Loading...
‘Sevmek Zamanı’nda Âlemlerin Çatışması (2)
Özetle Halil, geçici olanı, yıllar içinde değişecek yüzü, o yüzün sahibinin Halil’e olan duygularının oynaklığını reddederek, değişmeyecek olana odaklanır. Bakanın gözünde nesneleşmek istemeyen Halil, aşkta, bakma tekelinin yalnızca kendisinde olduğunda rahat etmektedir. Âşık olunanın sabit bir ideal yerine, fiziki âlem içerisindeki değişken bir varlık olması fikri, Halil’i kahreder.
Dün kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Halil’in aşkının canlı kanlı bir insan yerine o insanın bir resmine yönelmesinin ikinci nedeni ise, aşkını yönelttiği varlığın bir özne olmasını istememesi ve onun bir nesne olarak kalmasını tercih etmesidir. Özne, çevresindeki etkenlerden etkilenmekle birlikte, kendi kararlarını verebilen, hiçbir neden yokken dahi karar ve tutum değiştirebilen, otonom bir varlıktır. Nesne öyle değildir. Nesne, varoluş kipini değiştirmek için, kendisine müdahale eden bir özneye ya da başka bir hareketli nesneye bağımlıdır. Nesneler, kendilerine bir müdahale olmadığında, bir öznenin aksine zamanı askıya alırlar ve zamansız bir şekilde sonsuza kadar aynı şekilde kalırlar.
Kendi başına otonom şekilde karar ve tutum değiştir(e)meyen nesne, kendisine ait ölçütler, değerler, değerlendirmeler de oluşturamaz. Yani bir özne, kendi ölçütleriyle, önüne çıkan her şeyi, (kendisinin dışındaki özneleri ve tüm nesneleri) kendisine ait kişisel ölçütleriyle, değer yargılarıyla değerlendirirken ve onları nitelerken, bir nesne bunları yapamaz. Halil, her şeyin sabit olmasını arzuladığı idealar dünyasında yalnızca onu çevreleyen dünyayı değil, kendisini de değişmez bir sabit olarak kurmak ister. Bu yüzden, kendisine başka öznelerin gözlerinin dikilmesini istemez. Halil, başka öznelerin kendisine, kendi öz-yaklaşımı gibi yaklaşmayacaklarının bilincindedir. Başka özneler Halil’i gördüklerinde, bizzat kendi ölçütleriyle, değer yargılarıyla, bir Halil değerlendirmesi yapacaklar ve onu nesneleştireceklerdir. Fakat bunu Halil’in kendisine biçtiği rollerle eşlemeyeceklerdir. Yani Halil, başka öznelerin bakışlarına açıldığında, kendisine öz biçme konusundaki tekelini yitirecektir. Böylece Halil bir ideal sabit olmaktan çıkacaktır. Herkesin gözündeki Halil başka olduğunda, Halil, idealar dünyasının bir sabiti olmak yerine, fiziksel varlıklar dünyasının bir değişkenine dönüşecektir. Üstelik sorun, yalnızca başka kişilerin Halil öznesini farklı şekillerde nesneleştirmesinden ibaret değildir. Aynı zamanda, aynı özneler, Halil’i zaman geçtikçe farklı şekillerde yorumlayacaklar, Halil’e ilişkin değerlendirmeleri değiştikçe, Halil’e olan duyguları da değişecektir.
Böylesi bir evrende, Halil, sonsuz bir aşk yaşanamayacağı duygusundadır. Zira aşk için gerekli şartlar, varlıklar dünyasında oluşsa dahi, aşkın Halil olmayan tarafı, bir başka özne olarak, varlıklar dünyasının değişimi içerisindedir ve o değiştikçe, onun Halil’e ilişkin duyguları da değişecektir. Bu yüzden aşkı oluşturan şartlar öyle ya da böyle, varlıklar dünyasının tabi olduğu zaman yüzünden değişecek ve aşk da ortadan kalkacaktır. Yaşananlar ebedi değil, anlık, geçici bir aşk olacaktır. Oysa, idealar dünyasının insanı olan Halil, zamana dair hiçbir şeyi istemez çünkü zaman demek değişim demektir. Halil için “sevmek zamanı” yoktur, bu zaman ebediyettir. Ancak varlıklar dünyasında sevmenin bir zamanı olabilir. Aşk, yalnızca varlıklar dünyasında geçicidir.
