AKP iktidarının yandaş vakıfları ve müteahhitleri için rant ve sömürü merkezi olarak gördüğü İstanbul’un rant ekonomisi nasıl işliyor? Rant ekonomisi, İstanbul’u ve bir ülkenin ekonomik düzenini nasıl etkiliyor? Aylin Seçkin yazdı. Pek çok piyasa ekonomisinde, ekonomik faaliyet üzerindeki hükümet kısıtlamaları hayatın yaygın gerçekleridir. Bu kısıtlamalar, çeşitli biçimlerde rantlara yol açar ve insanlar genellikle rantlar için rekabet eder. Bazen, bu tür bir rekabet tamamen yasaldır. Bazı durumlarda ise, rant kollama, rüşvet, yolsuzluk, kaçakçılık ve karaborsa gibi başka biçimler alır. Rant kollamayı, iktisat literatüründe teorik açıdan Anne Krueger 1974 yılında American Economic Review’de yayınlanan makalesiyle açıklamıştı. Rant kollama, çıkar ve baskı gruplarının devlet tarafından suni olarak yaratılmış bir ekonomik transferi elde etmek için giriştikleri tüm ekonomik faaliyetler ve harcamalar olarak tanımlanır. Gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir refah kaybı olabileceğini ile sürdüğü rant meselesi aslında bir zamanlar Güney Kore ile aynı kişi başı gelir seviyesindeki Türkiye’nin neden 40 yıldır boşa patinajını anlamak için oldukça önemli. Devletin üretim, ticaret ve dağıtım faaliyetlerine getirdiği herhangi bir kısıtlama ekstra bürokratik işleri ve işlem maliyetleri yaratacağından faaliyetler arasındaki aracı sayısını arttırır. Bu noktada işlemleri hızlandırmak, öne geçmek, finansal avantaj sağlamak isteyen firma ve kişiler rüşvet, hediye ve türlü yollarla hareket ederler. Örneğin ithalat izni için söz konusu bürokratik işlemler firmalara hem zaman hem de para kaybettirir. Bu verimli kaynakların verimsiz işlere harcanması yoluyla refah kaybı yaratır. İthalat lisans tahsislerine hükümet yetkililerinin karar vermesi durumu kurallara bağlı işlemez. Firmalar, lisans tahsislerinin olasılığını veya miktarını etkilemek için kaynakların tahsis edilmesi yoluyla aralarında bir yarışa girerler. Beklenen ithalat lisans dağıtımı etkilemenin bazı yolları -yurtdışına geziler, memurlara ufak tefek hediyeler şeklinde olabilir.
Şahane iklimine, gelişmiş altyapı, eğitim gücüne rağmen hâlâ orta gelir tuzağını aşamamış olmamızın sebebi ranta sebebiyet verebilsin diye bozulan, hesap veremez kurumlarımızın rant ekonomisini sürdürme azmidir.
Ancak, bezen ciddi boyutlarda rüşvet, söz konusu memurların akrabalarını işe almak veya emekli olduktan sonra kendi şirketlerinde çalıştırmak şeklinde yöntemler de uygulanabilir. Rekabet Kurulu üyesi bir memurun incelediği şirkette işe başlaması gibi olaylar ülkemizde gerçekleşmiştir. Rüşvet de bir tür tek taraflı gelir transferidir. Rüşvet imkanları, bürokrasiyi tercih etmede öne çıkan en önemli unsurdur. Bürokrasi ve devlet kadrolarının liyakatsiz kişilerle doldurulması rüşvet çarklarının daha rahat dönmesine kapı açar. Çoğu durumda, insanlar kendilerini rant peşinde koşan insanlar olarak algılamazlar ve genellikle, bireyler ve firmalar rant arama konusunda uzmanlaşmazlar. Rant kollama, daha ziyade, dağıtım veya üretim gibi bir ekonomik faaliyetin bir parçasıdır ve firma kaynaklarının bir kısmı bu faaliyete ayrılmıştır. Elbette bürokratik işleri hızlandırmak için işe alınan aracılar da bu masraflara dahildir. Rant arama ve diğer ekonomik faaliyetlerin genellikle aynı ekonomik kuruluşlar tarafından yürütülür. Krueger makalesinde 1968’de ithalat kotalarındaki rantın Türkiye’nin milli gelirinin % 15’ine eşit olduğu tespiti yapılmıştır. İthal ikameci sistemin neden onlarca yıl sürdüğünün verilerle de ispatıdır bu bilgi notu. Rant kollamanın varlığı, insanların ekonomik sistem algısını bozar. Gelir dağılımı, zengin bireylerin rant aramada başarılı ve şanslı olduğu, yoksulların ise rant elde etmelerinin engellendiği bir piyango gibi algılandığı anda piyasa mekanizmasına gölge düşmüş olacaktır. Rant kollama konusunda belediyelerin imkanları son yıllarda oldukça dikkat çekmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kamu kaynaklarından çok sayıda vakıf ve derneğe yüklü miktarlarda ödeme yaptığı Sivil Toplum Kuruluşu-Okul-Yurt Faaliyet Raporu 2018 başlıklı rapor İBB’nin önceki yönetimi altında vakıf, dernek, okul ve okul spor salonlarına yaptığı desteği gösteriyor.
