Loading...
Şarap keyfini bozma ustaları
Şarap züppeleri ne kadar alan kaplıyorlarsa masanızda ne kadar yer tutuyorlarsa sohbetinizde, o kadar az biliyorlar aslında. Unutmayın, sadece şarapta değil, her konuda tevazu ancak belli bir seviyeden sonra geliyor.
Sevdiğiniz bir grupla keyifli bir akşam yemeği planladığınız hemen her masada vardır onlardan. Restoranda menüler gruba dağıtılıp, şarap seçimine sıra geldiğinde ortaya çıkarlar genellikle. Bir iki havalı kelime, masadakilerin bilmediği bir bölge veya üzüm çeşidine dair iki çift laf, kendinden emin bir tavır:
“Şekerim, biz bu yaz Toskana’daki bütün bağları gezdik, tüm şarapları tattık. Zaten bir şatoda kaldık o seyahatte, aman, harikaydı!”
“Bu şaraba o nefis kırmızı meyve aromalarını veren kupajdaki %2 Petit Verdot, ah burunda nasıl da belirgin, geliyor size de değil mi?”
“Roze de şarap mı? Ben şahsen şarap diye içmem rozeyi!”
Masa adına seçtikleri şarap servis edildiğinde şarabı tadan ve onayı veren de onlar olur. Eh pek tabi ki, o arada siz içtiğiniz şarap üzerine bir çift laf etmeye çekinir, şarabınıza dair ne düşünüyorsanız kendinize saklamaya karar verirsiniz.
Şarap züppelerinden - veya bazen kullanıldığı adıyla şarap snoblarından - söz ediyorum. Herkesin uzaktan ya da yakından bildiği o “Ben şaraptan çok iyi anlarım” insanlarından, “Şarap benden sorulur” hanımlarından ve beylerinden. İleri vakalarda restorana kendi kadehini ve tükürük hokkasını getiren, çevirmeli kapağı olan hiçbir şarabı içmeyen veya sadece hava olsun diye şarap listesindeki en pahalı şarabı seçen, ikide bir evdeki kavını metheden versiyonlarına da rastladım.
Aslına bakarsanız, şarap züppeleri hep vardı. Muhtemeldir ki ilk şarap kadehe konur konmaz, ilk şarap züppesi de ortaya çıktı (evet, haklısın sevgili okur, bu zamanlama kısmını abartıyor olabilirim). Gel gör ki, şarap züppelerine tahammül etmek de hep zordu. Öyle ya, kimselerin kolaylıkla ahkam kesemediği bir konuda bir şeyler biliyor ve bildiklerini de bir fırsatını bulduklarında zevkle paylaşıyorlardı. Bu nedenle çeşitli dillerdeki hemen hemen her şarap sitesinde “Şarap züppelerini nasıl tanırsınız, onları nasıl idare edersiniz, hatta nasıl susturursunuz” diye bir yazıya mutlaka rastlarsınız.
ÖĞRENDİKÇE, BİLGİ NEFERİ OLMA HEVESİ
Son yıllarda şaraba olan ilgi gittikçe artıyor. Birçok kişi, zamanları ve ilgileri çerçevesinde şarap konusundaki kurslara veya tadımlara gidip, şarap konusunda kendini geliştirmeye çalışıyor. Bazıları şarap turizmine meraklı, birbirinden güzel turlara katılıyor, tadımlar yapıyor. İnsan bir iki şey öğrendiğinde de hemen bunları eş dost çevre ile paylaşma ihtiyacı doğuyor bittabi. Daha ileriye gidip, o hızla eğitim vermeye başlayan ve şarap konusunda otorite kesilenler de yok değil. Hatta geçenlerde bir Türk şarap üreticisi Twitter’da yakınıyordu, “Birkaç saatlik eğitim alan herkes şarap uzmanı oldu başımıza!” diye.
