Türkiye’nin gelecek cumhurbaşkanı da her kim olursa olsun, Şangay İşbirliği Zirveleri’ne gitmek durumunda kalacak. Gitmezse de hata edecek. Çünkü, bu örgütün üyeleri, günümüzde dünya nüfusunun %44’ünü ve toplam küresel gayrisafi milli hasılanın yaklaşık 3’te 1’ine sahipler.
Loading...
Şangay İşbirliği Örgütü’nün 22 toplantısı içinde en önemli ve yüksek profilli olanı kuşkusuz, 15-16 Eylül’de Özbekistan’ın Semerkand’da gerçekleşeniydi. Öncelikle, Çin ve Rusya’nın iki büyük güç olarak ana aksını oluşturduğu Şangay İşbirliği Örgütü’ne İran da resmen katılmak üzere mutabakat imzaladı. Tahran’ın, 2023’te tam üye olması bekleniyor.
Çin de Ukrayna Savaşı’ndaki başarısızlığı ile zorlanan Rusya’dan çok faha ön planda bir güç olarak sivrildi. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, ev sahibi Özbekistan’ın en üst düzey ismi, mevkidaşı Şevket Mirziyoyev tarafından karşılanırken, Rusya lideri Vladimir Putin’i Başbakan Abdulla Aripov karşıladı. Xi, tüm komşu Orta Asya ülkeleri ile görüştükten sonra, en son olarak Putin ile buluştu. Bu zirve, Putin ve Xi’nin Ukrayna Savaşı başladığından beri ilk yüzyüze görüşmesiydi.
Toplantıların ilk gününde Putin, Çin’in Ukrayna’daki savaşla ilgili “dengeli” tutumunu överken; Pekin’in askeri harekât ile ilgili “kaygı” ve “kuşkuları” olduğunu da itiraf etti. Rusya’nın Ukrayna’dan ötürü aldığı siyasi, askeri ve ekonomik yaralar, artık Çin’i Şangay İşbirliği’nin dinamosu haline getirdi.
Örgüt, 1996’da “Şangay Beşlisi” olarak, Çin, Rusya, Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan’ın aralarındaki sınır konularını görüşmek için “gayriresmi” buluşmaları ile yola çıktı. 2001’de ise resmen kurumlaştı ve Özbekistan’ı üyelerinin arasına kattı. İronik biçimde, aynı yıl ABD’yi hedef alan 11 Eylül Saldırıları, Şangay İşbirliği’nin de bölge nezdinde önemini arttırdı. Üyelerin tümü, İslami radikal örgütlerin ülkelerinde etkin hâle gelmesine karşı mücadele etmek istiyordu. O zamandan bu yana, Şangay Birliği Örgütü, tüm Avrasya ülkelerini, farklı statülerle içine alacak biçimde genişledi. Bu arada, 2005’te ABD’nin de Şangay İşbirliği’ne gözlemci statüsünde dahil olmak için başvurduğunu ancak reddedildiğini anımsatalım.
Günümüzdek Şangay İşbirliği Örgütü; Çin, Rusya, Hindistan, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın tam üye, İran, Afganistan, Belarus ve Moğolistan’ın “gözlemci üye” statüsünde olduğu bir yapı. Gözlemci üyeler, zaman içinde “tam üye” olabilecekler. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu altı ülke de “diyalog ortağı” statüsüne sahip; diğerleri, Ermenistan, Azerbaycan, Kamboçya, Nepal ve Sri Lanka.
Türkiye’nin gelecek cumhurbaşkanı da her kim olursa olsun, Şangay İşbirliği Zirveleri’ne gitmek durumunda kalacak. Gitmezse de hata edecek. Çünkü, bu örgütün üyeleri, günümüzde dünya nüfusunun %44’ünü ve toplam küresel gayrisafi milli hasılanın yaklaşık 3’te 1’ine sahipler. Üyelerden dördü, nükleer güç. Ve dahası zaman içinde, Şangay İşbirliği, Avrasya’nın altyapısı, ekonomik kalkınması gibi konulara giderek daha fazla eğilmeye başladı. 2017’de Hindistan’ın tam üyeliği ve 2023’te de İran’ınkinin gerçekleşecek olması örgütün dünya genel için önemini arttırıyor.
