Seçmen mobilizasyonu ve sandık güvenliği neden önemli?

Abone Ol
CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yüksel Taşkın sürekli gerginlik atmosferinde siyasi mücadele yürütürken unutulmaması gereken iki önceliği  seçmen mobilizasyonu ve sandık güvenliğini yazdı

Loading...

İktidarın söyleyecek sözü kalmadığı için siyasi rakiplerini hedef alan, onların moralini bozmaya veya saygınlıklarını azaltmaya dönük “hamleleri” giderek artacak. Zaten kutuplaştırma siyasetini “iletişiminin” ana ekseni haline getirmiş iktidar, muhalefeti korkutma ve umudunu kırma çabalarını da yoğunlaştırmış durumda. Kısacası karşımızda negatif duygu siyaseti var. Bu tarzın bir başka özelliği de sürekli yeni gündemler üretme eğilimidir. Eğer muhalefet savunmaya itilirse veya kendi arasında var olan çatlaklar üzerinden iç tartışmalara sürüklenirse, sözgelimi, ekonomi gibi yakıcı bir gündeme odaklanmak zorlaşır. Çoklu gündem çılgınlığı da denilebilecek bu duruma son haftalardan örnek verirsek, nasıl bir ortamda muhalefet ettiğimiz ve edeceğimiz çok daha iyi anlaşılacaktır: Gezi Davası’nda ağır cezalar verilmesi, Canan Kaftancıoğlu’nun cezasının kesinleşmesi, CHP’nin SADAT ziyareti, Atatürk Havalimanı’nda aceleyle yapılmak istenilenler, bazı CHP belediyelerine yönelik operasyonlar, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya konusundaki dış politika çıkışı, CHP’nin Maltepe’de miting gerçekleştirmesi çoklu ve çılgın gündeme dair bazı anımsatmalar… Bu gündeme muhalefet partilerinin nasıl yanıt vereceği kadar, örgütlü sivil toplumun, hatta oy vermek dışında pratik bir gücü olduğuna inanmayan yurttaşların nasıl tepki verecekleri de hayati önem taşıyor. SEÇMEN MOBİLİZASYONU VE SANDIK GÜVENLİĞİ Bu ortamda sandık güvenliği konusunun gündeme gelmesi anlaşılırdır. Sandık güvenliği konusu elbette son derece önemlidir ama dünyada ilgili literatür, “seçmen mobilizasyonu ve sandık güvenliği” olarak geçer. Türkiye’de tartışma eksik yürütülüyor. Konu sadece seçimlerin yapıldığı o çok önemli 24 saatten ibaret değil. Önce tartışmayı doğru zemine oturtmamız gerekiyor. Doğru yaklaşıma bir örnek vermek gerekirse, İstanbul İl Örgütü’nün kısa süre önce başlattığı “80 Günde Devr-i Alem” çalışması akla gelebilir. İstanbul İl Örgütü, önce kendi seçmenlerinin kapısını çalarak üye güncellemesi yapmıştı. Ardından İstanbul’daki haneleri gezecek ve doğru iletişim kurabilecek 30 bine yakın partili belirlendi ve eğitimden geçirildi. Şimdi bu partililer, İstanbul’da her haneye dokunarak seçmen mobilizasyonu hedefine kilitlenmiş durumdalar. “Bu çalışmalarla sandık güvenliği arasında nasıl bir ilişki var?” sorusu akla gelebilir. CHP Genel Merkezi uzun süredir Öbek Örgütlenmesi adıyla bir örgütlenme çalışmasının eğitimini vererek hayata geçirmeye çalışıyor. İstanbul’daki “80 Günde Devr-i Alem” çalışması da bu genel stratejinin bir yansıması. Öbek Örgütlenmesi aslında sandık çevresi örgütlenmesi ve belirli bir sandıkta oy verecek yurttaşlarla partimiz arasında seçimlerden önce bir bağ oluşturmaya yönelik. Geçmişte kimin hangi sandıkta oy vereceği çok daha netken, yeni pratikte biraz daha karışık bir seçmen dağılımı söz konusu. O nedenle sandık değil sandık çevresi örgütlenmesi öne çıkıyor. Belirli bir mahalledeki seçmenin evine yapılacak bir ziyaret, Öbek Örgütlenmesi üzerinden gerçekleşecek. O seçmenin yaşadığı mahallede elbette bir Mahalle Temsilcisi de olacak. Yine elbette Sandık Sorumluları da atanmış olacak. Büyükten küçüğe sıralarsak, Mahalle Sorumlusu, Öbek Sorumluları ve Sandık Sorumluları, bir seçmenle mahalli alanda irtibat etmesi gereken görevlilerimiz olacak. Seçmen sandığa gittiğinde eğer kararsızsa, gittiği okulun önünde kimin daha dinamik ve istekli biçimde örgütlenmiş olduğuna dikkat eder. Yine oy vereceği mekânda kendisiyle ilk kez temas kuranlardan ziyade, daha önce temas kuranların mesajlarına daha açık olur. Öbek Örgütlenmesi, hane ve mahalle odaklı bir çalışma olduğu için hedef, tüm seçmenlerle seçim öncesinde en az bir defa temas etmektir. Dolayısıyla sandık güvenliğini son 24 saate indirgemeyen bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu gerçeğinden hareket ederek seçmen mobilizasyonu ve sandık güvenliği diyoruz.