Ekonomik rant aslında üç aşamada gerçekleşiyor: İlki ran yaratma (bir yerin imara açılması), rant dağıtma (imara açılan bölgenin hangi firmalara tahsis edileceği) ve rant kollama (rantı elde etmek için kapışma, rüşvet vs. mekanizmaları). Rant bazen rekabetçi bir piyasada örneğin açık ihale usulü ya da rekabetçi olmayan bir yöntemle bir çıkar grubuna dağıtılabilir.
İBB Meclisinde bu kaynak aktarımları için görüşme yapılmadığını, toplamda 847 milyon 592 bin 858 lira, 27 kuruşun dağıtıldığı belirtilmişti. Raporda özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığı ile öne çıkan bazı vakıflara para aktarımı dikkat çekiyordu. Bunlardan TÜGVA, TÜRGEV, T3, Ensar Vakfı, Okçular Vakfı, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, 15 Temmuz Derneği, İlim Yayma Vakfı, Dar’ül Fünun İlahiyat Vakfı öne çıkanlar arasında. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2022 bütçe büyüklüğü 43 milyar 650 milyon TL olarak kabul edilmişti. 2019’da Gürsel Tekin’in yaptığı İstanbul Rant Haritası çalışmasına göre İstanbul’da 100 milyar dolarlık bir rant geliri elde edilmiş. Ekonomik rant aslında üç aşamada gerçekleşiyor: İlki rant yaratma (bir yerin imara açılması), rant dağıtma (imara açılan bölgenin hangi firmalara tahsis edileceği) ve rant kollama (rantı elde etmek için kapışma, rüşvet vs. mekanizmaları). Rant bazen rekabetçi bir piyasada örneğin açık ihale usulü ya da rekabetçi olmayan bir yöntemle bir çıkar grubuna dağıtılabilir. Rant kollama bireysel veya çıkar grubu şeklinde örgütlenerek siyasal iktidarı ve bürokrasiyi etkileyerek bir gelir elde etme faaliyetine verilen addır. Eğer kamu rantları çok büyükse lobicilik sektörünün gelişmesi söz konusu olur. Yasal olarak kollanan rant çeşitlerinin başında tekel kollama, kota ve ithalat lisansı, bazı sektörlere ve üretim biçimlerine teşvik, reklam ve promosyon rantları sayılabilir. Rant ekonomisi gelişmenin önünde ciddi bir engeldir. Şahane iklimine, gelişmiş altyapı, eğitim gücüne rağmen hâlâ orta gelir tuzağını aşamamış olmamızın sebebi ranta sebebiyet verebilsin diye bozulan, hesap veremez kurumlarımızın rant ekonomisini sürdürme azmidir. Esas sorun kaynakların doğru dağıtılamaması ve verimli üretime yönelecek sermayenin verimsiz aktivitelere harcanmasına sebep olunmasıdır. Örneğin İstanbul’da yaratılan 100 milyar doları bulan rant üniversitelere, AR-GE ve teknoloji girişimlerine ve teknoparklara harcanmış olabilirdi. Rant, görünen ve ölçülebilir ve görünmeyen sosyal maliyetler yaratır. Bir başka önemli nokta da kurumlara ve yönetime inancı zayıflatarak sosyal sermayenin erimesine ve toplumda güvenin ve gelecek algısının bozulmasına yol açar. Sosyal doku bozulması ise bir toplumun çözmek zorunda kaldığında en çok zorlanacağı problemi olabilir. Bu sebeple aslında devletin ekonomiye müdahalesi çok hassas ve şeffaf olması gereken bir yönetim anlayışını gerektirir. Oysa Türkiye siyasi sistemi maalesef rantın yaratılması, dağıtılması ve kollanmasını sürdürülebilir kılabilmek için tasarlanmış gibidir. Bu yüzden siyasete girenler örneğin Kanada’da olduğu gibi 4-5 yıl sonra siyasetten asla çekilmezler. Rant ekonomisi ise çarkları arasında geniş mağdur kitleleri ve vasat hayatı kabullenmek zorunda bırakılan bir “tebaa” yaratır. Seçimlere altı ay kala işte bu yüzdendir ki rant havuzunu derinleştirmek için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yönetimini yeniden alabilme derdinde bir iktidarın (beyhude) çabalarını izliyoruz. Kaynakça: Krueger, Anne O. (1974), “The Political Economy of the Rent-Seeking Society”, American Economic Review, Vol. 64, No. 3 (Jun., 1974), pp. 291-303. Taşar, Okan (2000),  Rant Kollama ve Ekonomik Kalkınma, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Doktara Tezi. Tekin, Gürsel (2019), İstanbul Rant Haritası.