Rekabetçi kur stratejisi cari açığın kapatılması amacıyla liraya değer kaybettirerek ihracatın artırılmasını hedeflemektedir. Verimlilikten ziyade ucuz emeğe dayanan bu strateji, toplumun uzun süre düşük refah düzeyinde yaşamasını hak görmektedir.
Loading...
Türkiye ekonomisi büyüme konusunda oldukça istikrarsız bir yapıya sahip ekonomilerden biri. Son otuz yılda ortalama olarak neredeyse yedi yılda bir ekonomik krizle karşılaşmışız. İktidarın son yirmi yıllık dönemine baktığımızda -birinin derinliği nispeten sınırlı da olsa- üç resesyon döneminin yaşandığını söyleyebiliriz.
YÜKSEK FAİZ – DÜŞÜK KUR STRATEJİSİ KISA VADEDE FAYDA SAĞLIYOR
Türkiye ekonomisi tarihsel olarak yüksek faiz-düşük kur döngüsüyle hareket eden bir ekonomi olagelmiş. Yüksek faizler sermaye girişlerini artırmış, sermaye girişleri döviz kurunu baskılamış, değerlenen döviz kuru ithalatın ucuz hale gelmesine neden olmuş, bunun sonucunda da cari açık artış göstermiştir. Peki yüksek faiz, cari açık sorununa yol açıyorsa politikacılar yüksek faiz stratejisini neden benimsemişler? Sebebi basit.
Enflasyonun düşmesine ve büyümeye katkı sağladığı için.
Değerlenen döviz kuru, ithal ürünlerin ucuzlamasına neden oluyor ve bu durum ithal ürünlerin de yer aldığı tüketici sepetinin fiyat artış hızını sınırlandırıyor. Sonuç tabii ki de
enflasyonda düşüş şeklinde karşımıza çıkıyor.
Değerli kur diğer taraftan üreticilere de fayda sağlıyor. Bu faydanın arkasında hizmet sektörü için
ucuz ithalat, sanayi sektörü için ise
üretimin ithalat bağımlılığı var. Düşük kur sayesinde özellikle hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmalar, ithal ettikleri ürünlerin üzerine bir miktar kâr payı ekleyerek satış gerçekleştiriyor. Sanayi sektörü tarafında ise ucuza ithal edilen girdilerin az da olsa bir miktar katma değer eklenerek ihraç edilmesi durumu var. Sonuçta her iki sektörün üretimi de artış gösteriyor ve bu artışlar büyüme rakamlarına yansıyor.
YÜKSEK FAİZ STRATEJİSİ CARİ AÇIK SÜRDÜRÜLEBİLİR OLDUĞU SÜRECE İŞE YARIYOR
Yüksek faiz her ne kadar değerli kur aracılığıyla enflasyon ve büyüme üzerinde olumlu bir etki yaratsa da bu etki,
cari açığın finansmanı sürdürülebilir olduğu sürece devam ediyor. Sermaye akımları herhangi bir sebeple terse döndüğünde döviz kuru artış trendine, enflasyon yükselişe, büyüme ise negatife geçiyor. Yani sonuç: kendini tekrar eden ekonomik krizler.
PARA POLİTİKASI TEK BAŞINA ÇÖZÜM OLAMAZ
Türkiye son otuz yıldır bu sarmal içerisinde. Yüksek faiz-düşük kur sarmalından çıkışın tek başına para politikası ile mümkün olamayacağını, TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun ifade ettiği
liralaşma stratejisi[1] ile de olamayacağını, ancak ve ancak üretimi merkeze alan bütüncül bir iktisat politikası ile mümkün olabileceğini belirtmek gerek. Çözüm önerilerini sıralamak, içerik itibariyle bu yazının kapsamı dışında. Ancak hükümet yetkililerinin çözüm önerileri kapsamında değerlendirdiği ve bilinçli olarak izlediklerini iddia ettikleri
rekabetçi kur politikası bu yazının kapsamında yer alıyor.
