Loading...
VR gözlüğünüzle Metavers’te sanal bir mağazaya girdiniz, ürünlerden biri sizi çok etkiledi, göz bebekleriniz genişledi, gözlüğün teknolojisi sizin hangi ürüne karşı duygulanım ve ilgi gösterdiğinizi tespit edebilecek.Korkutucu olabileceğinin farkında olarak, konuyu bir örnekle açıklamak istiyorum: VR gözlüğünüzle Metaverse’te sanal bir mağazaya girdiğinizi ve ürünleri incelemeye başladığınızı varsayalım. Gördüğünüz ürünlerden biri sizi çok etkiliyor ve dikkat kesilerek bu ürünü incelemeye başlıyorsunuz. Bu sırada salgılanan dopamin ve oksitosin, göz bebeklerinizin genişlemesine neden oluyor (tıpkı sevdiğiniz birini gördüğünüz anda olduğu gibi). Eğer bu esnada takılı olan VR gözlüğünüzde, yeni nesil VR gözlüklerinde standartlaşmaya başlayan göz bebeği izleme teknolojisi entegre edilmişse, göz bebeğinizdeki genişlemeye dair veriler de kayıt altına alınıyor. Artık sizin hangi ürüne karşı duygulanım ve ilgi gösterdiğiniz tespit edilmiş durumda. Ancak ürünün hangi özelliğinin bu ilgi seviyesine en yüksek katkıyı sunduğu henüz bilinmiyor. Bu noktada da pazarlamacılar, “şu andaki davranışınıza, şu anda tepki vererek” size her defasında ürünün bir özelliği değiştirilmiş farklı versiyonlarını sunuyorlar. Örneğin, mağazada gezinmeye devam ederken gördüğünüz bir sonraki ürün, sizi etkileyen ürünün farklı bir rengi, ya da bir tasarım öğesi değiştirilmiş versiyonu oluyor. Buradan hareketle de, ürünün hangi özelliğinin sizin için o ürünü en cazip hale getirdiğinin tespit edilmesi amaçlanıyor. Nihai amaç ise elbette bu cazip özellikler üzerinden, size özel olarak tasarlanan alternatiflerin sunulmasıyla, ürün, hizmet ya da deneyimi satın alma kararı vermenizin sağlanması. Henüz sadece VR gözlüklerinizle, yani iki duyunuzla sınırlı bir sanal deneyim ortamından bahsediyoruz. Mimiklerinizin, jestlerinizin ya da vücut ısınızdaki değişimlerin de raporlanabildiği bir ortamda, bu kişiselleştirme işinin hangi noktalara varabileceğine dair çıkarımları hayal gücünüze bırakıyorum. İşte bu gerçek zamanlı segmentasyon ve kişiselleştirme aracılığıyla, pazarlamacılar, müşterilerin herhangi bir anda değer verdiği şeyleri anlayarak, adım adım deneyimlerinizi kişiselleştirecek ve sizin için “ideal” olan versiyonuna yaklaştırabilecekler. Gerçek zamanlı analitik, segmentasyon ve etkileşim işlevlerini birleştiren platformlar, pazarlamacıların müşteri tercihlerindeki küçük değişikliklere olaydan sonra değil, olay anında uyum sağlamasına olanak tanıyacak. Dolayısıyla fiziksel “gerçeklikte” asla tecrübe edemeyeceğiniz kadar “mükemmelleştirilmiş” deneyimler yaşayabileceksiniz. Daha önce bahsettiğimiz araştırma sonuçlarına göre kullanıcıların istedikleri de tam olarak bu… Peki insanlar, kişisel verilerinin bu detayda kayıt altına alınmasından ve şirketler tarafından kullanılmasından rahatsız olmayacaklar mı? Böyle bir durumda, veri mahremiyetiyle ilgili kaygılarımız iyiden iyiye yükselmeyecek mi? 2021 yılında Metaverse ile ilgili yapılan bir araştırma, tüketicilerin sanal dünyalarla ilgili en önemli kaygısının kişisel verilerin kayıt altına alınması ve kötüye kullanımı olduğunu ortaya koydu. Dolayısıyla en iyi senaryoda, tüketici tarafında veri gizliliği konusunda artan farkındalık, pazarlamacıların müşterilere kendilerinden toplanan verileri nasıl kullandıklarını açıkça söylemelerini gerektirecek. Ancak işin başka bir boyutu daha var: Tüketicilerin üçte ikisi, indirim kazanmak ya da daha güzel bir deneyim yaşamak karşılığında verilerini paylaşmakta hiçbir sakınca görmeyeceklerini ifade ediyorlar. Neticede vadedilen, bu renksiz ve kuru dünyada asla yaşayamayacağınız güzellikte deneyimlerse, kişisel veri dediğinizin ne önemi olabilir ki?