Öbek Örgütlenmesi, hane ve mahalle odaklı bir çalışma olduğu için hedef, tüm seçmenlerle seçim öncesinde en az bir defa temas etmektir.
2021 yılında milletvekillerimiz ülkemizin pek çok şehrine çıkarma yaptılar. Esnafları gezdiler. İllerin sivil toplum kuruluşlarını ve kanaat önderlerini dinlediler. Genel Başkanımız da il ziyaretlerinde kanaat önderlerine, sivil toplum kuruluşlarına ve gençlere ağırlık verdi. 2021 yılı bu anlamda oldukça başarılı bir yıl oldu. 2022 yılında ise asıl görev, mahallelere ve hanelere dokunmaktır. Türkiye bir yıldan beri seçim atmosferinde ve önümüzdeki bir yılda da bu böyle devam edecek. İki yıldan uzun sürecek bu çok yoğun ve önemli seçim maratonunda seçmen mobilizasyonu çok büyük önem taşıyacak. Akla gelen sorulardan birisinin “O kritik 24 saate hazır mısınız?” olduğunu yine de duyabiliyorum. Sandığa hazırlanmak demek öncelikle üye sayınızı arttırmak demektir. Üye havuzunuz genişledikçe sandık görevi için uygun nitelikli insan havuzu da genişler. Partimizin üye sayısı 5 Mayıs itibarıyla 1 milyon 337 bin sayısına ulaşırken kadın üye sayımız 467 bini yakaladı. Kadın üyelerimizdeki istikrarlı artış sonucunda bu oran yüzde 35’i yakalamış durumda… 2018 yılında 180.065 sandık vardı. 24 Mart 2022 itibarıyla CHP 177.365 asil, 58.034 yedek sandık görevlisi atamasını gerçekleştirmiş durumdaydı. Bugün itibarıyla bu sayıların daha da arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Genel Merkezimin başlattığı bir çalışmayla MYK ve PM üyelerimize belirli iller atanmış durumda. Partimizin intranet sisteminden belirli bir il ve ilçelerinin Üye Sayısı, Üyemiz Olmayan Mahalle ve Köy Sayısı, Mahalle Temsilcisi, Sandık Temsilcisi ve Öbek Sorumlusu atamalarının mevcut durumunu görebiliyoruz.  Görevlendirildiğimiz illere giderek il başkanları ve ilçe başkanlarıyla mevcut durumlarını gözden geçiriyor, eksiklerini tamamlamaları için teşvik ediyoruz. Daha şimdiden şunu söyleyebiliriz: CHP önümüzdeki seçime daha önceki seçimlerin üzerine koyarak ve çok daha iyi hazırlanmış olarak girecek. Yani o kritik 24 saate Türkiye genelinde çok daha iyi hazırlanmış olacağız. Üstelik muhalefetteki aktör çeşitlenmesi, daha önce zayıf olduğumuz yerlerde iş birliği yaparak varlık göstermemizi de mümkün kılıyor. Altılı Masa’yla başlattığımız sandık güvenliği çalışması veri paylaşımını ve ortaya çıkan eksikleri birlikte tamamlamayı öngörüyor. Daha önce yaptığımız gibi, Altılı Masa dışındaki diğer muhalefet partileriyle benzer çalışmaları yine gerçekleştireceğiz. Fakat unutulmaması gereken en önemli konu, en mükemmel mekanizmayı yaratsanız dahi söz konusu olanın insan unsuru olduğu ve bilgi kadar umudun da bu mekanizmadan en üst düzeyde yaralanabilmek için elzem olduğudur. Bu noktada siyasi partilerin mevcut çalışmalarının elbette sivil toplumun ilgili çalışmalarıyla güçlendirilebileceğine inandığımızı da vurgulayalım. Elimizde bu anlamda çok da iyi bir tecrübe var: 2017 Referandum süreci, sivil toplum mensuplarının farklı mahallelere giderek propaganda yapmayı uzun süredir ilk defa tecrübe ettikleri önemli bir pratikti. Başta CHP olmak üzere, muhalefet partileri de sivil toplumla uyumlu çalışınca güçlü bir ivme yakalanmıştı. Referandum tecrübesi neden önemli? Çünkü yukarıda bahsettiğimiz tamamlayıcı çalışmaya, yani seçmen mobilizasyonu ve sandık güvenliği çalışmasına iyi bir örnekti.
