‘idealist’ insanların bu derece nobran bir dili benimseyerek kimseyi fikirlerine yakınlaştıramayacağı açık değil midir? Yoksa siyasi ikna Sezen Aksu’nun bir şarkısında dediği gibi ‘Beni al onu alma’ diyerek işlemiyor.