Loading...
Seçim güvenliği sadece seçim günü ve de sandık ile alakalı bir durum değil. Otoriter rejimlerin seçimleri farklı yollarla manipüle etmeleri çok uzun yıllardır siyaset bilimcilerin üzerine kafa yordukları bir konu.Otoriter rejimlerin seçimleri farklı yollar ile manipüle etmeleri çok uzun yıllardır siyaset bilimcilerin üzerine kafa yordukları bir konu. Her ne kadar 1990’larda konu ile ilgili çok çalışma olsa da benim kişisel olarak çok önemli bulduğum çalışma 2002 yılında Andreas Schedler imzalı olan “Elections wıthout Democracy: The Menu of Manipulation” ve sonrasında ondan esinlenerek Daniela Donna, Emilio Ferrara, Jason Brownlee’nin kaleme aldığı kapsamlı çalışmalar. Peki bu önemli siyaset bilimcilerin çalışmaları ne diyor ve de bu çalışmalar önümüzdeki seçimlerde Türkiye’deki seçim güvenliği ve de manipülasyon ile ilgili bizler için en kadar uyarıcı olabilir?
Otoriter rejimler 10’un üzerinde farklı taktikle seçimleri uzun bir sürede manipüle edip belirli puan farklarını kendi hanelerine ekleyebiliyorlar.Öncelikle bu çalışmalar otoriter rejimlerin seçimleri etkileyebilmek için birçok gri ve de belirsiz alan yarattığını ve de bu görüş açısı kısıtlı alanlarda seçimleri doğrudan ya da dolaylı etkileyerek bir şekilde sakatladığını açıklamaktadır. Türkiye’de 2014 yılında Ergun Özbudun, 2015 yılında Hakkı Taş, 2016 yılında Berk Esen, Sebnem Gümüşcü, 2017 yılında bendeniz ve Bahar Başer, 2018 yılında Ihsan Yılmaz ve Galib Bashirov’un ve diğer birçok siyaset bilincinin de çok doğru bir şekilde altını çizdiği gibi bu sakatlıkların çok sık yaşandığı bir alan. Bu noktada otoriter rejimler 10’un üzerinden farklı taktikle seçimleri uzun bir sürede manipüle edip belirli puan farklarını kendi hanelerine ekleyebiliyorlar. Nedir bu bilinen taktikler;
- Bürokratik kadrolaşma ile seçimlerin işleyişine seçimlerden önce müdahale etmeye başlamak ve de seçimlerin sadece yarışanı değil aynı zamanda da düzenleyişi olmak. Brezilya, Tayvan ve Fas bu örneğin çok görülüğü ülkelerken biz de bunu 16 Nisan 2017 referandumundan beri görmekteyiz.
- Muhalefetten yargı gibi sözde yasal ve meşru yollarla kurtulmak. Her ne kadar bu örneği 1991 Togo seçimlerinden biliyor olsak da Kenya, Iran İslam Cumhuriyeti ve de Rusya bu taktiği uygulayan diğer otoriter ülkeler. Bizde de Selahattin Demirtaş gibi önemli bir figürün, Canan Kaftancıoğlu gibi etkili bir siyasetçinin oyundan diskalifiye edilmesi buna örnek gösterilebilir.
- Kaynak dağıtımında seçim ekonomisi yoluna gitmek ve seçim sonrasında dağıtılacak kaynakları önceden belirlemek. Zimbabve, Nijerya gibi ekonomik eşitsizliklerin çok yoğun olduğu ülkeler buna örnek olarak gösterilebilir. Ama hiç de bu kadar uzağa gitmeye gerek yok. Türkiye’nin tarihi ve özellikle de AKP iktidarının sicili bu taktığı uygulamak ile dolu
- Muhalefet partilerinin propaganda aygıtlarına erişimini engellemek. Genellikle Doğu Avrupa ülkelerinde gördüğümüz bu uygulama yıllardır AKP’nin hem seçim hem de seçim dışı dönemlerde yaptığı bir yeni ‘normal’.
- Bürokrasi ve de askeriye ile olası adaylar ya da seçime yöne verecek siyasi figürler üzerinde baskı oluşturmak. 1974 Chili seçimlerinde askeri bürokrasinin muhalefet doğrudan temizlemesini bilenleriniz vardır. Ama hiç o kadar uzağa gitmemek lazım. Abdullah Gül’ün bahçesine inen ve içerisinden askeri ve de sivil bürokrasinin en önemli iki isminin indiği helikopter görüntüsü hala aklımızda olsa gerek.
- Seçmen listeleri ile oynamak, olmayan seçmenler yaratmak ve de tulum oylar çıkarmak. Bununla ilgili Türkiye’den hangi seçimi örnek vereceğimi bilemedim ama herhalde 2013 yerel seçimleri sonrasındaki her sandığa gidiş içerisinde bununla ilgili bir örnek bulabiliriz.
- Önceden oy yüklemek ve de bilgisayar sistemi ile oy girişinde oynama yapmak. Literatürde bu konuda Trump’ın seçildiği başkanlık seçimi çokça örnek olarak verilse de bizdeki Anadolu Ajansı ve de Yüksek Seçim Kurulu ilişkisi buna örnek gösterilebilir.
- Sosyal medya üzerinden manipülasyon yapmak. Özellikle Rusya’nın ve de Çin’in farklı ülkeler üzerinde uyguladığı bu sistem ülkemizde hem ‘manuel’ diyebileceğimiz maaşlı elemanlar hem de sistemler üzerinden Gülen-AKP savaşından beri kullanılmakta.
- Seçim günü sandık güvenliği ve de oy sayımı. Bu konuda insan doğası ile ilgili bir sorun olduğu açık ama otoriter sistemlerde sandıklardan oy çalınmasını ya da oyların değişmesini engelleyecek tek yapı muhalefet partileri oluyor. Son Cumhurbaşkanlığı seçimleri bunun acı bir örneği.
- Seçim sonuçlarını yargı yolu ile değiştirme. Buna da en büyük örnekleri hem Doğu Avrupa’dan hem de 1990’ların sonlarında Balkanlar’dan verebiliriz. Ancak elbette son yerel seçimlerdeki İstanbul örneği diğer rakiplerinin önüne geçti.