Muhalefetteki aktör çeşitlenmesi, daha önce zayıf olduğumuz yerlerde iş birliği yaparak varlık göstermemizi de mümkün kılıyor. Altılı Masayla başlattığımız sandık güvenliği çalışması veri paylaşımını ve ortaya çıkan eksikleri birlikte tamamlamayı öngörüyor.
Son dönemde tartışma büyük ölçüde sandık güvenliği odaklı gidiyor. Bu alanda sivil toplumun desteğine elbette ihtiyaç var ama özellikle cumhurbaşkanlığı seçimleri, sivil toplumun doğasına daha uygun, partizan olmayan ve ülke kaderini öne çıkaran bir seçmen mobilizasyonu için elverişli ortamı sunacaktır. Sivil toplumun seçmen mobilizasyonu, tıpkı 2017 Referandumunda olduğu gibi sistem tartışmaları odaklı olabilir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getireceği olumsuzluklar üzerinden ve dar parti çıkarlarına sıkışmadan önemli bir sivil demokratik meşruiyet alanı açılabilmişti. Bugün de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ve onu takip edecek bir anayasa yapım süreci üzerinden böyle bir alanın açılması mümkündür. Aslında sivil toplum, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir tür yeni toplum sözleşmesi tartışması üzerinden şekillendirmeye yönelebilir. Muhalefetin uzlaştığı güçlü bir aday, somut konularda bağlayıcı vaatler vermesi yönünde teşvik edilebilir. Çok somut bir örnek vermek gerekirse, seçilecek Cumhurbaşkanının rektör atamaları konusunda nasıl bir yaklaşım sergileyeceği gibi konular da gündeme taşınabilir. İstanbul Sözleşmesi veya Kürt sorununa bakış açıları da başka sorgulama alanlarına örnektir. Aday, özellikle partilerin kolaylıkla uzlaşamadıkları bazı konularda doğrudan sivil topluma konuşmayı tercih edebilir. Elbette bu türden çok sayıda örnek verebiliriz. Böylece Cumhurbaşkanı adayı veya adayları, siyasi partiler alanından çok daha geniş sivil demokratik bir alana hitap etme şansına sahip olabilirler. Sivil toplum da yine bu alan üzerinden seçmen mobilizasyonuna yüklenebilir. Asıl meşruiyet sadece otoriter rejimden çıkış üzerine bina edilemez. Demokratik düzenin kalıcılaştığı bir düzen arzusu ve umudu da en büyük motivasyon kaynaklarından birisi olacaktır. Bize göre kritik bir konu da ilk turda muhalefetin güçlü bir aday etrafında yan yana gelebilmesidir. Sivil toplum kuruluşları, böyle bir aday için toplumu ikna etme konusunda çok kritik bir rol üstlenirler. Muhalefetin enerjisinin birden fazla aday etrafında bölünmesi, sivil toplumun toplum adına birleştirici rol oynama meşruiyetini de zedeler. Muhalefetteki siyasi partilerin ve demokratik düzene inanan sivil toplumun hem niteliksel hem de niceliksel üstünlüğü ele geçirdiği bir dönemdeyiz. Umudun güçlendiği ve çok sayıda aktörün sahada yerini aldığı bir süreçte kazanmaya çok yakınız. Yeni düzenin kuruluşuna katkı verebilecek herkesi bu onurlu inşa sürecine davet ediyoruz.