‘Sevmek Zamanı’nda Âlemlerin Çatışması (3)
Halil, varlıklar dünyasından uzak, kendi idealize ettiği kişisel ve kapalı dünyasındayken, hiç kimse tarafından erişilebilir, kırılabilir, müdahale edilebilir birisi değilken, varlıklar dünyasına geçtiği an, diğer tüm varlıklar tarafından müdahaleye açık, nesneleştirilebilir bir varlığa dönüşür.
Dün kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Âlemlerin Çatışması: Halil ve Başar’ın Farklı Dünyaları
Meral’e âşık olan tek kişi Halil değildir. İdealar dünyasında yaşayan Halil’e, varlıklar dünyasında yaşayan bir rakip vardır: Başar. Yönetmen Metin Erksan, iki farklı dünyanın insanları olan Halil ve Başar’ın farklı âlemlerini, onları ekrana taşırken kullandığı arka plan seçimleriyle görselleştirir.
Halil’in olduğu sahnelerde seçilen kamera açılarıyla, Büyükada’nın ıssız iskeleleriyle, tarihi kent merkezinin gündelik yaşamdan görece arıtılmış fakat pek estetik sokaklarıyla, kemerleriyle, taş evleriyle, ıssız Kilyos sahilleriyle İstanbul, alışık olmadığımız görüntüleriyle görünür bizlere. Bu görüntülerden sanki İstanbul’da yaşayan diğer tüm insanlar çıkarılmışlardır. Halil’in dolmuşa bindiği sahnede dahi, dolmuşun özelliği olan kalabalıklık askıya alınmıştır. Halil dolmuşun tek yolcusudur. Artık kamusallığın bulunmadığı bu mekanlarda, toplumsal inşanın ürettiği gerçeklik, o toplumu oluşturan insanlarla birlikte dışarıda bırakılmıştır ve gerçekliği bir tek kişi temsil etmektedir: Halil. Bu dünya, Halil’in idealar dünyasıdır. Tüm dünya bir nesne, Halil tek öznedir. Her şeyin değerini Halil belirlemekte, kararını Halil vermektedir. Dünya, bu sahnelerde Halil’in dışında birisini içermediğinden, Halil bu görüntülerde hiç kimsenin nesnesi değildir. Başkalarının yargılarına, değerlendirmelerine, ölçütlerine kapalıdır; tek karar alıcıdır.
Oysa ekrandan Halil’in alınıp, Başar’ın eklendiği sahnelerde İstanbul’un bilindik, kalabalık, alışıldık görüntülerine geri döneriz. Kalabalık kent görüntülerine, Galata Kulesi, Yeni Cami, Beyazıt Kulesi, Karaköy sahili gibi bilindik, tanıdık kent imgeleri eklenir. Başar, filmin auteur katkısıyla oluşturulan kendine özgü dünyasının değil, bildiğimiz, tanıdığımız hali hazırdaki, toplumsal inşa tarafından üretilmiş gerçek dünyasından bir karakterdir. Halil ve Başar bütünüyle başka iki dünyanın insanlarıdır.
Tümüyle farklı dünyaların insanları olan bu ikili, yalnızca bir konuda kesişirler: Meral. Fakat kesişim noktaları olan Meral de, gerçek bir kesişim noktası değildir. Zira Halil, Meral’in gerçek dünyadaki varlığına değil, onun gerçek dünyadaki temsili olan bir surete, Meral’in büyütülmüş bir portresine aşıktır. Oysa Başar, Meral’in kanlı canlı, fiziksel dünyada bir beden olarak yaşayan, toplumsal olarak inşa edilmiş gerçekliğe riayet eden insan versiyonuna aşıktır. Dolayısıyla ikili aynı gösterene âşık olmakla birlikte, farklı varlıkları sevmektedirler. Fakat yine de gösteren ortak olduğu için, Halil ve Başar’ın yolları kesişir. Bu kesişme tek bir varlığın, tek sevgilisi olmak için verilen bir mücadele olduğundan, Halil ve Başar iki rakiptir.
Aynı fiziksel mekân içerisinde, bambaşka dünyaları yaşayan bu ikilinin hiçbir şeyi birbirine denk gelmediğinden, birbirleriyle hiç anlaşamazlar. Bu yüzden söz konusu ikili film boyunca ne zaman bir araya gelseler fiziksel bir çatışmaya girerler. İlk karşılaşmalarında Başar, Halil’i yanındaki üç arkadaşına/çalışanına dövdürtür. İkinci karşılaşmalarında Başar ve Halil su kıyısında yumruk yumruğa kıyasıya dövüşürler ve bu kez Halil Başar’a üstünlük kurar. Üçüncü karşılaşmalarında Başar Halil’i öldürür. Bu idealar dünyası ile varlıklar dünyasının birbirlerine olan uyumsuzluğudur. Peki bir uzlaşı kurulamaz mı?
