Suriyeliler isterlerse alemi cihanın en zengini olsunlar. Yine de bir ana dilden rahatsız olamazsın. Bunu değil sosyal medyadan hicap etmeden paylaşmak, içinden bile geçiremezsin.
Loading...
İnsan bir rejimden rahatsız olabilir. Bir gidişattan nefret edebilir. Bunları dile getirebilir. Zaten getirmelidir. İnsan dediğin zevat, yanlıştan rahatsız olandır. Aksisi mümkün değildir. Fakat, her zaman tepki verecek gücü kendinde bulmayabilir. Mesela örgütlü biri değildir. Kendi kendine takılıyordur öyle. Duyarlılıklarını bir tek kendine bile olsa ifade ediyordur. Hadi onu da yapamıyor, aklından geçiriyordur. Akıl ne arasın bizde diyorsa da o zaman içine düşmüş kurdun teslimiyetindedir. Ortalama yaşam melekeleri olan birinin kurdu eksik olmaz. Buradan çıkış yok artık. İhtimaller tükendi. Gerisine başka bir şey deniyor.
İnsan, oy verdiği siyasetçiden, onun milyonların gözüne baka baka yaptığı hakaretten tiksinebilir. An gelir, tepesinin tası öyle bir atar ki, böyle de çarkın ben deyip küfrü kalaylayabilir ortasından. Bu çarkın dişlileri olmaya yeltenen sanatçılara, düşünce insanlarına, ünlülere, popülerlere verip veriştirir. Bunlar ekrana çıkınca, kanalı değiştirir. Bir iki tivit falan atar sinirleri gevşesin diye. Olur ya bu sevmediği tiplerle yaşam zeminleri kesişiyorsa irtibatı keser. Gördüğü yerde selamını esirger. Bazen o kadar bunalır ki, ülke dışına atabilir kendini. İmkânı varsa, ileri demokrasilerin birine yerleşebilir. Ezhel’i çağırır bir mekâna. Hep birlikte sıla türküleri söylerler. Gidişatından memnun olmadıkları ülkelerine geri dönmek isterler. Bu kimsenin kendisi ünlü olduğu kadar, tam da sözü geçen hissiyatıyla sıradan bir vatandaş olur çıkar. Basit ama duyarlı bir insan. Yanlış olana verilen tepki, yanlışlığın hedef alındığı ve onun dümenine su kaçıracak her durumda biçimsel eleştirilerden bağışıktır. İster boğaza nazır bir yalıda ister Etimesgut-Şeker konutlarında otur. İş ki rahatsız olasın.
Bu insanların sayılarının pervasızca artmasına neden olan siyasete laf edebilirsin. Nefret edebilirsin ama bambaşka bir ülkeye canı pahasına sığınmış insanları suçlayamazsın. Sana ne bundan hem. Daha ince şeyler yakala ki şanına yakışsın.
Ancak, bir insanın gerçekliğinden, onun geldiği kültürden, bulunduğun yerin hâkim öğretisinden feyzle üstelik, rahatsız olamazsın. Bu kesimin kılığı, bindiği uçak, içtiği nargile seni iğreti edemez. Onun girdiği denizin senin için kirlenmesinin nedeni, senin kafatasının içi. Kafatasın değil elbette. Yanlış sende. Ülkesinin yoksulluğuna yoksulluğu karışmış, hatta bu mağduriyeti, kendi elinde olmayan sebeplerle katmerlemiş bir kesimden rahatsız olmazsın.
Bu insanların sayılarının pervasızca artmasına neden olan siyasete ve bu siyasetten daha faydacı cevapları kendine yakıştıran anti-siyasete laf edebilirsin elbette. Nefret edebilirsin tüm bunlardan, anlattık ya az önce. Ama evini yurdunu tek bir gecede savaş yüzünden terk etmiş, bam başka bir ülkeye canı pahasına sığınmış ve bugün ucuz emeğin bile yanında lüks sayılabileceği, kelimenin tam anlamıyla yok sayılan insanları suçlayamazsın. Bu insanların lisanından korkamazsın. Sana ne bundan hem. Senin konun olamaz bu. Daha ince şeyler yakala ki şanına yakışsın. Diyelim ki Suriyeliler isterlerse alemi cihanın en zengini olsunlar. Yine de bir ana dilden rahatsız olamazsın. Bunu değil sosyal medyadan hicap etmeden paylaşmak, içinden bile geçiremezsin. Eğer öyleyse, cevap yukarıdadır.