MİNAREYE KILIF: REKABETÇİ KUR POLİTİKASI
Türkiye’de 2013 yılının mayıs ayından itibaren yaşanmaya başlanan ve 2018 mayıs ayından itibaren hız kazanan politik ve ekonomik istikrarsızlık, 2021 yılının eylül ayından itibaren gerçekleştirilen faiz indirimleri sonrasında kontrolden çıktı ve döviz kuru aralık ayında zirve yaptı. Hükümet yetkilileri bu gelişmelerin akabinde döviz kurunda yaşanan artışın aslında bilinçli bir strateji olduğunu ifade eden açıklamalarda bulundu. Stratejinin adı da
rekabetçi kur politikası olarak ifade edildi. Bu açıklamalar Türkiye’nin en önemli sorununun cari açık olduğu, ulusal paranın değer kaybettirilmesiyle cari açığın giderek azalmaya başlayacağı, sonrasında yaşanacak büyüme ile enflasyonun neden olduğu yaşam standardındaki düşüşün telafi edileceği yönündeydi.
Hükümet, Türkiye’nin en önemli sorununun cari açık olduğunu, ulusal paraya değer kaybettirilmesiyle açığın kapanacağını ve sonrasındaki büyümeyle enflasyonun neden olduğu yaşam standardındaki düşüşün telafi edileceğini açıklamıştı. Ama olmadı…
Aradan geçen süre beklentileri doğrulamadı. Ulusal para ciddi ölçüde değer kaybetmesine ve kur oldukça rekabetçi olmasına karşın Türkiye ekonomisinde cari açık 2021 yılının kasım ayından bu yana artmaya devam ediyor. İhracat artış trendinde olsa da ithalattaki artış ihracattaki artıştan daha yukarıda seyrediyor. Bunun sonucunda da dış ticaret açığı yükselmeye devam ediyor. Diğer taraftan enflasyon oranı Türkiye İstatistik Kurumu’nun şüpheli rakamlarıyla dahi %80’lere ulaşmış durumda ve baz etkisi dışında durulacağına dair bir izlenim de hâkim değil. Sanayi sektörünün büyümesine ilişkin beklentiler de sonbahar dönemi için pek iç açıcı değil. Yani cari açık, enflasyon oranı ve büyüme tarafında beklentilerin oldukça uzağındayız. Ekonomik göstergelerdeki bozukluklar, rekabetçi kur politikasının aslında söylendiği gibi bilinçli bir politika olmadığını, aksine
yaşanan gerçekliği örtmek için uydurulmuş bir kılıf olduğunu gösteriyor.
REKABETÇİ KUR POLİTİKASI YOKSULLUK ÜRETİR
Rekabetçi kur stratejisi aslında yapısı itibariyle de etkili ve sağlıklı bir strateji değil. Bunun nedeni bu stratejinin, cari açığı sadece fiyat mekanizması araçları ile çözülebilecek basit bir sorun olarak görmesidir. Bu stratejide üretilen malın döviz cinsinden maliyeti, ulusal paraya değer kaybettirilerek düşürülmek istenmekte ve bu yolla ihracatın artırılması hedeflenmektedir. Verimlilikten ziyade ucuz emeğe dayanan bu strateji, toplumun önemli bir kesiminin
uzunca bir süre düşük refah düzeyinde yaşamasını hak görmektedir. Bu da
sürekli yoksulluk ve yoksunluk anlamına gelmektedir ki pek kabul edilebilir değildir.
Türkiye cari açık ve tekrarlanan krizler sorunlarından kurtulabilir. Ancak bunun için uzun vadeli politikalara, arz yönlü stratejik planlara, etkili bir teknoloji, rekabet ve gelir dağılımı politikasına, talep politikaları arasındaki koordinasyona ve hepsinden önemlisi bunları hayata geçirecek güvenilir siyasi bir erke ihtiyaç var. Yeni dönemde iktidarda yer bulmayı hedefleyen siyasetçilerin bugünden bu sorunlara dikkatlice eğilmesi ve çözüm noktasında iktisatçılardan gelen alternatif önerilere kulak vermesi gerekir. Aksi takdirde cari açık sorunu ile bir otuz yıl daha birlikte yaşayabiliriz.
[1] https://tcmbblog.org/wps/wcm/connect/blog/tr/main+menu/analizler/liralasma+stratejisi