Loading...
ABD ile daha da yakınlaşmak, Avrupa’nın güvenlik kaygılarını uzun vadede giderir mi bilmiyoruz ancak hukukun üstünlüğü konusundaki misyonuna zarar vermesi olası görünmektedir.Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ile birlikte Avrupa ve ABD tarafından uygulanan ekonomik yaptırımlar meselesinin hukuki zemini de güvenlik kaygılarının ötesinde açıklanmış değildir. Mesele Rusya’nın karşı yaptırım uygulaması ile devam etmektedir ki Rusya dünya gıda tedarik zincirini bozmakla suçlanmakta ve BM küresel çapta bir tehlikeye işaret etmektedir. Rusya’ya karşı uygulanan ekonomik yaptırımlar, bir uluslararası hukuk kuralına doğrudan dayanmıyor, BM tarafından alınmış bir karar da yoktur. 2001 yılında BM tarafından kabul edilen ve uluslararası hâksiz fiillere karşı devletlerin sorumluluğunu içeren bir belge var ancak asıl kaynak ABD’nin kendi iç hukukunda 2017 yılında kabul ettiği yasa gibi görünüyor zira bu yasa herhangi bir ülkeye hatta o ülkeyle belirli alanlarda ekonomik ilişkilerde bulunan ülkelere ekonomik yaptırımlar uygulanmasına dahi olanak vermektedir. Kuşkusuz Rusya-Ukrayna Savaşı, AB’yi derin güvenlik kaygılarına itti zira ikinci dünya savaşının ardından, Yugoslavya etnik iç savaşını saymazsak, ilk defa Avrupa’da savaş var, savaşın yıkım ve yoksulluğu neredeyse genlerine işlemiş Alman toplumunda bunu gözlemlemek mümkün, örneğin „Ruslar geliyor“ diye bir korku cümlesinin ortak hafızadaki varlığına tanıklık etmekteyiz. Rusya ile Almanya arasındaki duygusal uçurumu ve tarihsel kopuşu gidermeye enerji boru hatları maalesef yetmemiştir. Merkel’in, başbakanlık görevi sona erdikten sonra yaptığı ilk konuşmada; „soğuk savaş iyi bir güvenlik modeli ile bitirilemedi… Rusya AB’nin komşusudur, her türlü farka rağmen birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız“ sözleri ile kendi dönemindeki Rusya-Almanya politikasını açıklaması pek de Almanlara hitap etmiş gözükmüyor. Bu koşullar altında, kılı kırk yararak, insan hakları hukuku alanında devasa bir içtihat hukuku oluşturan ve kararları Avrupa kamu düzenini temsil eden AİHM ve Avrupa Konseyi’nin, güvenlik endişeleri karşısındaki çaresizliğini gözlemlemek de kuşağımıza düştü. Hukukun üstünlüğü ve insan hakları meselesi nihayetinde bir denetime ihtiyaç duyar ki uluslararası denetim mekanizmalarının işlevi de budur. Avrupa’nın ABD ile güvenlik seviyesinde yakınlaşması, Batı hukukunun güvenlik ön şartına bağlı olarak çalıştığını göstermektedir. Kendisini uluslararası hukuk ile bağlı saymayan ve uluslararası denetimin hep dışında kalan ABD ile daha da yakınlaşmak, Avrupa’nın güvenlik kaygılarını uzun vadede giderir mi bilmiyoruz ancak hukukun üstünlüğü konusundaki misyonuna zarar vermesi olası görünmektedir.