Cezaevinde cezasını çektikten sonra veya cezaevinde bulunurken faille yüz yüze gelmenin, onunla yüzleşerek ve kendisine ne yaptığını anlatarak ondan korkmamanın yolunu bulmak gerekiyor.Mülakat sonrası, Avrupa Onarıcı Adalet Forumu’nun kendisiyle yaptığı (linkteki) bu mülakatta mağdur fail arabuluculuğunun yargılamanın yerine geçerek, bir anlamda faillerin kolayca sorumluluktan kaçmasını sağlayan bir mekanizma olmadığını da özellikle belirttiğini gördüm. Bu çok anlaşılır bir kaygı elbette ve amaç da o değil. Hatta yaptığı en önemli vurgu, cinsel suçların zaten en az şikâyet edilen, soruşturulan, yargılanan suçlardan olması nedeniyle, mağdurların adalet bulması adına belki de bu mekanizmanın tek fırsat olması. Zira bunu mahkemede bulamadıkları açık. Ancak arabuluculuk sürecine hazırlanmanın, mağdurun yeni bir mağduriyet yaşamasının engellenmesinin önemine de değiniyor. Zira cinsel suçlar mağdurlar için çok kontrol içeren ve rahatsız edici nitelikte bir yanı olan suçlar. Dolayısıyla mağdurların ne yapmak istediklerine ilişkin arzularına saygı duyulması çok önemli. Linkteki mülakatta kendisine #metoo ile ilgili sorulan bir soru da var. Cevabı aslında #metoo ve #onarıcıadaleti birlikte görmek istemesi. Bu özellikle bu ülkede cinsel tacizin konuşulmasına katkı sağlamış #sendeanlat etiketini bulmuş birisi olarak, beni oldukça etkiledi. Cinsel suçların mağdurlarının yaşadıklarını dile getirmesinin ne denli zor ve onlara yönelik toplumsal baskının bu kadar yüksek olduğu, failler yakalansa bile mağdurlara dönük suçlamanın devam ettiği bir ülkede, başka ülkeden de olsa bir kadının bu şekilde dile gelmesini yine de paylaşmak istedim. Cezaevinde cezasını çektikten sonra veya cezaevinde bulunurken faille yüz yüze gelmenin, onunla yüzleşerek ve kendisine ne yaptığını anlatarak ondan korkmamanın yolunu bulmak gerekiyor. En azından bunu isteyenler için.
“Sanık, sadece kanuna aykırı bir şey yapmış muamelesi görüyor, bana zarar vermiş bir insan muamelesi görmüyor”
Cinsel saldırı mağduru Ailbhe Griffith, yedi sene sonra fail arabuluculuğu yoluyla sanıkla buluştuğunda bu onun için çok büyük bir fırsat olmuş. Çünkü bu kişinin bir canavar değil, bir insan olduğunu görme imkânı bulmuş.
Bu mecrada sıklıkla hukukun toplumla ve siyasetle ilişkisine dair yazılar yazmaya çalışıyorum. Bunu yaparken bugüne dek en çok ilgilendiğim konulardan birisi de yargı dışı mekanizmalarla toplumsal veya kişisel sorunları çözmeye çalışmak ve hatta onarıcı adalet kavramı oldu.
Hatırlanacağı üzere, ceza yargılamasının sanıkla/faille ilgili olduğunu ve suçun mağduruyla pek de ilgisi olmadığını yazmıştım. Bu açıdan en mutsuzların sanıklar değil, suç mağduru olmuş kişiler olduğunu da aktarmıştım. Hatta suç mağduru olan kişilerin, başlarına o suçun niye geldiğini, kendilerine ne olacağını yahut kendilerine ne yapılabileceğini anlamak istediklerinden bahsetmiştim. Yargılamanın suç işleyenler etrafında dönmesi nedeniyle mağdurların söz hakkı bulamadıklarını, anlamak istedikleri birçok şeyin cevabını alamadıklarını da ifade etmiştim.
Dün, “Anlaşabiliriz” isimli podcastimin bir sonraki bölümü için cinsel suç mağduru bir kadınla mülakat yapma ve bir suç mağduru olarak neler beklemiş olduğunu kendisine sorma imkânı buldum. İşin ilginci sorularına olan cevapları bir onarıcı adalet süreci ile alabilmişti. Bu ülkede ağır veya hafif cinsel suçları sıklıkla konuşuyoruz ama, merceği suçu işleyenlere ve alacakları cezalara odaklıyor, suç nedeniyle hayatı olumsuz şekilde değişen mağdurlara yeterince eğilmiyoruz. Tahmin edileceği gibi kendisiyle konuştuğum kadın Türkiye’den değil, İrlanda’dandı, adı Ailbhe Griffith.
