Altı muhalefet partisinin seçim güvenliğini için bir çalışma grubu oluşturduklarını belirtmeleri önümüzdeki seçimlerin dürüstlüğü ve güvenliğini tesis etmeye yönelik sivil kurumsal altyapı oluşturmaları anlamında önemlidir.Seçimlerin güvenliği seçim dürüstlüğünden ayrı düşünülemez. Çünkü ancak dürüst koşullarda yapılan seçimlerin güvenliği konusunda kamuoyu nezdinde tartışma ve itirazlar çok sınırlı düzeyde kalmaktadır. Türkiye’de son yıllarda seçim güvenliği ve dürüstlüğüne ilişkin standartlar maalesef oldukça düşük düzeyde kalmakta, bu doğal olarak seçimlerin hemen ardından meşruiyet tartışmalarını tetiklemektedir. Seçimlerin dürüstlüğü konularında uluslararası karşılaştırma, inceleme ve çalışmaların yürütüldüğü Electoral Integrity Projesi’nin son bulgularına göre seçimli otokratik rejim kategorisi içinde Türkiye seçim dürüstlüğü açısından 165 ülke arasında 123.sıradadır. Bu bulgudan yola çıkarak, seçim dürüstlüğü konusunda ciddi sorunlu olan ülkemizde seçim güvenliği seçimlerin hukuki sorunları yanında, meşruiyeti açısından potansiyel riskleri barındırmaktadır. SEÇİM DÖNGÜSÜNÜN BOYUTLARI Altı muhalefet partisi liderinin son yaptıkları toplantıya ilişkin ortak açıklamada seçim güvenliğini sağlamak amacıyla bir çalışma grubu oluşturduklarını belirtmeleri önümüzdeki seçimlerin dürüstlüğü ve güvenliğini tesis etmeye yönelik sivil kurumsal altyapı oluşturmaları anlamında önemlidir. Aslında son birkaç seçimden beri bu alanda oldukça başarılı sivil toplum girişimlerine tanık oluyoruz. Nitekim Oy ve Ötesi Derneği 2014 yılından itibaren “Seçim kanununun ve yönetmeliğinin doğru olarak uygulanması, kampanya finansmanı, tarafların halka görüşlerini eşit şartlarda aktarabilmesi, medya erişiminde fırsat eşitliği, devlet olanakları ve parti kaynaklarının ayrımı, kamu kurumlarının ve devlet medya organlarının taraflara eşit mesafede duruşu, toplantı ve ifade özgürlüğü, seçmen kütüklerinin doğru ve şeffaf şekilde hazırlanması, sayım ve tutanak birleştirme süreçlerinin şeffaflığı” kriterleri[3] bağlamında taraf gözetmeden seçim döngüsüne katkı koymaktadır. Yine, kısa bir süre önce adil ve güvenli bir seçim ortamının sağlanması, halk iradesinin her türlü şaibeden uzak şekilde sandığa yansıması için bazı demokratik kitle örgütleri, sivil inisiyatifler, emek ve meslek örgütlerinin katılımıyla Seçim Güvenliği Platformu oluşturulmuş, platform hedefini “yaklaşan seçimlerde sandığa gidecek olan ve hangi partiye oy verirse versin her seçmenin oyunun kullandığı gibi çıkması, seçimin adaletli bir şekilde, güvenlikle sonuçlanması” şeklinde koymuştur[4]. Muhalefet temsilcileri yaptıkları açıklamalarda haklı olarak öncelikli hedeflerinin seçmen listesinde kayıtlı olan seçmenlerle evlerdeki seçmen sayısının tutarlılığı olarak nitelendirdikleri seçim öncesi güvenlik olduğunu, güvenliğin anahtarının ise iyi örgütlenme olduğunu belirtirlerken, mükerrer oy kullanımı, güvenlik sorununun özellikle seçim sırasında ve oy pusulalarının il seçim kuruluna taşınması sürecinde yaşandığını açıklamaları, seçim kurullarının son düzenlemeyle yapısının değiştirilmesi ve Doğu-Güneydoğu illerinde geçmiş seçimlerde yaşanan toplu oy kullanımı, kolluğun sandık görevlilerini sandıktan uzaklaştırdığı kimi örnekleri dillendirmeleri[5] önemlidir. Altı Muhalefet partisinin oluşturduğu belirtilen kurulun meseleye dar anlamda salt seçim güvenliği bağlamında değil, seçim döngüsünün boyutları temelinde yaklaşmaları[6], seçim süreci ve sonuçlarına ilişkin oluşabilecek soru işaretlerini minimum düzeye indirme anlamında zorunludur. Seçim döngüsünün boyutları: Seçim öncesine ilişkin; seçim yasaları, seçim prosedürleri, seçim çevreleri, seçmen kaydı, siyasi parti ve aday kaydı, medya kapsamı; Seçim kampanya süreci, kampanya finansmanı, Seçim günü kriterleri; oy verme süreci, oy sayımı, Seçim sonrasına ilişkin kriterler; Sonuçların ilanı, seçim otoriteleri. Kurulun diğer muhalefet partileriyle de işbirliği yaparak, seçim döngüsünün tüm boyutlarıyla ilgili yaşanan sorunlara yönelik çözüm önerileri ve güvenliği, dürüstlüğü sağlamaya yönelik geliştirecekleri tasarımlar, genel merkez- yerel teşkilatlar eşgüdümünde bütünleşik kurumsal yapılanmaya gidilmesi, önümüzdeki seçimlerin bir yandan meşruiyetini, diğer yandan muhalefetin seçimden başarılı çıkmasında katkı yapıcı olacaktır. [1] https://aceproject.org/ace-en/focus/elections-and-security/onePage [2] https://mulkiye.org.tr/secim-adaleti-ve-guvenligi-raporu/ Alıntı tarihi: 2 Nisan 2022. [3] https://oyveotesi.org/secimler/ [4] https://www.dunya.com/gundem/secim-guvenligi-platformu-kuruldu-haberi-641462, Alıntı tarihi. 2 Nisan 2022. [5] https://www.gazeteduvar.com.tr/secim-guvenligi-riskler-ve-alinmasi-gereken-onlemler-neler-haber-1559015 [6] https://www.electoralintegrityproject.com/reports. Ayrıca bkz. Hakan Yavuzyılmaz; Demokratik Seçimler İçin Somut Öneriler, Denge ve Denetleme Ağı Demokrasi Barometresi Analiz Raporu No:15, s.2-3.