Aslına bakarsanız, insan okudukça, öğrendikçe anlıyor ki, şarap konusu bitmez tükenmez bir konu. Suyun dizinize kadar ancak geldiği bir kıyıdan yüzmeye açılıp, yavaş yavaş açık denize, oradan da okyanusa çıkmak ve o engin denizde kendini küçücük hissetmek gibi bir his oluşuyor eğitim ilerledikçe. İçinde bulunduğunuz denizin büyüklüğünü anladıkça da tevazunuz katlanarak artıyor. Şarap konusunda her şeyi bilmenizin, öğrenmiş olmanızın ve her konuda ahkam kesmenizin mümkün olmadığını gayet net görüyorsunuz. Tam da bu nedenle, şarabı çok bilen, az konuşur; bırakır içenler zevk alsınlar kadehlerindeki şaraptan. 2021 yılı sonunda yine PolitikYol’daki yazım için söyleşi yaptığım tek Türk master somelye (MS) sevgili İsa Bal, arkadaşları ile bir restorana gittiğinde şarap seçimini tamamıyla masadakilere bıraktığını söyleyerek, bunu tevazu duygusunu harika ifade etmişti.
HER ŞİŞENİN ARDINDA BİNLERCE YILLIK TARİH VAR
Yukarıda yazdığım gibi, şarap doğası gereği karmaşık bir içecek. Nasıl olmasın, ardında hektarlarca farklı coğrafya, binlerce yıllık bir tarih ve gelenek var. Dahası, şişesinde de olgunlaşmaya, değişmeye ve gelişmeye devam ediyor. Tam da bu nedenle, birçok şarap eğitiminin tanıtım yazısında şarabı anlamaktan söz edilir, “Size bu müthiş içkinin tüm sırlarını açıklayalım, artık menülerdeki onlarca isimden çekinmeden güvenle şarabınızı seçin, için, şarabın üzerindeki sır perdesini beraber aralayalım” gibi.
Fakat ilginçtir, son yıllarda tam tersi bir söylem de başladı: Bu son derece karmaşık içkinin üzerindeki sır perdesini gerçekten de kaldırmak mümkün mü? Bağı, teruarı, üzüm çeşidi, üretim tarzı, olgunlaşma metodu ve yıllanma gibi onlarca faktörden etkilenen ve nihayetinde kadehinize varan o şarap hakkında belki de esas olan temel bazı şeyleri anlamak. Sonrasında da kendi damağına güvenip şarabın keyfini çıkarmak. Bir başka deyişle, sadece kadehimizdeki şaraba ve onun damağımıza anlattığı öyküye odaklanmak. Ahkam kesmeden, çok da detaya girmeden...
Sıklıkla bana sorulan bir soru vardır, en iyi şarap hangisi diye. Biraz da bilerek ve isteyerek kışkırtıcı bir cevap veririm genelde bu soruya: “Kiminle, ne zaman, nasıl bir ortamda içtiğinize bağlı” derim. Öyle ya, dostlarla, sıcacık bir sohbet eşliğinde, mutlu anlarla çevriliyken içilen şarap gibisi var mı?
Şarap züppelerine geri dönersek... Ne kadar alan kaplıyorlarsa masanızda ne kadar yer tutuyorlarsa sohbetinizde, o kadar az biliyorlar aslında. Unutmayın, sadece şarapta değil, her konuda tevazu ancak belli bir seviyeden sonra geliyor. Kalanı kendini gösterme, şov yapma, hayranlık uyandırma ihtiyacı, yani bir anlamda insan doğası. Ama siz keyfinize bakın ne o güzel anın ne de damağınızdaki o güzel tadın bir şarap züppesi tarafından mahvedilmesine izin vermeyin.
Ah bu arada, verdiğim şarap züppesi örneklerinin bazılarında kendinizi gördüyseniz, belki başkalarının gözüne nasıl göründüğünüz konusunda bir ipucu vermiş olabilirim.