Silahlanma kısır döngüsüne giren devletler sadece kendi güvenliklerini azaltmış olmuyorlar, uluslararası sistem içinde genel bir güvensizlik ortamı oluşuyor. Güvenlik ikilemi fikrinin temelinde devletlerin nasıl yanlış algılandığı yatıyor.Tam olarak yukarıda anlattığım senaryoya güvenlik ikilemi deniyor. Silahlanma kısır döngüsüne giren devletler sadece kendi güvenliklerini daha da azaltmış olmuyorlar, tüm devletler benzer bir mantıkla ilerlediği için uluslararası sistem içinde genel bir güvensizlik ortamı oluşuyor. Güvenlik ikilemi fikrinin temelinde ise aslında devletlerin başka devletlerin davranışlarını nasıl algıladığı ya da nasıl yanlış algıladığı yatıyor. Dediğim gibi buradaki asıl önemli olan siz dış politikada bir davranış sergilerken amacınızın ne olduğu değil diğer devletlerin bunu nasıl algıladığı. Bu algı ya da yanlış algı konusunu devlet gibi karmaşık bir konsept üzerinden değil de liderler üzerinden açıklamak da mümkün. ALGILAMA VE YANLIŞ ALGILAMA Bu sene içerisinde Robert Jervis’le Daktilo1984’teki Yerden Yüksek programım için bir röportaj yapmıştım. Bu röportajda kendisine 15 Temmuz’la alakalı bir soru yönelttim çünkü ünlü ‘Perception and misperception in international politics’ (Uluslararası politikada algılama ve yanlış algılama) kitabının 2017 baskısında Jervis çok ayrıntılı bir önsöz yazıp bir noktada 15 Temmuz konusuna da değinmişti. Kitapta 15 Temmuz’dan bahsettiği kısımda ABD’li politika yapıcılara belli önerilerde bulunuyor ve izledikleri yöntemin yanlış olduğundan bahsediyordu. Türkiye’deki karar alıcılar 15 Temmuz’un arkasında ABD’nin olduğunu düşünüyorlar ve ABD ise darbe teşebbüsünün arkasında kendilerinin olmadığına Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyor. Jervis ise ABD’nin Türkiye’nin pozisyonunu kabul edip buna göre hareket etmesi gerektiğini aksi takdirde ilişkilerin iyileşmeyeceğini söylüyor. Yani bu bakış açısına göre önemli olan bir şeyin olup olmaması değil, aktörlerin bunu nasıl algıladığı. Türkiye, ABD’nin darbe teşebbüsünün arkasında olduğunu düşünüyorsa bu fikri değiştirmeye çalışmanın bir anlamı yok. Önemli olan bu algıyı olduğu gibi kabul edip politikaları buna göre şekillendirmek. TÜRK DIŞ POLİTİKASI İÇİN BUNLARIN ANLAMI NE? Türk dış politikasıyla alakalı burada çok önemli dersler var. Türkiye özellikle son 10 yıl içerisinde dış politikada bataklığa girmiş durumda. Uluslararası politikada Türkiye’ye karşı olan algı tamamen negatif. Bu tarz durumlarda ülke ne yaparsa yapsın bu algıyı kırmak gerçekten çok zor. Türkiye ne yaparsa yapsın önemli olan niyetinden ziyade diğer devletlerin bunu nasıl algıladığı. Bu tarz durumlarda ülke dış siyasette meşru müdahalelerde bulunsa bile farklı algılardan dolayı bunu meşru olarak göstermek mümkün olmuyor. Bu dış politikanın değişmesinin birçok yolu olsa bile ikisi öne çıkıyor. İlki AKP’nin dış politika vizyonunun yönünü değiştirmesi. Fakat bu yolun işe yarayacağını söylemek çok zor. İlk sebebi yıllarca bu kadar ofansif bir dış politika vizyonu sürdürdükten sonra geri adım atmak iç siyasette ters tepecektir. Muhalefetten gelecek tepkilerin dışında kendi