İran-Rus ilişkilerinde, 2010'dan bu yana taraflar arasındaki ilişki ve bölgede yaşananlar, ilişkinin biçiminde ve önceliklerinde bir dönüşüm meydana getirdiğini düşündürtüyor.Buna ek olarak, yakın çevresinde savunma durumunda olan Rusya'nın bugün savunma öncelikleriyle ilgili başka bir argüman daha var. On beş eski Sovyet cumhuriyetinden üçü şimdiden NATO'ya katıldı, diğer altısı ise giderek Batı'ya yaklaşıyor. Kalan altı cumhuriyetteki Moskova'ya bağlı hükümetler de geçtiğimiz günlerde Kazakistan’da yaşananlar da dâhil, halk protestolarıyla karşı karşıya kaldı. Bu nedenle, bu dönemde Moskova'nın dış politikasının önceliği, altı cumhuriyetin NATO'ya katılmasını engellemektir (nitekim bu öncelik, Ukrayna sınırına 100 bin asker gönderme noktasına kadar vardı). Sonuç olarak, Rusya'nın dış politikası, büyük ölçüde bu önceliğe göre şekillenmekte. Ekonomik olarak Rusya, ana ihracat kalemleri olan enerji ve silah satmaktan henüz kendini kurtaramadı ve çeşitlendirilmiş ve modern bir ekonomi inşa edemedi. Ancak Rusya'nın hala büyük bir nükleer ve füze silahı cephaneliği var ve bu da onu uluslararası karar alma ve bölgesel haritalamada etkili bir güç haline getiriyor. SONUÇ Reisi hükümetinin ana yönü, ABD yaptırımlarının İran ekonomisi üzerindeki etkisini ortadan kaldırmak için ekibinin aktif ve pratik olarak uygulamaya koyduğu stratejik planın parçası olarak Çin ve Rusya ile ilişkilerin seviyesini iki katına çıkarmak veya en azından etkilerini nötralize etmek. Doğuya yönelme, ılımlı kanat ve Ruhani hükümeti tarafından Batı ile ilişkileri düzeltme siyasetinin başarısız olmasının ardından geliyor. Bu, nükleer anlaşmayı korumayı ve Trump hükümetinin 2018 yılında anlaşmadan çekilmesinin sonuçlarının üstesinden gelmeyi başaramayan bir siyaset. İran nükleer görüşmelerine devam ediyor ve bir anlaşmaya varmak istiyor, ancak büyük bir ihtiyatla hareket ediyor ve yaptırımları kaldıracak bir anlaşmaya varamama ihtimalini değerlendiriyor; bu nedenle Amerika ve Batı bağlamının dışında alternatifler ve seçenekler arıyor. Hem Çin ile ilişkiler hem de Çin’e de büyük avantajlar sağladığı söylenen anlaşmaya ilişkin birçok uyarı nedeniyle gelecekte bu politikanın başarısı olup olamayacağını tespit etmek mümkün değildir. Rusya'yla ilişkiler de aynı şekilde. İlişkinin mirası, daha fazla iyimserliği teşvik etmiyor. Ancak uluslararası ilişkiler ve çıkarlar sistemi, Tahran'ın bu yönde istediğini belirli sınırlar içinde de olsa gerçeğe dönüştürebilir. --- Çeviren: islam Özkan. https://studies.aljazeera.net/ar/article/5257 * Yazar Fatma Samadi, İran konusunda uzmanlaşmış Ürdünlü bir araştırmacı ve üniversite profesörü. İran'daki Allame Tabatabai Üniversitesi'nden doktora derecesine sahiptir. İran meselesiyle ilgili çok sayıda kitabı ve araştırma makalesi var. Halen Al Jazeera Araştırma Merkezi'nde kıdemli araştırmacı olup İran, Türkiye ve Orta Asya ile ilgili çalışmalar yürütmektedir.
Reisi’nin Doğuya yönelimi
Reisi hükümeti, İran içinde Çin'e bel bağlama ve Doğu’ya yönelme politikasına yönelik eleştirilerin artmasına rağmen Çin ile ilişkileri derinleştirmeye yönelik adımları sürdürüyor.
Fatma Samadi
Tahran, Viyana görüşmeleri sürerken Doğu’yla yakınlaşıyor.
İran, (Batı ve 4+1 ülkeleriyle) nükleer programına ilişkin müzakerelerini sürdürürken, Çin ve Rusya ile ilişkilerini güçlendirme yönünde sistematik adımlar atıyor. Çin ile stratejik işbirliği anlaşmasının yakında yürürlüğe gireceğinin açıklanmasının ardından Rusya ile de benzer bir anlaşmanın yapıldığı haberleri geliyor. 27 Mart 2021'de Çin Dışişleri Bakanı Wang ve İranlı eski mevkidaşı Cevad Zarif, Çin'in başta enerji ve liman alanları başta olmak üzere İran’daki çeşitli sektörlere 400 milyar dolar yatırım içerdiği söylenen kapsamlı bir işbirliği anlaşması imzaladı.
Beklentiler, bu anlaşmanın İran'ı, Çin'in trilyonlarca dolara mal olacak ekonomik bir plan olan kuşak ve İpek Yolu projelerinde önemli bir ülke haline getireceğini öngörüyor. Çin, bu iki projeyle Avrupa’dan Doğu Asya'ya kadar geniş bir ticaret yolları ve yatırım projeleri ağı inşa etmeyi amaçlıyor.
Son haftalarda İran-Çin görüşmelerinin yoğunlaşmasına ve taraflar arasında resmi ziyaretlere tanık olduk. Son zamanlarda Çin, İran ile ilişkilerin daha da derinleşmesinin bir işareti olarak İran'ın Bender Abbas kentinde bir başkonsolosluk açtı. İran kaynaklarına göre, Mart 2020 - Mart 2021 arası İran ile Çin arasındaki petrol dışı ticaret hacmi 18.715 milyar doları buldu ve bu, ABD yaptırımları düşünüldüğünde yüksek bir rakam.
