Putin’e yakalama kararı
UCM tarafından yakalama kararı verilen bir kişinin taraf devlet topraklarına ayak basması fiilen mümkün olmuyor. Bu yönüyle Putin üzerinde büyük bir baskı oluşturan kararın sonuçlarını hep birlikte izleyeceğiz. Ne diyelim, darısı dünyadaki diğer diktatörlerin başına…
Geçtiğimiz hafta Hollanda Lahey merkezli Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Ukrayna savaşındaki rolü ve özellikle savaş suçları gerekçesiyle Rusya Devlet Başkanı Putin ve Rusya’nın çocuk hakları komiseri Maria Alekseyevna Lvova-Belova hakkında ömür boyu geçerli bir yakalama kararı çıkardı. Yine geçtiğimiz hafta, özellikle Avrupa Birliği (AB) merkezli 40’dan fazla ülkenin adalet bakanları Londra’da UCM’ye ek bütçe gündemiyle bir araya geldi. Yapılan açıklamada ek bütçenin Ukrayna’da Rusya’nın işlediği savaş suçlarını takip etmek için kullanılacağı ifade edildi.
Bu gelişmelerden sonra uluslararası ceza hukukunun harareti arttı, Putin’e uluslararası yakalama kararının Rusya tarafından yanıtsız bırakılması düşünülemezdi. Dünya genelinde büyük yankı uyandıran kararın ardından Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve Putin’in sağ kolu, eski Başbakan Dmitri Medvedev, UCM’yi füze ile tehdit etti. Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Medvedev aynen şöyle diyor: “Beyler, ne yazık ki herkes Tanrı’nın ve roketlerin altında yürüyor. Kuzey Denizi’ndeki bir Rus gemisinden Onyx hipersonik füzenin Lahey’deki mahkemeyi hedef alarak kullanılmasını hayal etmek mümkün.”
Elbette Rusya, hukuk alanında da boş durmadı ve Rus Ceza Kanunu uyarınca Putin hakkında yakalama kararı çıkaran UCM’nin başsavcısı Karim Ahmad Khan ve UCM yargıçları Tomoko Akane, Rosario Salvatore Aitala ve Sergio Gerardo Ugalde Godinez hakkında Rusya’da dava açıldı.
İlginç bir demeç de ABD cephesinden geldi. Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, UCM’nin Putin hakkında yayınladığı uluslararası yakalama kararını gayrimeşru olarak niteledi. ABD, Amerikan askeri operasyonlarının yargılanma olasılığı nedeniyle yıllardır UCM’ye karşı tavrıyla biliniyor.
Putin ise yakalama kararına yanıtını ilhakın yıldönümünde Kırım’ı ve Rus güçlerinin kontrolüne geçen Ukrayna’nın liman kenti Mariupol’ü ziyeret ederek verdi. Donbass bölgesine gerçekleştirilen bu ziyaretlerde Putin savaşın komuta merkezinde son derece rahat tavırlarıyla dikkat çekti.
Bilindiği üzere UCM, 1998 tarihli Roma Statüsü’yle kuruldu ve 2002’den beri soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçunu kapsayacak şekilde, Roma Statüsü’ne taraf 123 devlet nezdinde etkili görev yapıyor. 31 devlet ise kurucu Statü’yü imzalasa da onay sürecini tamamlamadığı için taraf olmadı. UCM’nin Birleşmiş Milletler ile organik bir bağlantısı olmasa da BM Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden bir durum görürse UCM’den dava açmasını isteyebiliyor.
Elbette bu durum kolay değil ve bugüne kadar yalnızca bir kez Sudan/Darfur konusunda yaşandı; BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimî üyesinden ABD, Rusya ve Çin’in mahkemeye taraf olmadıklarını hemen belirtelim. Ayrıca İsrail, İran ve Türkiye’de taraf değiller. Türkiye Roma Statüsü’nü her aşamasında çok yakından takip etse de ne imzaladı ne de onayladı. Taraf olmayan ülkelerin en büyük endişe kaynağının, bu ülkelerin yurt dışında yürüttükleri askeri operasyonlar olduğu bilinen bir gerçek.
AB ülkelerinin tamamı, Afrika, Güney Amerika ve Asya kıtasındaki ülkelerin büyük çoğunluğu ise taraf. Mahkemede bugün itibariyle 14 hadiseye ilişkin 30 dava görülüyor ve UCM bugüne değin çoğu yerine getirilen 36 uluslararası yakalama kararı yayınladı. Taraf devletlerin Mahkeme ile işbirliğinde bulunma yükümlülükleri bulunuyor, dolayısıyla hakkında UCM tarafından yakalama kararı verilen bir kişinin taraf devlet topraklarına ayak basması fiilen mümkün olmuyor. Bu yönüyle Putin üzerinde büyük bir baskı oluşturan kararın sonuçlarını hep birlikte izleyeceğiz. Ne diyelim, darısı dünyadaki diğer diktatörlerin başına…