Provokasyon

Abone Ol
Demokrasinin, hukuk devletinin tam olarak teşekkül etmediği ülkelerde “Koruyucu filmi” her daim yürürlükte…Toplum özgürlük talep ettiğinde, bir anda bombalar patlıyor, suikastlar, provokasyonlar başlıyor ve tekrar herkes güvenlik arayışına geri dönüyor. Uzun yıllar önce insanların korkutulduklarında nasıl otoriteye biat eder hâle geldiklerini anlatan enfes bir film izlemiştim. 1984 yapımı, David Green’in yönettiği “The Guardian” (Koruyucu) isimli film keşke bugünün olanaklarıyla yeniden çekilebilse. Anlattığı hikâyenin hiç eskimeyen ve eksilmeyen bir kıymeti var zannımca. Bu filmde, bir anda bir apartmanda yaşayan insanların hayatlarının nasıl kabusa döndüğünü, ama sonra bir özel güvenlikçiyle anlaşmalarının ardından her şeyin nasıl yoluna girdiğini görürüz. Apartmanda insanların saldırılara uğraması, soyulmaları ve ardından “Koruyucunun” gelmesiyle birlikte huzura kavuşmaları, korkunç fırtınalardan sonra açan bir güneş misali büyük bir hızla birbirini takip eder. Ama her şeyin de bir bedeli vardır elbette. Koruyucu apartmana getirdiği bu düzen karşılığında insanların hayatlarını tamamen kontrol eder hâle gelir. Liberal görüşleriyle bilinen Charles dışında herkes bu durumdan son derece memnundur. Charles ise bir anda apartmana musallat olan kötülüklerin Koruyucunun gelmesiyle birlikte bıçakla kesilir gibi ortadan kalkması karşısında derin şüpheler duymakta ve bu adamın apartman sakinlerinin hayatları üzerinde kurduğu tahakkümden de ciddi şekilde rahatsız olmaktadır. Filmin sonlarına doğru, Charles’in de sokakta bir çetenin saldırısına uğradığına ve ardından da tekrar Koruyucu tarafından kurtarıldığına tanık oluruz. Ben bu filmi seyrettiğimde, hemen aklıma Türkiye’de yapılan askeri darbeler gelmişti. Askeri darbelerin ardından, bir anda, patlayan bombalar, kan kusan silahlar susuyor ve toplum derhâl bir huzur ve güven ortamına kavuşuyordu… 2015 seçimlerinden sonra da aniden Türkiye’nin dört bir yanında bombalar patlayınca da aynı filmi hatırlamıştım.
Bundan sonra meydana gelebilecek her türlü “olağanüstü” gelişmede muhalefet liderlerinin soğuk kanlı davranmaları ve ilk görünüşe bakarak tepki vermemeleri anahtar bir rol oynayacaktır.
Demokrasinin, hukuk devletinin tam olarak teşekkül etmediği ülkelerde “Koruyucu filmi” her daim yürürlükte… Toplum özgürlük talep ettiğinde, bir anda bombalar patlıyor, suikastlar, provokasyonlar başlıyor ve tekrar herkes güvenlik arayışına geri dönüyor. Çok zor bir seçime gidiyoruz. Bu iktidar kaybettiğinde, telafisi mümkün olmayan zararlara uğrayacağını düşünen çok kişi ve çevreler var… Bütün derin yapılar, kontrollü kontrolsüz yapılar, Türkiye toplumunun geçmişte, huzursuzluk ve kaos ortamlarında hemen her zaman “kurtarıcıların” peşinden gittiğini biliyorlar… Seçim öncesi, partilerin önlerinde patlayan silahları, muhalefet liderlerine yapılan saldırıları ve bundan sonra meydana gelebilecek diğer gelişmeleri soğukkanlı bir uyanıklıkla takip etmek gerekir. Seçim yaklaştıkça, muhalefetin birlikteliğini test edebilecek başka gelişmeler de yaşanabilir. Mezhep çatışması yaratmaya yönelik saldırılar; Milliyetçilerin hassasiyetlerini kaşıyacak değişik türde provokasyonlar meydana gelebilir. Bundan sonra meydana gelebilecek her türlü “olağanüstü” gelişmede muhalefet liderlerinin soğuk kanlı davranmaları ve ilk görünüşe bakarak tepki vermemeleri anahtar bir rol oynayacaktır. Türkiye toplumu özgürlük talep ediyor. Bu talebin korkuttuğu çok değişik mahfiller, topluma, özgürlüğe değil korunmaya ve istikrara ihtiyacınız var mesajı göndermek isteyebilirler… Demokrasi toplumun hiç kimsenin koruyuculuğuna muhtaç olmadan hukuk güvencesiyle bir arada yaşadığı rejimin adıdır. Koruyuculardan kurtulmadan da demokrasiye ulaşmak mümkün değildir.