DEM Parti Grup Başkanvekilleri Sezai Temelli ve Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis'te parlamento muhabirleriyle bir araya geldi. Başkanvekilleri son dönemde Meclis'e getirilen kanun tekliflerin 'hızlı bir şekilde komisyon ve Genel Kurul'dan geçirilerek yasalaştırıldığını' yeni dönem tartışması yürütülecekse 'toplumun ihtiyaçlarının gözetilerek yasalar yapılması' gerektiğine dikkati çektiler.
Koçyiğit, yeni dönemde Meclis'in en temel başlıklarından birisinin yargı paketleri olacağını belirterek, "9. Yargı Paketi'nin içerisinde soyadı kanunun bizim için en temel başlıklarından oluşturuyor" derken, Temelli ise, "Türkiye'nin en önemli gündemleri Meclis'te başlıyor fakat sonrasında Meclis hızla işlevsizleştiriliyor. Bu da iktidar eliyle yapılıyor. Gerçek müzakere zemini Meclis olması gerekirken Meclis'in insiyatifinin yok sayıldığı bir durumla karşı karşıyayız. Meclis adeta bir paket servisi gibi çalışıyor" dedi.
Temelli, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'a da çağrıda bulunarak, "Meclis'in kapılarını vatandaşa açın, halk buluşmalarının Meclis çatısı altında gerçekleşemesi gerekiyor. İşçileri meclise sokmayan, hayvan hakları savunucularını Meclis'e girmesi gerekiyor.Meclis’in kapılarını topluma açın, onların sözü kıymetlidir onlar için" diye konuştu.
DEM Parti Grup Başkanvekilleri konuşmalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Numan Kurtulmuş'un Anayasa'nın 3. madde değerlendirmesine nasıl bakıyorsunuz" sorusuna Temelli, "Anayasa tartışmaları doğru yerden başlamadı. İlk 4 maddeyi öncelikli mesele olarak ele almak yerine nasıl bir anayasa meselesiyle başlamak, toplumla ile birlikte bu tartışmaları sürdürmek gerekirken, bunu kısır tartışmalarının içine sürüklemek maddelere boğmak bence 'nasıl bir anayasa tartışmasının' önünü tıkamak anlamına geliyor. Herkes sivil anayasa çağrısı yalpıyor fakat 12 Eylül ruhundan kurtulmak lazım bunu için. Toplumla beraber anayasa yapacaksanız o zaman şimdiden anayasa formunu belirleyip bunu maddeler sürdürmek değil nasıl bir toplum sözleşmesi tartışmalarını öncelemek gerekir" yanıtını verdi.
'Kırmızı çizgilerin olduğu yerde uzlaşı olmaz'
Koçyiğit ise aynı soruya ilişkin şunları söyledi:
*Hükümetin kafası karışık. Meclis Başkanı başka bir şey söylüyor. Sarayın hukuk danışmanı başka bir şey söylüyor... 'AKP niçin anayasa yapmak' istiyor sorusuna hiçbirimiz 'şu gerekçeyle ilgili' diye yanıt veremiyoruz. Ortadaki tek tartışma 'niçin 12 Eylül anayasasından kurtulmak' Biz de kurtulmak istiyoruz ama bugün tartışmayı bu kadar kapalı yürütmek sadece niyet beyanlarının yol aldırmadığı açık ve net. Bir usül tartışmasına ihtiyacımız var. Meclis Başkanı'nın ilk tur ziyaretleri açısında anayasanın nasıl olacağına dair tartışma yok. Toplumun farklı kesimleriyle buluşak mısınız, bütün siyasi partilerin görüşlerini alacak mısınız, işçi sendikalarının görüşünü alacak mısınız. Toplumun bağrından çıkan yeni bir anayasamız mı olacak, yoksa sarayda pişen 'böyle bir taslağımız var ne diyorsunuz' denilen bir taslak mı olacak. Yanlış yerden başlandı anayasa tartışmalarına. Maddeler üzerinden yürütülen bir tartışma 'nasıl anayasa yapılamayacak' tartışmasıdır. Şu anda gördüğümüzde nasıl anayasa yapılamaz. Kırmızı çizgilerin olduğu yerde uzlaşı olmaz. Kırmızı çizgilerle işe başlarsanız o çizgileri değiştiremezsiniz.