Bu nedenle Halil, zamansız bir aşkı, varlıklar dünyasından bir özne ile yaşayamayacağı hissiyle doludur. Halil, sabit, değişmez bir öz aracılığıyla ebedi aşka ulaşabileceğini düşündüğünden, aşkını varlıklar dünyasında ancak nesnelere yöneltebilmektedir. Filmin başında bir fotoğraf, sonlarına doğru cansız bir kıyafet mankeni olarak ortaya çıkan Halil’in aşk nesneleri, özneleri dışlamak istemesindendir. Böylece aşık olduğu varlık Halil’i kendi ölçütleriyle ve değer yargılarıyla sürekli bir değerlendirme içerisinde tutamayacak, kendi değişimleriyle, çevresel dönüşümlerle, zamanın geçmesiyle kendisinin Halil’e olan aşk duygularını değiştiremeyecektir.
Halil’e göre aşk bir kez yakalandığında, eğer değişim ve dolayısıyla zaman işin içerisindeyse, o aşk optimum bir durum olduğundan, değişim ve zaman yalnızca optimum olanın aleyhine işleyecektir. Yani Halil’e göre aşk yakalandığı andan itibaren zaman yalnızca aşkın aleyhine çalışmaktadır. Bu yüzden zaman, ideal olan her şeyi ideal olmaktan düşürür, onu bozar. Bu yüzden Halil, otonom şekilde değişebilen bir özneyle aşk yaşamak istemez. O yalnızca bir nesneyle aşk yaşayabilir. Zira nesne, Halil karşısında edilgendir ve değişime bütünüyle kapalıdır. Eğer Halil bir nesneyle aşk ilişkisini yakalayabiliyorsa, orada zaman askıya alınmakta, o aşk ebedileşmektedir. Dolayısıyla da Halil, Meral’in bir özne olarak kendisine değil, Meral’in nesneleştirilmiş ve artık değişemez bir suretine aşık olduğunu ısrarla dile getirmektedir. Fakat Sevmek Zamanı’nın diğer tüm özneleri Halil’in aksine varlıklar dünyasının elemanları olduklarından, Halil’in ne demek istediğini anla(ya)mazlar.
Bununla birlikte, Halil, kendisinin de bir beden taşıdığı için, zorunlu şekilde bir fiziksel varlık olduğunu unutmuş görünmekte, kendisinin değişmeyeceğine ve zihnen zamanın dışında kalarak kendi “öz”üne ebediyen sadık kalacağına çok fazla – üstelik de tutamaksız şekilde – güvenmektedir.
Özetle Halil, geçici olanı, yıllar içinde değişecek yüzü, o yüzün sahibinin Halil’e olan duygularının oynaklığını reddederek, değişmeyecek olana odaklanır. Aşk oyununa, kendisi dışında bir bileşen eklemeyi reddeder, bundan korkar. Köklerden, bağlardan, değişmez bir özden bağışık olan fiziksel âlem, hiçbir yere ait olmadığından, hiçbir sabit referansla nitelenemediğinden ölesiye değişkendir. Halil böylesine büyük bir aşk yakaladığında ise, değişim zorunlu olarak olumsuza doğru olacaktır. Zira böylesine büyük bir aşktan daha yücesine varamayacağını hisseden Halil, değişimin olsa olsa bu büyük idealden gerileme şeklinde gerçekleşeceği kanısındadır. Bakanın gözünde nesneleşmek istemeyen Halil, aşkta, bakma tekelinin yalnızca kendisinde olduğunda rahat etmektedir. Âşık olunanın sabit bir ideal yerine, fiziki âlem içerisindeki değişken bir varlık olması fikri, Halil’i kahreder.
Devamı yarın.