Bence Kılıçdaroğlu günümüzün Çelebisidir. Çelebi kelime anlamı olarak görgülü, bilgili, olgun kimse demektir. Kılıçdaroğlu’na tam oturuyor doğrusu. Bundan sonraki süreç için ne yapacağını kendi biliyor tabii. Bence Mehmet Çelebi’den farkı yaşıdır. On yenilgi daha bekleyemez.
Kılıçdaroğlu’nun seçim süreci “ot, koyun, kurt, sandalcı” bilmecesi gibiydi. Kurt, koyunu; koyun, otu yemeden her birini tek seferde akıntılı derede karşıya geçirmeye çalıştı. Koyun ottan bir parça aldı, kurtta koyundan. Yine de ufak tefek yaralarla karşıya geçiyordu ki, iktidarın taşlı, sopalı, ateşli kara propagandası sandalını kıyıya yanaştırmasına iki defa da izin vermedi.
İktidar maddi, manevi tüm devlet gücünü kullandı. Orantısız bir güç, para ve medya desteğiyle sandala gündem yağdırdı. Kurgu videolar, otları ve tekneyi tutuşturdu. Türkiye’nin en büyük iki sorunu olan sığınmacılar ve ekonomik çöküş bir türlü gündeme gelemedi. Muhalefet tüm zamanını terörist ve eşcinsel olmadığını ispatla geçirdi. Taşlar koyunu ve kurdu panikletti. Dere de mevsim yağmurlarıyla coşunca sandalını karşı kıyıya yaklaştıramadı. Yüklerinin bir kısmı bu kıyıda bir kısmı diğer kıyıda, sandalda akıntıda kaldı. Bundan sonra kendini akıntıya mı bırakacak yoksa yeniden küreklere mi asılacak göreceğiz.
Ben ve çevremdeki çoğu insanın adayı Yavaş’tı. Altılı masa bir karar aldı ve Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı oldu. Benim isimlerle işim hiç olmadı. Ne iktidardan ne muhalefetten. Ekonomik çöküş ve sığınmacı sorunu ülkenin bekaasını ciddi tehdit ediyordu. Bunu önlemenin yolu “Başkanlık sisteminin” değişmesiydi. Mevcut iktidarın 2013 yılından beri yaptığı hatalar 2018 yılıyla birlikte tsunami halini almıştı. Bu duruma dur demek için aday kim olursa olsun önemi yoktu. Önemli olan başkanlık sisteminin değişmesiydi. Oysa muhalefet kamuoyu ilk günden Altılı Masa, aday, listeler karmaşasına takılı kaldı. Seçim bitti hâlen aynı tartışmalar devam ediyor.
Ama özellikle iktidarın gazıyla muhalefet aday kısır döngüsünden bir saniye çıkamadı. Akademisyeninden çaycısına herkes benim gibi çevresinin etkisiyle kendi adayının kesin kazanacağına inandı. Özellikle milliyetçiler Yavaş konusunda çok ısrarcıydı. Diyelim ki Yavaş aday oldu. Yeşil Sol parti kendi adayını çıkaracaktı. Büyük olasılık ikinci turda kilit role Oğan değil Yeşil Sol parti soyunacaktı. Yüzde yüz mü!? Tabii ki değil. “Yavaş olsaydı böyle olmazdı” diyenler, bu söylemleri taşa yazılmış gibi ısrar ediyorlar. İmamoğlu taraftarlarının da taşa yazılmış olasılıkları var.
Milliyetçiler tuhaf biçimde Yavaş deyip başka bir şey demiyorlar. Ben de iddia ediyorum. CHP nin kendi içinden, Emek ittifakından ciddi oy kaybı yaşanırdı. Hiç kimse seçimi kaybetmeden Erdoğan’ın kemik oyunu kıramaz. Yahu çok yakın tarihte Özal örneği var. Kemik oyu, Özel tarafsız Cumhurbaşkanı olarak köşke çıkınca kırıldı. Başkanlık sistemi olsaydı Özal ölene kadar iktidardaydı büyük olasılık.
Nitekim Erdoğan’ın kemik oyu da kırılmadı. Yavaş’ın yanına Akşener, Koray Aydın, Türkeş’in kızı, tüm eski ülkü ocakları başkanları hatta en son Özdağ geçti. Beşi bir yerde verdiler, milliyetçiler “biz bir tam Ata isteriz” dediler. Diğer tarafta Türkeş’in oğlu, Destici, Bahçeli, Oğan, Suriyeli ve Hüdapar’lı kardeşleriyle el ele tutuşup kutlama yaptılar. Ağıralioğlu ise onları aşağıdan alkışladı.
Kılıçdaroğlu, Altılı Masanın mimarlığını yaptı. Türkiye’nin birlik ve beraberliği açısından, toplumsal tabularının yıkılması açısından müthiş başarılı işti. “CHP dinsiz” diyen Saadet partililer ve “Saadetliler, yobaz” diyen CHP’liler omuz omuza çalıştı.
“Yavaş kesin seçilirdi” söylemine katılabilirdim eğer, İYİ Parti %18 oy oranına ulaşsaydı. Milliyetçileri ittifak içinde toplayamazken iktidar yanlısı milliyetçilerin CHP rozeti takan Yavaş’a oy vereceklerine beni kimse inandıramaz. Özdağ geldi, İkinci turda sandığa gitmeyenler arttı; birinci turda hemen hemen aynı oyu almalarına rağmen ikinci turda Erdoğan %52 ile yeniden seçildi. Sandığa kim gitmedi, anketçilerin sorunu artık.