Seçim güvenliği: Niçin ve nasıl?
Electoral Integrity Projesi’nin son bulgularına göre seçimli otokratik rejim kategorisi içinde Türkiye seçim dürüstlüğü açısından 165 ülke arasında 123.sıradadır.
Türkiye’de seçimlerin son yıllarda en sık tartışılan konularından biri de güvenliğidir. Her ne kadar bu tartışma özellikle 2017 Anayasa değişiklikleri referandumundan sonra yoğunlaşsa da modern Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde 1946 seçimlerinde özellikle usulsüzlüklere dair tartışmalar siyasal yaşam deneyimiz açısından dikkate değerdir. Bizde seçim güvenliği denince akla ilk gelen seçimlerde yapılan ihlâller, usulsüzlükler ve hileler olmakla birlikte, konuyla ilgili siyaset bilimi ve anayasa hukuku literatürü, uluslararası deneyimler seçim güvenliğini öncelikle emniyet, asayiş bağlamında yaklaşıp ele alırlar ve güvenli bir seçim dendiğinde, her türlü şiddet, baskı ortamından uzak bir seçime atıfta bulunulur.
GÜVENLİ VE GÜVENİLİR SEÇİMLER
Seçim güvenliği her şeyden önce seçmenlerin seçime olan güvenini ve bağlılığını korumak için esastır. Bu anlamda güvenlik hem seçimin amacının hem de seçim sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Güvenilir seçimlerin organizasyonu ve yürütülmesi kimi ilke ve haklara bağlılığı gerektirir: Şeffaflık, bir seçim sürecinin her aşamasının kamuoyuna iyi bir şekilde duyurulması, seçimlerin genellikle değişmez zaman çerçeveleri yaratan ulusal yasalara uygun olarak yapılmasıdır.
Seçim sürecinde toplumu kutuplaştırabilecek politik olarak yoğun bir atmosfer oluşmasına rağmen, ifade ve örgütlenme özgürlüğünden taviz verilmemesi, seçimin yönetim ve güvenliğinden sorumlu kurumların görevlerini tarafsız bir şekilde yerine getirmeleri ve belirli bir siyasi rakibi tercih ettikleri algısından kaçınma ihtiyacıyla sınırlandırılmış olmaları, seçimin, on binlerce geçici personelin işe alınmasını ve oy verme yerlerinin, ofislerinin işletilmesini içeren büyük lojistik gereksinimleri olan, oldukça merkezi olmayan bir operasyon olmasına denk düşen kapsayıcılıktır.
Bu çerçevede seçim süreçleri süreçte görev alan tüm seçilmiş, atanmış aktörlerin adil ve hak temelli, stratejik, tarafsız, şeffaf ve hesap verebilir şekilde davranmalarını zorunlu kılmaktadır[1].
Seçim güvenliği konusuna dünya örneklerinde belirttiğimiz bağlamda yaklaşılırken, bizde meselenin ihlal, usulsüzlük, hile ile özdeşleşmiş olmasının bir boyutu hukuk -ki seçim yasalarında muhalefetin eşit koşullarda seçim rekabetini engelleyen düzenlemeler, son seçim kanunu değişikliğiyle Cumhurbaşkanının kampanya faaliyetlerinin seçim yasağı dışında tutulması, seçim propagandalarında muhalefete yönelik engeller, seçim sürecinde kimi kamu görevlilerinin sürecin içinde neredeyse taraflı biçimde doğrudan yer alması, kamu kaynaklarının iktidar lehine kullanılması, seçim sürecinde de temel hak ve özgürlüklerin kanuna dayanmadan sınırlandırılabilmesi, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da uygulanan taşımalı ve birleştirilmiş sandık sistemi, seçim çevrelerinin değiştirilebilmesi, il ve ilçe merkezleriyle sınırlı tutulan seyyar sandık uygulaması, sandık kurulu başkanlarının ve eksik üyelerin kamu görevlileri arasından atanması, seçmen ihbarı ile kolluk kuvvetinin sandık başına gelebilmesi, SEÇSİS yazılımının uzmanlardan oluşan dış denetime kapalı olması, girdi ve çıktıların güvenliğine ilişkin sorunlar[2], mühürsüz oy pusulalarının Y.SK kararıyla geçerli kabul edilmesi vb. kastedilir-, diğer boyutu yine hukuki arka planı olmakla birlikte, uygulamalardan kaynaklanan meseleler olarak dikkat çekmektedir.