*Meclis Başkanı ikinci tur görüşmelerini yöntem üzerine yapacağını ifade etti. Henüz yöntemi konuşmamış ikinci tur görüşmelerine başlamamışken Meclis Başkanı'nın madde üzerinden tartışma yürütmesi süreci akamete uğratan bir durum.
'Herhangi bir görüşme ile ilgili biz de bir bilgi yok'
''İmrali ile Kandil arasındaki telefon trafiği iddaları ve DEM Parti sorumluluk almak için sürecin neresinde'' sorusu üzerine Temelli, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın Diyarbakır mitinginde dün konuya ilişkin açıklama yaptığını hatırlatarak şunları söyledi:
"Herhangi bir görüşme başladı mı başlamadı mı, bunlarla ilgili biz de bir bilgi yok. Bizim dışımızdaki gelişmelerle üzerine yorum yapmamız mümkün değil. Biz DEM Parti olarak durduğumuz yerden açıklamalar yapıyoruz. Bu konuda İmralı muhataptır. Bir çözüm sürecinden bahsedilecekse, bir süreç başlayacaksa buyrun İmralı orada ama ikinci muhatap, adres daha vardır, o da Meclis'tir. Biz de bu Meclis'in partisiyiz ve bu ortak muhattaplığa çözüm sürecine olan katkımızı belirleyecek tam da adresiyiz. Önümüzdeki süreçte eğer gerçekten bir müzakere, görüşme trafiği başlayacaksa Kürt meselesinin demokratik çözümüne doğru adımlar atılırsa DEM Parti sorumluluk almaya hazırdır."
Bahçeli'nin DEM Parti gurubu temsilcileriyle tokalaşmasını da 'normal ve olağan' olduğunu söyleyen Temelli, "Olağan olmayan son yıllarda yaşanan Türkiye siyasetindeki süreçti. 10 yıldır bu ülkede çöktürme planı var. Hukuk tanımazlık var ve giderek otoriterleşen ve toplumun beklediği demokratik sürecin önünü tıkayan süreç var" dedi.
'İmralı'ya heyetler gitseydi bu bilgiyi teyit ederdik'
Gülüstan Kılıç Koçyiğit de aynı soruya şunları söyledi:
*44 aydır İmralı'da bulunan sayın Öcalan ile hiçbir görüşme yapılmıyor. Oysaki bu ülkede bir Anayasa var. Ceza İnfaz Kanunu var. AİHM var. Tüm bunları üst üste koyduğumuzda uluslararası mevzuatta yaşanan şeyin kendisi defakto, hukuksuz, kanun dışı. O zaman sorumuz şöyle olmak zorunda değil mi? 'AKP'nin kendisi İmralı ile görüşülmesini aileinin, avukatlarının gitmesini neden engelliyor' sorusunu bütün kamuoyunun sorması gerekiyor. Burada temel hak ihlali var. İmralı'da tecrit rejimi süreci başladı nereye geldi. Can Atalay meselesinde Anayasa Makemesi'nin kararını tanımamasına kadar geldi. Bugün görüşme oluyor mu olmuyor mu, bilmiyoruz eğer İmralı'ya heyetler gitseydi bu bilgiyi teyit ederdik.
*Şu meselenin altını çizmemiz gerekiyor, bir yeni döneme kapı aralanacaksa en niyatinde bu meselenin Kürt sorunuyla bağını hepimiz biliyoruz. Şimdiye kadar 'barış istiyoruz' dediğimizde 'savaş mı var ki barış olsun. Kürt sorunu çözüldü' deniliyordu. Geldiğimiz nokta da tam söylediğimiz sorunun teyit edildiğini görüyoruz... Sorunu 'iç barışı sağlama' üzerinden konuşuyoruz. Keşke bu zamana kadar iç barışı sağlasaydık.