Griffith, maruz kaldığı saldırı sonrası, hemen polise gidiyor ve adam hızla yakalanıyor. Olaydan bir sene sonra, İrlanda’daki (ve Anglo-Sakson dünyasında görülen) farklı ceza adaleti sistemi nedeniyle, duruşma olmaksızın sanık suçunu kabul etmiş ve yedi senelik bir ceza almış. Ailbhe ise bu gelinen noktada, mağdur olarak kendisinin nasıl etkilendiğine dair bir metin hazırlayıp orada okumuş olsa da, bu süreç kendisini oldukça yabancı hissetmesine neden olmuş. Çünkü mahkeme salonu birbirlerine en uzak noktalarda oturdukları bir yer ve sanık kendisine hiç bakmıyor bile. Griffith’in dile getirdiği en önemli şey, sanığın sadece kanuna aykırı bir şey yapmış muamelesi görmesi. Ailbhe’ye zarar vermiş bir insan muamelesi görmemesi. Oysa onun hayatını etkileyen bir çok şey söz konusu olmuş: travma sonrası stres, iç dünyasındaki çalkantı, sokakta yürüyen insanlara bile bakma zorluğu. Terapiden yogaya bir çok şey denemiş ama konu bir türlü kapanmamış onun için. Bu aslında onunla, yargının veya adaletin ne kadar başka şeylerle ilgilendiğinin de bir göstergesi. Onarıcı adalet süreci içeren bir mağdur-fail arabuluculuğu olduğunu öğrenince, kendisinin ihtiyacı olan şeyin bu olduğunu zira cevabını aradığı şeylere bunun karşılık vereceğini görmüş. İşte bu sebeplerden dolayı sürece katılarak adamın karşısına çıkmak, ona bir şeyler söylemek istemiş. Bu sayede onunla aynı odada bulunarak, bu suçtan dolayı yaşadığı korkusunu yenmek istemiş.
Olaydan yedi sene sonra, mağdur, fail arabuluculuğu eliyle adamla aynı odada bu imkânı bulduğunda, ona bakarak konuşabildiğinde, bu onun için çok büyük bir fırsat olmuş. Çünkü bu kişinin bir canavar değil, bir insan olduğunu görme imkânı bulmuş. Hiçbir anlamı olmayan ve hayatını sadece olumsuz etkileyen bir suç böylece onun için bir anlam kazanmış. Bu anlamın bir mahkemenin kişiye ceza vermesi ile değil ancak kendisinin veya sanığın vereceği bir açıklama veya söyleyebileceği sözlerle, bir başka deyişle toplumsal bir ilişki ile kazanılmasının önemini görüyoruz aslında. Nitekim, sanık için de bu sürece katılmanın, cezaevinden yeni çıkan birisi olarak, kendisini olduğundan daha iyi görmeye olan ihtiyacının bir göstergesi olabileceğini de ifade etti. Üstelik cezaevinde uzun süre geçirdikten sonra ailesinin ve evlatlarının tekrar kendisini böyle bir sürece sokması fikrinden endişe duymuş olsa da.
Mağdur fail arabuluculuğu sürecinin kendisine nasıl yardımcı olduğunu sorduğumda bana tüm hayatını etkileyen ve onu güçlendiren bir süreç olduğunu söyledi. Kendisini daha iyi hissedebildiğini, normal bir insana dönüştüğünü, faili neyin motive ettiğini anladığını ve kendisini bir suçun mağduru olmaktan çok daha iyi bir yere götürdüğünü söyledi. Üstelik bu arabuluculuk sürecine yüksek bir beklentisi olmaksızın girdiğini ama buna çok ihtiyaç duyduğunu fark ettiğini açıkladı. Hatta anladığım, bu toplantıdan önce 5-6 hazırlık toplantısı da yapmış. Bunun kendisi için çok da kolay bir şey olmadığının farkındaymış.
Benim kendisinden nasıl haberdar olduğuma gelirsek, Vimeo’da yer alan “The Meeting” adlı filmi izledim. Filmde diğer herkes aktörken, bir tek o kendisini oynamış. Ödül de alan filmi Alan Gilsenan çekmiş, filmin fragmanı tıklanır ve ilgi çekerse, tüm onarıcı adalet sürecinin nasıl geçtiğini gösteren bu film izlenebilir. Toplantı bittikten sonra günler geçip olan bir şey de ilginç.
Cinsel suçlarla ilgili Restorative Justice International (Uluslarası Onarıcı Adalet) için bir elçiye dönüşmüş olan Griffith, uzun zamandır onarıcı adaletle ilgili bir şeyler yapan birisi olarak, bu tarz suçlarda daha fazla onarıcı adalet görülmesi gerektiğini söylüyor.