Loading...
Bugün Erdoğan’ın şahsında kristalleşen bu akıl, güçlü bir tek adamın siyaseten her şeyi belirlediği bir döneme işaret ediyor. Bu tablo, tek bir akla, kendi akıllarını o akla teslim eden, o akıl adına hareket ettiğini düşünen yapının, organizasyonun, siyasetin resmidir.Bu yapının siyasi sonucu ise “iktidar” olmayı merkeze alan bir siyasetsizliktir. YENİ BİR DÜZEN KURULDU Hepimiz biliyoruz ki yeni sistemle yeni bir düzen kuruldu. Türk Tipi Alaturka Başkanlık Sistemi ile kurumsallaştırılmaya çalışılan “düzenin” odağında Erdoğan var. Hükümete başkanlık etmekten, haber kanallarının KJ’lerine, hatta program ve program konuklarının dizaynına kadar her konuya hâkim ve müdahale eden bir akıl var karşımızda. Bu durum, o aklın mükemmelliğinden değil; akıllarını o akla rehin veren, o aklı mükemmelleştirerek kendilerini mükemmel sayan çevreden kaynaklanıyor. Bugün Erdoğan’ın şahsında kristalleşen bu akıl, güçlü bir tek adamın siyaseten her şeyi belirlediği bir döneme işaret ediyor. Bu tablo, tek bir akla, kendi akıllarını o akla teslim eden, o akıl adına hareket ettiğini düşünen yapının, organizasyonun, siyasetin resmidir. Bu yapının siyasi sonucu ise “iktidar” olmayı merkeze alan bir siyasetsizliktir. Bu açıdan bugün toplumsalın siyasalı değil, siyasalın toplumsalı belirlediği hatta dönüştürdüğü bir dönemdeyiz. AK Parti “değer” temelli mikro alandaki siyasal tercihleri, kamusal çoğulculuğu referans alan değil; kendi kültürel kimliğini referans almaya başladı; iktidar gücü ve devlet imkanları ile siyasal tercihlerini tüm topluma empoze etmeye çalışıyor son yıllarda. Diyanet, eğitim ve medya da bu sürecin ideolojik taşıyıcılarıdır. Bu siyaset yapma tarzının bütün amacı iktidarını korumaktır. İktidar bunu sağlamanın yolunun da toplumsal kutuplaşma ve gerilimden geçtiğini düşünüyor. Bu siyaset, iktidarını destekleyenler dışındakileri öteki ve düşman ilan eden bir siyasal atmosfer inşa etti. Bu işleyiş sadece basit bir siyasal söylem ile olmuyor. Bu sistemi tahkim eden bir ekonomik düzen de bu sürecin olmazsa olmazı. Bu ekonomik düzen ise devlet mekanizmaları kullanılarak yaratılan rantın; medya, sanat, inşaat ve çeşitli alanlardaki kurumlar üzerinden iktidara siyasi, ideolojik, toplumsal meşruiyet sağlayanlara dağıtılması üzerine kuruludur. Kuşkusuz bu düzen yaratılan rantın büyüklüğü ile doğrudan orantılıdır.
Devam eden kutuplaştırma ve gerilim siyaseti kitle partisi olan AK Parti’yi hızla bir kimlik partisine dönüştürdü. Bugün AK Parti, Milli Görüş’ü bile kıskandıracak kadar radikal bir kimlik siyaseti izliyor.DENİZİN SONU GELİYOR Ne yazık ki, ülkenin içinde olduğu ekonomik koşullar bu rant düzenin eskisi gibi süremeyeceğini gösteriyor. murat Son yıllarda siyasi iktidarın en büyük sorunu bu. Ancak ekonominin içinde olduğu koşullar, iktidar olma hâlini sürdürmek için kurdukları düzenin, Türk Tipi Alaturka başkanlık Sistemi’nin doğal bir sonucu. Diğer yandan devam eden kutuplaştırma ve gerilim siyaseti kitle partisi olan AK Parti’yi hızla bir kimlik partisine dönüştürdü. Bugün AK Parti, Milli Görüş’ü bile kıskandıracak kadar radikal bir kimlik siyaseti izliyor. Açıkçası bu durum siyasi iktidarı ve siyasi ortaklarının sadece küçülmesine hizmet eder. Yaşadığımız da bu. Bunu ne anket sonuçları ne de meydanlardaki kalabalıklar önleyebilir. Siyasi iktidar bu gidişatı kırmak ve kendini medyada kurduğu kapalı devre sistemin dışına da anlatmak için toplantıya eleştirel gazetecileri de davet etmiş olabilir. Ve bu daveti de yeni bir “normalleşme süreci” olarak sunmak istiyor AK Parti çevresi. Açıkçası ben bunun da pek mümkün olduğunu düşünmüyorum. Bu koşullar veri alındığında yanılmayı çok istesem de o davete katılacakların yazacakları yazıların bir tür siyasi turistik gezi tadında izlenim yazıları olacağını tahmin ediyorum.