Rusya‘nın Ukrayna’daki Muğlak Oyunu

Abone Ol
ABD konuyu en üst perdeden açıp kamuoyunu önceden muhtemel bir savaş suçuna karşı hazırlıyor. Ne kadar başarılı olduğu ise muamma. Bir süredir ABD Rusya’nın Ukrayna’ya muhtemel müdahalesiyle alakalı kamuoyunu açıklama bombardımanına tutuyor. Rusya’nın askeri hareketlerinden belli mesajlar alsak bile genel bir muğlaklık söz konusu. ABD ise bu muğlaklığı açıklamalarıyla gidermeye çalışıyor. Peki Rusya’nın hem Ukrayna’ya hem de NATO üyelerine vermek istediği mesaj ne? Muhtemel bir müdahaleden ne anlamalıyız? Öncelikle bağlamı oturtmak adına şunu söylemekte yarar var. Ukrayna krizi Rusya ve Ukrayna arasında geçen ikili bir oyundan ziyade ABD, NATO üyeleri ve Karadeniz etrafındaki devletleri ilgilendiren çok oyunculu bir oyun. Bu bağlam içinde aktörlerin hareketlerini anlamlandırmak daha da zor hale geliyor. Tabi buradaki en önemli konulardan birisi NATO’nun daha da genişlemesini önlemek adına Rusya’nın batıya verdiği mesaj. Bu noktada uluslararası ilişkiler disiplini içindeki sinyalleme üzerine ilerleyen literatür bize bu konuyu okumamızda yardımcı olabilir. Geçen yazılarımda konuya hep Türkiye üzerinden bakmıştım ama bu yazıda direkt olarak ABD-Rusya ikilisi üzerinden ilerleyeceğim. İlk önce Rusya’nın nasıl sinyaller gönderdiğini analiz etmeden yaptığı askeri manevraların genel amacı ne olabilir bunu anlamamız gerekiyor. Bu tarz tehditlerde genelde iki amaçtan birisi güdülüyor. Başka bir devleti bir şey yapmaya zorlamak (compellence) ya da başka bir devleti bir şey yapmaktan vazgeçirmek (deterrence). Burada Rusya açısından bakarsak aslında Ukrayna’nın batıya, özellikle NATO’ya, daha fazla entegre olmasını engellemeye çalıştığını görüyoruz. ABD açısından baktığımızda ise Rusya’nın muhtemelen bir müdahalesini engelleme üzerine bir söylem geliştirdiğini görüyoruz. Her iki devlet açısından da konu caydırıcılık üzerinden ilerliyor. Tabi başka bir devleti bir şey yapmaktan vazgeçirmeye çalışmak o devleti bir şey yapmaya zorlamaktan daha kolay. Zorlama yoluna girdiğimizde gönderilen sinyallerin inandırıcı olma ihtimali bir tık daha zorlaşıyor ve devletlerin elinde genelde askeri manevra opsiyonları bulunuyor. Burada konu daha çok caydırıcılık üzerinden ilerlediği için inandırıcılık ihtimali bir tık daha fazla ve her iki devletin de kullanabileceği taktik skalası çok daha geniş. Konu caydırıcılık olunca devletler tehdit ederken maliyeti yüksek sinyaller de gönderebilir düşük sinyaller de. Tabi gönderilen sinyalin maliyeti ne kadar yüksekse inandırıcılığı da o kadar yüksek oluyor. Burada hem Rusya’nın Ukrayna sınırına asker yığması hem de NATO’nun askerlerini mobilize etmesi gayet maliyetli hareketler. Bunu şu örnek üzerinden düşünebiliriz. Şu ülkeye saldırıyoruz demekle şu ülkeye saldırıyoruz deyip askerlerini saldırıya hazır duruma geçirme arasında büyük farklar var. Rusya burada askerlerini mobilize ederek inandırıcılığı yüksek bir sinyal gönderiyor hem ABD’ye hem diğer NATO üyelerine hem de Ukrayna’ya. Burada gönderilen sinyalin inandırıcılığı etkileyen önemli faktörlerden biri de askeri manevranın maliyetinin ne kadar olduğu. Bazen devletler sınırda askerlerini mobilize ederken çok büyük sayılarda mobilizasyon yapmıyorlar ve maliyeti düşürüyorlar. Ama mobilizasyondan gelecekte daha fazla yapacağı mesajını da verdiği için oyun içindeki diğer devletlerin gelecekteki muhtemel manevraları da göz önüne alması gerekiyor. Full mobilizasyona göre bu tarz kısmi mobilizasyonun daha az inandırıcı olduğu düşünülüyor. Burada Rusya’nın yaptığı ise askerlerini savaşa hazır hale getirip full mobilizasyona yakın bir hamlede bulunması ki yapılan tehdit neredeyse tamamen inandırıcı duruma geliyor. Bu tarz tehditlere karşılık olarak gönderilen sinyallerin de benzer maliyette olması gerek ki inandırıcılığı yükselsin. ABD’nin sürekli açıklamalarda bulunma sebebi Putin’in askeri mobilizasyona rağmen açık kapı bırakmış gibi görünmesi. Bu tabi ki gelişigüzel yapılan bir hamle değil. Oyunu kuran ülke kendi açısından tüm bilgilere sahip olsa bile karşı taraftaki oyuncuların bu bilgilere sahip olmasını istemez ve oyun içinde muğlaklıklar oluşturur. Putin’in hareketlerinin muğlak olması ise diğer devletlerin işine gelmeyeceği için bu muğlaklıkları gidermek ABD’ye düşüyor. Burada izlenen yol söylem olarak üstünlüğü sağlayıp Putin’i daha fazla açıklama yapmaya zorlamak gibi duruyor. Ama Putin oyunun dengelerinin tamamen farkında ve söylem üstünlüğünü ABD’ye bırakmıyor şu aşamada. Bundan dolayı sürekli ABD tarafından kaynağı belirsiz spekülasyonlar yükseliyor. ABD konuyu en üst perdeden açıp kamuoyunu önceden muhtemel bir savaş suçuna karşı hazırlıyor. Ne kadar başarılı olduğu ise muamma. Sonuç olarak izlediğimiz şey Rusya’nın kurduğu ve bilinçli olarak ne yapacağını diğer devletlere söylemediği bir oyun. Ukrayna’yı batıya yaklaşmaktan önlemeye ve NATO’nun daha fazla genişlemesini ve batı devletlerinin sistem içindeki etkinliğini azaltmaya çalışıyor. Şu ana kadar oyunu çok iyi götürmüş durumda ki ABD tarafından sadece spekülatif sinyaller görüyoruz çünkü Rusya’nın hamlesi tüm batı devletlerini muhtemel bir müdahaleye inandırmış durumda. Bu tarz durumlarda aslında devletlerin asıl istediği şey bu oyunda eli yükseltip masada avantajlı duruma geçmektir. Rusya’nın müdahaleye başlaması durumunda anlayacağımız şey ise Ukrayna’nın ve batı devletlerinin Putin’in istediği şeye boyun eğmek istemediği ve diplomatik bir çözümün artık kalmadığıdır.