Çin ziyaretinin ardından İran Dışişleri Bakanı, işbirliği alanlarını "ağ güvenliği" ve diğer sektörleri içerecek şekilde genişletme planlarından bahsetti. Abdullahyan, Çin ile 25 yıllık kapsamlı stratejik işbirliği belgesini uygulamaya başladığını duyurdu ve iki tarafın "Viyana'da devam eden müzakerelere ilişkin ayrıntılı görüşmelerde bulunduğunu" söyledi.
Reisi hükümeti, İran içinde Çin'e bel bağlama ve Doğu’ya yönelme politikasına yönelik eleştirilerin artmasına rağmen Çin ile ilişkileri derinleştirmeye yönelik adımları sürdürüyor. Eleştiriler, Çin'in Suudi Arabistan'a balistik füze programı inşa etmesine yardım ettiği haberleriyle yükseldi. Bu eleştiriler, söz konusu stratejik anlaşmaya yönelik daha önceki eleştirilere ekleniyor. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, bu anlaşmanın en önde gelen eleştirmenlerinden biri ve birçok reformist figürün yanı sıra ılımlı eğilim de Çin'e yönelmeye meyilli görünmüyor. Cumhuri İslami gazetesinde yer alan bir başyazıda İran'ın Çin ve Rusya'ya yaklaşımını eleştirerek "Rusya ve Çin, sadece ABD gibi kendi çıkarlarının peşindeler ve bu dikkatli olunması gereken bir politika” dedi.
19 Ocak 2022 Çarşamba günü, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Vladimir Putin ile görüşmek üzere Rusya'ya gitti ve ayrılmadan önce Tahran'da bu ziyaretin ikili ilişkilerde bir "dönüm noktası" olacağını söyledi.
İran'da birçok kişi, İran'ın Çin ve Rusya ile ilişkilere bel bağlamasının sonuçları ve geleceği hakkında endişelerini dile getirdiği bir zamanda, Reisi’nin bu politikalarını destekleyenler, bunun Batı Asya'da (Ortadoğu kastediliyor- çev.) yeni bir sayfa açtığına ve ABD’nin İran’ı kuşatma altına alma yeteneğini azalttığına inanıyorlar. Bu görüşte olanlar, Reisi’nin cumhurbaşkanlığının ilk günlerinde Şanghay Anlaşması'na katılmasının bu dönüşümde önemli bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekerken İran'ın bölgede yeni bir ekonomik, siyasi ve güvenlik merkezi olacağına bahse giriyor.
İran parlamentosunun Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komitesi sözcüsü Mahmud Abbaszade Meşkini, Rusya ve Çin'in Viyana'daki nükleer müzakerelerde Batı'ya karşı koyma konusunda İran'ı desteklediğini söyledi. Meşkini, İran ve Rusya cumhurbaşkanlarının ekonomi, güvenlik, askeri ve siyaset alanlarında uzmanların çalışmalarının tamamlandığı stratejik işbirliği anlaşmasını ele alacaklarını belirtti.
Meshkini, İran ve Rusya'nın çeşitli konularda birçok ortak noktaya sahip olduğuna inanıyor: Avrupa ile nasıl etkileşime girileceği, nükleer ve enerji sorunları, Kafkaslar sorunu, Viyana görüşmeleri, ekonominin karşılıklı durumu ve Şanghay Anlaşması. Bu son husus Reisi’nin Ruhani'nin Moskova ziyaretinde değerlendirilecek bir anlaşma.
Rusya'nın Tahran büyükelçisi Levan Cakaryan, Reisi’nin Başkan Putin'le yapacağı görüşmelerde birçok meselenin ele alınacağını belirterek bunlardan en önemlilerinin ekonomik ve bölgesel meseleler olduğunu kaydetti.
KARŞILIKLI ÇIKAR VE İHTİYAÇLAR
İran-Rus ilişkilerinde Kaçar döneminden bu yana tarihsel dönemeçleri ve zemini görmezden gelmek mümkün değil, ancak 2010'dan bu yana taraflar arasındaki ilişki ve bölgede yaşananlar, ilişkinin biçiminde ve önceliklerinde bir dönüşüm meydana getirdiğini düşündürtüyor. Orta Doğu'ya dönmeye kararlı olan Rusya, İran'dan yardım istedi ve Tahran'la ilişkiyi eleştirenler, büyük ölçüde Rusya’nın Tahran'la olan ilişkisinin Batı ile bir pazarlık kozu haline getirmeye çalıştığına inanıyor.
Moskova, zayıf ekonomisi nedeniyle Ortadoğu'daki politikasını ilerletmek için Çin gibi ekonomik taktiklere güvenemez. Tarafların jeopolitik önceliklerinin Ortadoğu'daki politikalarına hâkim olması, iki ülke arasında Suriye konusunda açıkça görüldüğü gibi işbirliğinin önünü açmıştır.
Moskova’nın İsrail'in Suriye'yi sürekli bombalamasına göz yumduğu göz ardı edilemediği gibi, Rusya'nın petrol piyasasını kontrol etmek, sermaye çekmek ve silah satmak için Körfez İşbirliği Konseyi ile işbirliği yapma ihtiyacı da göz ardı edilemez. Bununla birlikte Rusya'nın Ortadoğu'da İran'a, İran'ın Rusya’ya olduğundan daha fazla ihtiyacı var.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
Erdoğan'ın danışmanı, 'Öcalan'a şehit evinde şartlı kahvaltı' iddiasını doğruladı