Dünyanın ilgisinin siyasi ve ekonomik bakımlarda ilgisinin başlıca odak noktası haline gelmeye başlayan Asya Pasifik’te söz sahibi olabilmek için, Türkiye’nin Avrasya’yı ve tabii bölgenin en önemli kurumsal yapılarından biri olan Şangay İşbirliği’ni de önemsemesi gerekiyor. Ve tabii, bununla sınırlı kalmayıp; Japonya ve Güney Kore gibi geleneksel olarak iyi diplomatik ilişkilere sahip olunan ama son dönemde diyaloğun irtifa kaybettiği ülkelerle de…
ŞANGAY İŞBİRLİĞİ İÇİN DÖNÜM NOKTASI
Şangay İşbirliği Örgütü için, 2022 toplantısı sadece 2019’da Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’de buluşan örgütün, COVID-19 Pandemisi sonrası ilk buluşmaları olduğu için önem taşımıyordu. Aynı zamanda, Rusya’nın kuruluş için biçtiği başlıca rol olan, “anti-NATO”, “anti-Batı” yaklaşımların da diğer üyelerce soğuk karşılandığı bir dönüm noktasıydı. Rusya dışındaki diğer üyeler; en önemlisi Çin de Şangay İşbirliği’nin daha “ekonomik” ve özellikle altyapı yatırımları odaklı çalışmasından yana. Rusya ise, askeri ve güvenlik meselelerine ağırlık vermek ve ideolojik olarak da “Batı’yı düşman olarak hedefe koymayı” önceliyor.
Türkiye de Şangay İşbirliği’nin tek NATO üyesi tarafı olarak, Putin tarafından bizzat davet edildi. Putin’in amacı, ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile “özel ilişkisine” de vurgu yapmaktı. Şangay İşbirliği’nden bağımsız olarak, önümüzdeki kışı enerji bakımından sorunsuz geçirmek için Rusya’ya muhtaç Ankara.
Dahası, sadece Kremlin’in sadece enerji akışına engel olması değil mesele: aynı zamanda, Türkiye’de neredeyse maliyetinin 16’da 1’ine halka yansıtılan enerji faturaları ağır biçimde devlet tarafından sübvanse edildiğinden ve aslında Hazine’de de bu sübvansüyonu karşılayacak kaynak olmadığından, Kremlin’in “iyi niyeti” Ankara için önemli. Ve tabii, Suriye ile arka planda MİT Başkanı Hakan Fidan nezdinde başlayan üst düzey görüşmelerin kaderinde de Rusya söz sahibi. Buna karşılık Türkiye de Rusya üzerindeki ambargo baskısının hafiflemesine aracılık etmeye çalışıyor.
Türkiye de Şangay İşbirliği’nin tek NATO üyesi tarafı olarak, Putin tarafından bizzat davet edildi. Putin’in amacı, ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile “özel ilişkisine” de vurgu yapmaktı.
Çin ise ne Türkiye’ye açık çek yazmak ne de Rusya’ya Ukrayna konusunda tamamen arka çıkmak konusunda çok hevesli olmadığını bu zirvede açıkça ortaya koydu. Üstüne üstlük, Pekin’in Almanya Şanölyesi Olaf Scolz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından ziyaret edilmesinin söz konusu olduğu; Kasım’da da Xi Jinping’in G-20 Zirvesi’nde ABD Başkanı Joe Biden ile buluşmasının gerçekleşmesinin beklendiği bir dönemde Çin, Batı ile ipleri germek istemediğini söyleyebiliriz.
Zirve esnasında, iki üye ülke Tacikistan ve Kırgızistan ve iki diyalog ortağı Azerbaycan ve Ermenistan arasında sıcak çatışmaların yaşandığı bir dönemde, Şangay İşbirliği ile ilgili Çin’in ekonomi ve ticaret ağırlıklı vizyonunun, “güvenlik ve askeri” boyutun önüne geçmesi de aslında şaşırtıcı değil.