'Erdoğan'ın aday olup olmama tartışmasına indirgemek, tıkayıcı bir rol'
''DEM Parti ile iktidarın yaptığı yeni anayasa görüşmelerinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir dönem daha Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için bir araç olarak kullanılmasına'' ilişkin soruya Koçyiğit, şu yanıtı verdi:
"2019 yerel yönetim seçimleri, 2023 Genel seçimleri, 31 Mart seçimlerine bakalım. Bütün bu seçimler aslında karşımızdaki rejimin güç tahkim etmek istediği aralıklardı ama Mayıs seçimleri açısında oy oranlarında farkın az olması, muhalafetin başarı kazanması meselesindeki DEM Parti'nin kilit rolünü dikkatinize sunmak istiyorum. DEM Parti otoriter bir rejimin tahkim edilmesine asla rıza göstermez. Toplum karşıtı bir iktidarın devamına rıza göstermez. Yoksullluğun, sefaletin, sermaye yanlısı işçi düşmanı bir iktidarın devamına asla rıza göstermez. Sanki bütün bunları biz yapmamışız gibi. Bugünkü iktidarın faşizmi yerleştirmek istiyor. Bunun önündeki en büyük engel biziz. Biz direnmesek, biz bedel ödemesek, kritik eşiklerde Türkiye'nin lehine Türkiye'nin çıkış rotası olsun diye kritik tutumları almasaydık bugün nasıl bir ülke olurdu. Nasıl bir Türkiye içerisinde yaşardık... Biz meselelere Türkiye halkları ve toplumsal kesimin çıkarları üzerinden yaklaşıyoruz. DEM Parti'nin çıkarlarını gözeten siyaset yapmadık. Erdoğan'ın yeni bir dönem gidişine razı olup olmaması meselesi değil. Seçimi Erdoğan'ın aday olup olmama tartışmasına indirgemenin kendisi orada tıkayıcı bir rol."
Sezai Temelli ise aynı soruya, "İktidarın 'önceliğimiz sivil anayasa' deyip de bu sivil anayasayı görmezden gelip adaylık meselesine indirgenmiş bir çalışma yapılacaksa burada da toplum döner bu samimiyeti sorgular. İkincisi, Selahattin Demirtaş AİHM kararına rağmen 8 yıldır tutsak. Anayasa bağlamında toplumsal barış ve sivil anayasa yan yana geldiğinde Selahattin Demirtaş'ın tutsak olduğu bir ülkede böyle bir anayasa yapabilir misiniz? Toplumsal barış, sivil anayasa konularında samimiyseniz bu ülkede siyasi tutsakların olduğu bir yerde bunu yapmanın mümkün olup olmadığının da herkes tartışmalı'' yanıtını verdi.
'Bir 'merhabadan' çözüm süreci çıkmaz'
'Yeni bir çözüm sürecine' ilişkin Gülistan Koçyiğit de şunları kaydetti:
''Bir 'merhabadan' çözüm süreci çıkmaz. Çözüm süreci dediğimiz şey, 40 yıllık bir çatışmada yaşanmış 100 yıllık sorundan bahsediyoruz. İyi niyet mesajlarıyla bu işin olmayacağını herkes çok iyi biliyor. Bu işe soyunmak için cüret etmek lazım. Nasıl adım atılacağına dair Türkiye'nin deneyimi var. Bu deneyimin ışığında ne olması gerektiğini, nasıl olmaması gerektiğini Türkiye iyi biliyor. Bu iyi niyet adımları ilerler mi, bekleyip göreceğiz. Bu sorunların gerçek muhattapları biz değiliz. Bu mesajı verenler, diyalaog mesajı verenlerin kendisine sormak gerekiyor. Somut adım atacak mısınız, bir yol temizliği yapacak mısınız. AK Parti gurubuna ve temsilcilerine sormak gerekiyor. Yeni bir dönem başlıyor, çözüm süreci başlıyor demenin koşullarını, emarelerini göremiyoruz. Çok olağanüstü kamplaşmış bir siyasal iklimin kısmen rayına oturması, normalleşmesi var. Eylem düzeyinde rayına oturur mu, hep beraber göreceğiz. Nasıl eylem düzeyinde rayına oturur? Yasa yapma süreçlerinde kollektif olunursa, kritik davalar açısında adım atılırsa, Can Atalay özgürlüğüne kavuşursa, örneğin Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ açısından haksız, hukuksuz kumpas davaları hızlı bir şekilde ortadan kaldırılırsa, biz o zaman iyi bir niyet var deriz."