seçmenlerinden de benzer tepkiler gelebilir. İkincisi dış politika vizyonunu değiştirseler bile dediğim gibi önemli olan diğer devletlerin bunu nasıl algıladığı. Bu algıyı kırmak çok zor. Bu dış politikanın değişmesinin ikinci yolu ise karar alıcıların değişmesi. Yani AKP’nin gidip yerine yeni bir hükümetin gelmesi. İşte bu durumda her şey otomatik olarak düzelmese bile dış politikadaki negatif algı kırılabilir. Dolayısıyla yeni gelecek olan karar alıcıların da üzerinden düşünmesi gereken konu ülkenin halihazırda olan negatif algısını değiştirmek. Sadece aktör değişimiyle bu algının kırılamayacağı aşikâr ama dış politikanın normale dönmesi için de bu değişim gerekli. Bu noktada önemli olan zorla diğer devletlerin algısını değiştirmeye çalışmaktan ziyade zaten var olan algıyı bir süreliğine kabul edip dış politikada bunun üzerine politikalar geliştirmek. Robert Jervis’in anısına…
Robert Jervis’in mirası: Türk dış politikası için bazı dersler
Yeni gelecek olan karar alıcıların da üzerinden düşünmesi gereken konu ülkenin negatif algılanmasını değiştirmek. Sadece aktör değişimiyle bu algının kırılamayacağı aşikâr.
Siyaseti anlayabilmek için düşünme olgusu üzerine düşünmemiz gerekiyor demişti Robert Jervis. Siyaset biliminin yaşayan devlerinden biriydi ve geçen hafta hayatını kaybetti. Ama arkasında uluslararası ilişkiler alanın bu yerlere gelmesini sağlayan büyük miraslar bıraktı. İki konu vardı ki belki de makalelerini ve kitaplarını okuyan herkesin düşünce tarzını değiştirmesine sebep oldu: güvenlik ikilemi ve yanlış algılama.
Devletler neden silahlanır ve daha fazla silahlanma daha fazla güvenlik anlamına gelir mi? Bu uluslararası ilişkilerdeki temel sorulardan birisi. Akla gelen ilk cevap evet devletlerin güvenliklerini sağlamaları için silahlanmaları gerekir. Fakat daha fazla silahlanma dışarıdan gelen tehlikelere karşı daha fazla güvende olacağınız anlamına gelmeyebilir. Adım adım ilerleyelim.
GÜVENLİK İKİLEMİ
Uluslararası sistemde güvenliği sağlayan üst bir otorite yok. Yani her devlet kendi güvenliğini sağlamak zorunda. Genellikle tehditler devletlerin kendi bölgesindeki diğer devletlerden geliyor ve bu tehditlere karşı belli seviyede bir silahlanmaya gitmek gerekli. Fakat uluslararası ilişkiler tek aktörün olduğu ve tek perspektiften ilerleyen bir olgu değil. Sizin silahlanmanız durumunda savunma için silahlansanız bile diğer devletler bunu saldırı amaçlı algılayabilir. Burada sizin silahlanırkenki algınızın pek bir önemi yok aslında. Önemli olan siz silahlandığınız zaman diğer devletlerin bunu nasıl algıladığı. Siz kendi devletinizi daha fazla silahlandırdığınız zaman genelde diğer devletler en kötü senaryo üzerinden ilerleyerek daha da fazla silahlanma yoluna gidecekler. Aslında belki de amaçları sizin silahlanmanıza karşı savunma amaçlı silahlanmak. Ama bu sefer de onların ne düşündüğünden ziyade sizin ve diğer devletlerin bunu nasıl algıladığı önemli. Siz de en kötü senaryo üzerinden ilerleyerek kendi güvenliğinizi artırmak için daha fazla silahlanacaksınız. Siz silahlandıktan sonra ise süreç başa dönüyor ve bir kısır döngünün içine giriyorsunuz aslında.