Böyle bir şampiyona sonrası kadın sporcularımız bu denli saldırıya uğrarken bir tane ünlü futbolcunun, teknik adamın, spor yorumcularının ya da futbol federasyonunun çıkıp da sağlam destek göstermemesi bir tek bana mı tuhaf geliyor bilemiyorum.FUTBOL LOBİSİ VE PATRİYARKAL SUSKUNLUK Futbol, her ne kadar son yıllarda kadın takımları ile gündeme gelse de erkeklerin yoğunluklu olduğu, bir spor dalı olarak karşımıza çıkıyor. Yıllar yılı kadınların ofsayt kuralını bir türlü anlamadıklarına dair bin bir geyik yapılmıştır. Ancak erkekler de o kadar anlayamamış olacak ki spor yorum programlarında hakemin verdiği ofsayt kararları tartışılıp durdu. Sponsorları, mağazaları, transfer sezonu, maçları, gösterim hakları ve akla gelmeyen birçok kalemi ile endüstriyelleşen futbola harcanan finansa rağmen bir türlü gelmeyen şampiyonluk, erkek futbolcuların yerinde sayması iyiden iyiye seyircilerine batmaya başladı. Oysaki kadın voleybolcularımız tarifeli uçakla Türkiye’ye geldiler ve bu durumun şikayetini hiç dillendirmediler. Yalnızca bu olay bile erkek egemen düzenin adaletsizliğini iliklerimize kadar hissettirdi. Böyle bir şampiyona sonrası kadın sporcularımız bu denli saldırıya uğrarken bir tane ünlü futbolcunun, teknik adamın, spor yorumcularının ya da futbol federasyonunun çıkıp da sağlam destek göstermemesi bir tek bana mı tuhaf geliyor bilemiyorum. Ne var ki tüm bu göstergeler bile kadın mücadelesinin gerekliliğini kanıtlar nitelikte. Öte yandan futbola ayrılan dev bütçelerin oransızlığı bu vesileyle gözler önüne seriliyor. Ancak her şeyin parayla gerçekleşmediğini ayrımsadık. Gün içinde fileye uzanan elleri, Vargas’ın efsanevi servisini düşünüp gülümsüyorum. Demem o ki; bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, niyet gayret galibiyet smacını her alanda görmeyi arzu ediyorum.
Şampiyonluğun ardından
Ülkemiz giderek cumhuriyetin kazanımlarını kaybederken; suskun kalan muhalefet karşısında modern Türkiye’yi savunanlar olarak bizler iyiden iyiye karamsarlığa sürükleniyorduk ki; bir anda şampiyonluk haberi ile yeniden hayata döndük.
Geçtiğimiz pazar günü 3 Eylül 2023’te Filenin Sultanları, Sırbistan’ı 3-2 yenerek Avrupa şampiyonu oldu. Kadın voleybol takımımız tarihi bir zafere imza attı. Bu sonucun ülkemiz açısından birçok anlamı var. Sportif başarıların ülkelerin imajına katkıları konuşulur hep. Uluslararası spor organizasyonları bir anlamda devletlerin eğitim sistemi, insan kaynağı kalitesi hatta gelişmişliğin sembolü olarak görülür. Tabii küreselleşen dünya siyasetinde ulusların başarısı eskisi kadar dikkat çekmeyebilir. Yine de bu zafer, hepimize umut ışığı oldu ve içinde bulunduğumuz karanlık zamanları aşmak için çarenin yine biz olduğunu hatırlattı. Kadın Milli Voleybol Takımı’mızın anımsattığı hasletler sadece cesaretle sınırlı değil. Ayrıca bu zaferin meydana çıkardığı toplumsal fay hatları da cabası.
VATAN HAİNLİĞİNE VARAN KAMPLAŞMA
Şampiyonluk herkes tarafından eskisi gibi milli bir gurur olarak algılanmadı. Bildiğiniz gibi takımın şortla sahaya çıkması muhafazakâr kesim tarafından topa tutulmuş, sosyal medya trolleri oyuncuları tek tek hedef göstermişti. Oyunculardan Ebrar Karakurt’un yöneliminin ortaya çıkması ile artarak devam eden kara propaganda, sporcuların ölüm ile tehdit edilmesine kadar vardı. Şimdilerde gelen Avrupa şampiyonluğu bile bu öfkeye engel olamadı. Öyle ki ‘gavur’(!) takımı kazansın diye dua zincirleri kuranlardan tutun da rakip takımın oyuncularını paylaşarak destek verenlere kadar birçok rezalet peş peşe yaşandı.
Güya dini değerleri savunmak adına sosyal medyada Sırbistan taraftarıymışçasına paylaşımlarda bulundu bu zatlar! Oyuncuların yaşam tarzı hedef alınırken, rakibin Müslümanlara yönelik soykırımı unutmuş göründüler. Nasıl bir muhakemenin ürünü bu? İnsanın havsalası almıyor gerçekten. Neyse, daha kötü şeyler söylemeden, öfkeme yenilmeden açıyı değiştireyim en iyisi.
MODERN TÜRKİYE’NİN ÇAĞDAŞ NEFERLERİ
Ülkemiz giderek cumhuriyetin kazanımlarını kaybederken; suskun kalan muhalefet karşısında modern Türkiye’yi savunanlar olarak bizler iyiden iyiye karamsarlığa sürükleniyorduk ki; bir anda şampiyonluk haberi ile yeniden hayata döndük. Zamlara, ağırlaşan hayat koşullarına, baskıya ve en önemlisi açlıkla terbiye edilirken Voleybolda gelen başarı modern Türkiye’nin tükenmediğini ve bir şeyleri değiştirmek için hala imkânımız olduğu konusunda hepimize ilham verdi. Birtakım saçmalıkları yok sayarsak bu başarı, kazanmaya odaklanıldığında her türlü imkansızlığa hatta düşmanlığa karşın kazanılabilme olasılığının üzerine düşünmemizi sağladı. Atatürk değerleri ölmemişti. Zaten fikirler ve ilkeler ölümsüzdü. Her bakımdan saldırı altında olmasına rağmen bugün cumhuriyete sahip çıkan bir kesim varsa -ki var- bunu akıl referansına borçluyduk. Pes etmememiz gerekiyordu. Üstelik voleybol Türkiye toplumunun gözbebeği bile değilken geldi bu tarihi zafer.