Daha önce de yazdığım gibi Kılıçdaroğlu çok demokrat, akıllı ve siyaseti bilen bir devlet adamı. Yıllarca dantel gibi ördü siyaseti. Bugün “Kılıçdaroğlu gitsin, yenilik gerekiyor” diyenler bundan çok kısa zaman önce “Baykal gitsin, Kılıçdaroğlu gelsin” diyordu. CHP’nin içinde olmamakla beraber sorunlarının liderlerden kaynaklanmadığını düşünüyorum.
Kılıçdaroğlu, genel başkan olduktan sonra partide revizyona girişti. CHP gibi 100 yıllık bir partide revizyon öyle kolay olmadı. Hesaplaşma değil, helâlleşme dedi. Yüzyıllık tabuları yıkmaya çalıştı. Bu uğurda kendi kitlesi ile mücadele etti. Bir kısmını karşısına aldı, bir kısmını dönüştürerek, geliştirirerek sevgi diliyle her çevreden her partiden insanla yürümeye çalıştı.
İYİ Parti ile Millet İttifakını yarattı. Millet ittifakı beraber girdiği ilk seçim olan 2019 yerel seçimlerde çok büyük bir başarı elde etti. Burada yerel yöneticilerin seçimi esas büyük başarıdır. Adaylar açıklandığında Türkiye ayağa kalktı. Özellikle CHP taraftarları. “Kim bu adaylar, nereden çıktı” diye. Oysa mükemmel adaylardı ve hepsi tam yerinden aday gösterilmişti. Kılıçdaroğlu sadece kendi partisine değil, İYİ Parti’nin de destekleyeceği adayları bulmak zorundaydı. İşi hiç kolay değildi. İmamoğlu’nu aday gösterdiğinde Türkiye’de kaç kişi tanıyordu Allah aşkına. Safranbolu’da Elif Köse’yi aday gösterdi. 2028 seçimlerinde Cumhur ittifakının %62 oy aldığı ilçede, bir sene sonra %42 ile başkan Elif Köse oldu.
Altılı Masanın mimarlığını yaptı. Türkiye’nin birlik ve beraberliği açısından, toplumsal tabularının yıkılması açısından müthiş başarılı işti. “CHP dinsiz” diyen Saadet partililer ve “Saadetliler, yobaz” diyen CHP’liler omuz omuza çalıştı. Muhafazakârlar, CHP logosuna “evet” mührünü basarken CHP’liler muhafazakâr adayları meclise taşıdı. Bu güzellik ne yazık ki seçimlere karlılık olarak yansımadı. Cumhur ittifakından Hüdapar’ın meclise taşınması sorun olmazken Millet ittifakında ciddi sorunlar yarattı. Seçime Altılı masa olarak değilde yerel seçimlerdeki gibi Millet İttifakı olarak girilseydi sanki daha az sorun yaşanacaktı. Bugün bakınca böyle bir olasılığın daha güçlü sonucu olabileceğini düşünüyorum.
Yıldırım Beyazıt, Ankara Savaşında yenilgiye uğradıktan sonra Osmanlı Devleti yıkılmanın eşiğine geldi. Osmanlı’yı ayakta tutan, Avrupa devleti olması, Timur’un Çin’i fethetmek için geriye dönmesi ve Beyazıt’ın oğlu Mehmet Çelebi’ydi. Beyazıt’ın oğullarından Süleyman Çelebi, Timur’un izni ile tahta geçmiş, Bursa ve Edirne’de hutbe okuyup sikke bastırarak tahta geçmişti.
Türkiye’ye dürüstlük, insanlık, sevgi, saygı, birlik, beraberlik değerlerini yeniden hatırlattığın için Allah senden razı olsun Kılıçdaroğlu, ben kendi adıma razıyım. Hakkım da helâldir.
Diğer oğlu çok güçlü ve sevilen bir asker olan Musa Çelebi babasının naaşını alıp dönüyordu. Mehmet Çelebi’nin şansı diğer ikisine göre daha azdı. Ama bıkmadan usanmadan konuşarak, tartışarak, anlatarak, imtiyazlar tanıyarak, iş birliği yaparak tahtı ele geçirdi ve Osmanlı İmparatorluğuna giden yolu açtı. Mehmet Çelebi Osmanlı’nın ikinci kurucu padişahıdır. Osman’ın dışında kabri sekiz köşeli olan tek padişahtır. Mehmet Çelebi iktidara yürüyüşünde iki defa kardeşlerine karşı yaptığı savaşlarda yenilmişti üstelik.
O zamanlar savaş kaybedenler tarih sahnesinden hızla silinir ya da ülkeleri yavaş yavaş topraklarını kaybetmeye başlardı. Bugün 15 defa yenilmek ile o zamanlar bir defa yenilmek ayrı şeylerdi. Mehmet Çelebi iki defa yenilmişti. Vazgeçmedi ve Osmanlı İmparatorluğunu kurdu. Ama bizim insanımız Mehmet Çelebi’yi bilmez, bilse bile çok umursamaz.
Bence Kılıçdaroğlu günümüzün Çelebisidir. Çelebi kelime anlamı olarak görgülü, bilgili, olgun kimse demektir. Kılıçdaroğlu’na tam oturuyor doğrusu. Bundan sonraki süreç için ne yapacağını kendi biliyor tabii. Bence Mehmet Çelebi’den farkı yaşıdır. On yenilgi daha bekleyemez. O yüzden “Aksaçlı” olarak partinin yanına geçip başına geçeceği işaret etmesi, yaratmaya çalıştığı birlik, beraberlik, sevgi stratejisinin yeni başkan ile devam etmesinin önünü açıp destekçisi olması bence daha sağlıklı bir süreç olacaktır. Türkiye’ye dürüstlük, insanlık, sevgi, saygı, birlik, beraberlik değerlerini yeniden hatırlattığın için Allah senden razı olsun Kılıçdaroğlu, ben kendi adıma razıyım. Hakkım da helâldir.