İdealar Âlemi ile Varlıklar Âlemi Arasında Bir Uzlaşı Denemesi
Halil, aşkını, idelar dünyasındaki Meral’in resminden, varlıklar dünyasındaki Meral’e çevirmek konusunda isteksizdir. Fakat gerek Meral’in, gerek ustasının ısrarları, onu fiziksel dünyadaki Meral’e bir adım atmak için kışkırtır. Meral’i aramaya koyulan Halil, onu sonunda Maslak’ta, Başar ve Başar’ın arkadaşları ile birlikte bir atış poligonunda bulur.
Halil salt Meral’in değişkenliği ile dahi başa çıkamayacağını düşünürken, işin içine bir de tanımadığı kişiler, Meral’e âşık başka bir figür, Başar girmiştir. Artık denkleme, Meral’in varlıklar dünyasında olması dolayısıyla değişken olan yapısına, bir de Meral’e etkiyebilen başka değişkenler eklenmiştir. Halil kendi dünyasından varlıklar dünyasına atılma çabasından hemen pişman olur. Kendisini Maslak’ta görür görmez sevgiyle kollarına koşan Meral’e alabildiğince soğuklaşır.
Halil: Buraya seni görmeye gelmiştim. Şimdi seni görmek istemiyorum. Söyleyeceğim bu kadar.
Meral: Dur gitme. Gördüğün benim dünyam değil. Yanlış anlama, ben buraya eğlenmek için gelmedim.
Halil: Hiçbir şeyi açıklamaya mecbur değilsin. Yalnız gitmeme engel olma.
Meral: Aylarca seni bekledim.
Halil: Ben gitmek istiyorum.
Meral: Beni de beraber götür.
Halil: Yalnız gideceğim ben.
Meral: Son sözün bu mu?
Halil: Evet.
Fakat aynı gün içerisinde kader onları yeniden ıssız bir yolda bir araya getirir. Meral Maslak’tan kente dönüş yolu olan bu ıssız yolda Başar’ın otomobilinden inerek, varlıklar dünyasından idealar dünyasına bir adım atmıştır. Halil de aynı yoldan İstanbul’a bir dolmuşla dönmektedir. Yolda dolmuş Meral’in yanından geçerken onu gören Halil, ani bir kararla dolmuştan iner ve ikili ıssız bu yolda kucaklaşırlar. Halil bir adım atarak varlıklar dünyasına bir hamle yapmış, Meral de varlıklar dünyasından (Başar’ın otomobilinden) idealar dünyasına (ıssız yola) hamle yapmıştır. İkili, birbirlerine doğru adım attıkları bu ıssız yolda sevgili olurlar.
Halil, varlıklar dünyasından uzak, kendi idealize ettiği kişisel ve kapalı dünyasındayken, hiç kimse tarafından erişilebilir, kırılabilir, müdahale edilebilir birisi değilken, varlıklar dünyasına geçtiği an, diğer tüm varlıklar tarafından müdahaleye açık, nesneleştirilebilir bir varlığa dönüşür. Başkasının bakışına açılan Halil, özellikle Meral’in babasıyla olan diyalogda (hatta monologda – zira burada babanın bakış açısının bir nesnesine dönüşür Halil, özne olma vasfını yitirir) yoksul, eğitimsiz ama yakışıklı bir adama indirgenir. Halil artık kendinde bir varlık değil, başkalarının kendisi hakkında değerlendirmeler yaptığı, yargılara vardığı, yaftalandığı birisidir. Ötekinin bakışına açılmış, özerkliğini yitirmiştir. Halil bunu kaldıramaz ve Meral’den ayrılır.
Halil: Babanı çok sevdim Meral. Bu işte onun hiçbir suçu yok. Kararımı yalnız verdim.
Meral: Bu karar benim için ölüm demek. Ama sana kararını değiştir demeyeceğim.
Halil: Sana dünyada hiçbir erkeğin hiçbir kadını sevemeyeceği kadar aşığım. Sana âşık olarak kalmak istiyorum. İşte hepsi bu kadar.
Fakat her şey Meral ve Halil için bir kez daha ters yüz olacaktır. İdealar dünyası ile varlıklar dünyası bir araya gelmek için bir kez daha çabalayacak ve trajedi de buradan doğacaktır.
Bu yazı dizisini üç bölüm olarak düşünmüştüm ama dört oldu. Son bölüm yarın.