Şarm El Şeyh’de eksik olan ne?

Abone Ol
Türkiye zirveye bakan düzeyinde katılıyor. Bunda yanlışlık yok, eksiklik var. Zira adı "zirve" olarak anılan uluslararası toplantılarda ulusal heyetlerin oluşumu o ülkenin o toplantıya ve toplantının konusuna verdiği önem hakkında da bir algı yaratır, fikir verir.

Loading...

Devlet başkanları, bazı ülkelerdeki yönetim sistemlerinde yürütmenin başı da olsalar, ülke politikalarında belirleyici olma rolünü genellikle en son karar mercii olarak kullanırlar. Demokratik bir yönetimin gereği de budur. Son yıllarda bir çok ülkede politika yapımında kurumsallığın geri plana itildiği şeklindeki görüşler ve tartışmalar arttı. Hükümet organları arasındaki eşgüdümü, karar alma mekanizmalarını ve politika yapımındaki rollerini dikkate almayan uygulamalar yürütme erkinin hegemonyasına yol açıyor. Hatta bu tartışmalar demokratik yönetim biçimi ile otokratik yönetim biçimi paradigması olarak siyaset biliminde çağın tartışması haline dönüşüyor. Devlet başkanları arasındaki ilişkiler bazen bir ülkenin genel dış politikasına olduğu kadar bir çok başka alandaki politikalarına da etki edebiliyor. Örneğin, Cumhurbaşkanı'nın Mısır'ın devlet başkanı Sisi ile görüşmekten kaçınması, Suriye'nin devlet başkanı Esad ile görüşmemesi, hatta son olarak Yunanistan'ın Başbakanı Mitsotakis ile de artık görüşmeyeceğini açıklaması Türkiye'nin dış politikasındaki tıkanıklıkların sebeplerinden biri olarak gösteriliyor. Dünya İklim Zirvesi'nde Türkiye'nin temsili Mısır'ın Şarm El Şeyh kentinde 6 Kasım tarihinde başlayan COP27 Dünya İklim Zirvesine dünyanın önde gelen devlet ve hükümet başkanları katılıyor. Türkiye ise bu zirvede böyle yüksek bir temsil düzeyine sahip değil. Türkiye Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı tarafından temsil ediliyor. Bunda yanlışlık yok, eksiklik var. Zira adı "zirve" olarak anılan uluslararası toplantılarda ulusal heyetlerin oluşumu o ülkenin o toplantıya ve toplantının konusuna verdiği önem hakkında da bir algı yaratır, fikir verir. Heyet başkanları, önce Devlet Başkanları, sonra Hükümet Başkanları, ardından Dışişleri Bakanları, sonra da diğer bakanlar olarak sıralanırlar, toplantı sırasında bu protokole göre söz alırlar, konuşmaları da uluslararası basında buna göre yankı bulur. Kaldı ki, böyle üst düzey bir katılım, devlet ve hükümet başkanları arasında da ikili görüşmeler için uygun bir fırsat olarak değerlendirilir ve temaslar sıklaşır. Türkiye, 2021 yılında Glasgow'da yapılan COP26 Dünya İklim Zirvesi'ne olduğu gibi bu yıl Şarm El Şeyh'de yapılan COP27 Zirvesi'ne de üst düzeyde katılmıyor. Önceleri ülkemizde Cumhurbaşkanı'nın yanı sıra bir de Başbakan'ın bulunduğu bir yönetim sistemi varken bu iki makam birbirlerinin boşluğunu doldurabiliyor, uluslararası zirve toplantılarında Türkiye mutlaka devlet ve/veya hükümet başkanı tarafından temsil edilebiliyordu. Türkiye'de giderek artan şekilde savunulan "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" ve Başbakan'lı bir hükümet ile erkler ayrımı hayata geçirildiğinde bu eksiklik de ortadan kalkacaktır.
En çok zararı ise küçük, gelişmekte olan ya da azgelişmiş ülkeler görüyor ve buna karşı tepkilerini dile getirmek için de COP27'yi çok etkin bir şekilde kullanıyorlar.
 Şarm El Şeyh'de neler oluyor? Neler olmuyor ki! Örneğin, Ukrayna devlet başkanı Zelensky, Rusya'nın ülkesine başlattığı askeri saldırganlık sonucu altı aydan kısa bir zamanda beş milyon dönüm ormanlık arazinin yok olduğunu dile getiriyor. Bu çarpıcı örnek, dünyada barış olmadıkça güçlü ve sürdürülebilir bir iklim politikasının da olmayacağını göstermeye yetmez mi? Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı enerji krizi Birleşik Krallık, Almanya, Hindistan ve Pakistan başta olmak üzere bir çok ülkenin en kirli fosil enerji kaynağı olan kömürü daha çok kullanmaya başlamasına yol açıyor. Hindistan'ın başkenti Delhi'de hava kirliliği insan sağlığına zararlı olan oranları çoktan aştı. En çok zararı ise küçük, gelişmekte olan ya da azgelişmiş ülkeler görüyor ve buna karşı tepkilerini dile getirmek için de COP27'yi çok etkin bir şekilde kullanıyorlar. Örneğin, Türkiye'de bir çok kişinin haritada yerini bile gösteremeyeceği "Antigua ve Barbuda"nın Başbakanı, gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğine en çok sebep olan ülkeler olduklarını, bu krizden etkilenen ülkelerin zararını tazmin için de mutlaka sorumluluk üstlenmeleri gerektiğini söylüyor. Çin ve Hindistan'a bu şekilde bir çağrıda bulunuyor. Yine bir çok kişinin yerini bulmakta zorluk çekeceği Tuvalu Başbakanı, denizlerin yükselmesi sonucunda bu ada ülkesinin yok olacağını, halkının bunu istemediğini dile getirerek dikkatleri iklim krizine bu çarpıcı sonucu üzerinden çekebiliyor. Gelişmiş ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının ikili görüşmeleri çok daha fazla gündem olsa da, bu yazıda çarpıcı örnekleri dile getirerek çevre, iklim ve gelecek bilinci ile duyarlılığı yükseltmeye çalıştım. Türkiye iklim zirvesinde ne yapıyor? COP27 öncesinde katılan ülkelerin iddialı ulusal iklim planlarını zirveye getirerek katkıda bulunmaları çağrısı yapıldı. 25 ülkenin bu planlarını zirveye sundukları söyleniyor. Türkiye ise böyle bir plan sunmadı. Hazırlamadı mı, yoksa hazırladı da sunmadı mı? Bu soruyu sormadan geçmek mümkün değil. Zira iktidarın Paris İklim Sözleşmesi'nin TBMM onayından geçirilmesini bile yıllarca geciktirdiği bir arka plan düşünüldüğünde, Türkiye'nin iklim değişikliği konusundaki politikalarının Tuvalu ile Antigua ve Barbuda'nın da gerisinde olduğu sonucuna varmamak elde değil.