Mühendis kökenli birinin ortaya çıkan her sorunu “optimizasyon problemi” olarak görüp ayarlarla oynaması veya geri sararak “ters mühendislik” ile çözmek istemesi bir reflekstir. Oysa çoğu zaman sorunu yaratan kök nedeni tespit edip ona odaklanmak ve ortadan kaldırmak gerekir.
TCMB’nin son enflasyon raporu bilgilendirme toplantısı herhalde kurumun uzun zamandır en çok ilgi gösterilen organizasyonu oldu.
Toplantı bitiminde başkanın toplantıya çok sıkı çalıştığını, potansiyel sorulara vereceği cevaplar için öncesinde iyi hazırlandığını düşündüm.
Sunumu, bazı sorulara verdiği cevapların netliği, toplantıyı yönetim biçimi de bence iyiydi.
Diyebilirsiniz ki “Hafize Gaye Erkan görevi Süreyya Serdengeçti veya Durmuş Yılmaz’dan devir almadı, Şahap Kavcıoğlu’ndan devir aldı, zaten ne söylese kendini daha iyi hissedecektin”. Bunda haklılık payı olsa da sunumun gerçekçiliği ve içeriği beklentimin üstündeydi.
Sunumda enflasyon tahminleri de beklediğimden çok daha gerçekçiydi. 2023 yılsonu için %45-%50 gibi bir tahmin bekliyordum. %58’lik tahmin ise birçok analist tahminine oldukça yakın. Başkanın yakın çalıştığı ekonomik araştırmalar ekibinin önceki dönemdeki ekibe göre daha yetkin olduğunu hissettik. Ancak enflasyonda riskler yine de yukarı yönlü.
Bu yazıda tabi ki sadece olumlu izlenimlerimi yazmayacağım. Aşağıda dört başlıkta sunum ve cevaplarda gözüme batan önemli bulduğum eksiklik ve yanlışlara değinmek istiyorum.
TL ile tasarruf etmeyi özendirmek önemsiz mi?
Sayın başkan bir soruya cevabında makro ihtiyatı çerçevedeki en bağlayıcı kısıtın mevduat rasyoları olduğundan bahsetti. %45’lerden %35’lere inen mevduat faizlerinin 1.5 yıllık yani 2024 sonu enflasyon tahminlerine uyumlu bir yerde olduğunu söyledi. Sunumda mevduat faizlerinin %17.5 olan para politikası faizlerine yakınsamasını önemseyen bir grafik de vardı.
Oysa yıl sonu enflasyonun %58 olması yılın sadece ikinci yarısında %32 enflasyon gerçekleşeceği anlamına geliyor. Temmuz başından yıl sonuna kadar %30 faiz ile 100.000 TL mevduat yapan bir tasarrufçunun parası yıl sonunda 115.000 TL’ye çıkacak. Oysa bugün almadığı mal ve hizmetin değeri yıl sonunda 132.000 TL’ye çıkmış olacak. Kısacası birikimi reel olarak %13 değer kaybedecek.
Buradan anlaşılan alacağınız mal ve hizmeti bugünden almayıp birikiminizi Türk Lirasında tutmanın rasyonel bir şey olmayacağı. Bu da enflasyona karşı korunmanın yolunun ya cebinizdekini şimdiden harcamak ya da döviz, KKM, otomobil ve konutta şansınızı denemek olduğunu gösteriyor. Altı ayda %32 enflasyon oluşacaksa yıllık %40 civarında kredinin hala pahalı olmadığını da düşünebiliriz. Bu tür hesaplar da enflasyon beklentilerini körüklüyor.
Toplantıda çalışmalarının başlatıldığı bahsedilen yeni TL tasarruf enstrümanlarının bir an önce hayata geçirilmesi enflasyon beklentilerini düşürmek açısından önem taşıyor.
Başkanın 1.5 yıllık enflasyon beklentileri ile karşılaştırması gereken mevduat faizleri olmamalıydı. Zaten mevduat ürününün vadesi de üç ayı geçmiyor. Çalışan bir tahvil piyasamız olsaydı enflasyon beklentilerini aynı vadedeki tahvil faizi ile karşılaştırmak çok daha doğru olurdu. Konusu açılmışken sağlıklı işleyen tahvil piyasalarına bir an önce kavuşmamız da bence çok önemli. Bu konuda ne bir soru geldi ne de bir zamanlama konuşuldu.
Temmuz başından yıl sonuna kadar %30 faiz ile 100.000 TL mevduat yapan bir tasarrufçunun parası yıl sonunda 115.000 TL’ye çıkacak. Oysa bugün almadığı mal ve hizmetin değeri yıl sonunda 132.000 TL’ye çıkmış olacak.
Göreve başlarken gelen “hediye”
Sayın başkan kendinden önceki dönemde “makro ihtiyati tedbir” kılıfında hayata geçirilen uygulamaları “hediye” olarak niteledi. Yine konuşmasında bunu bir düğüme benzetti. Bir anlamda bu düzenlemelerinin elini kolunu bağladığı mesajını verdi. Başkan bunu söylerken o düzenlemeleri iktidar partisine siyasi destek için hayata geçiren PPK üyelerinin başkanın gözünün içine bakarak pişkince dinlemiş olmalarını da kayda geçirmiş olalım.
Gerçekten de 100’ü aşkın düzenlemeyi kırıp dökmeden geriye sarmak zahmetli bir iş. Bu nedenle başkan sıkça “optimizasyon” sözcüğünü kullandı. Eline verilen düğümü Büyük İskender’in yaptığı gibi kılıçla kesmeyeceğini, dolaşmış bir kulaklık kablosunu çözerken gereken sabrı göstereceğini hissettirdi.
Mühendis kökenli birinin ortaya çıkan her sorunu “optimizasyon problemi” olarak görüp ayarlarla oynaması veya geri sararak “ters mühendislik” ile çözmek istemesi bir reflekstir. Oysa çoğu zaman sorunu yaratan kök nedeni tespit edip ona odaklanmak ve ortadan kaldırmak gerekir.
Yazı başlığına konu olan “Pontiac” mühendislerinin karşılaştığı iddia edilen müşteri şikayeti hikayesini yazının sonuna ekliyorum. Bu mühendislerin kök sorunu anlamak için tuhaf bir hikaye dinlemek zorunda kalmaları gibi, biz de aslında para politikasının nasıl işe yarayacağını anlamak için karışık hikayeler dinlemek zorunda kalabiliyoruz.
100’ü aşkın düzenlemeye gidilmesinin nedeni Cumhurbaşkanı’nın “faiz sebep, enflasyon sonuç” iddiasının arkasında kurgulanan bir politika setiydi. Dolayısıyla tek başına faiz politikasını “rasyonel” hale getirmek, faiz politikasını pek değiştirmeden aylar yıllar alacak düzenlemelerin geriye sarılmasından çok daha etkin olacaktı. Ancak belli ki TCMB başkanı ve ekonomi yönetimine bu oyun alanı verilmemiş.
O zaman başkan da “politika faizi X, bundan hesaplanan referans faizi Y, buna uyguladığımız katsayı da Z, aslında kredi faizi Y*Z” diyerek mevcut politika faizinin ancak eski yönetimin hayata geçirdiği düzenlemelerle işe yaradığını anlatmak zorunda kalıyor.
Bu da ekonomistler, piyasa uzmanları ve enflasyonla açık bir mücadele bekleyen vatandaşlar için Pontiac mühendisleri gibi konuyu anlamayı zorlaştırıyor.
Şeffaflık sözünü artık unutabiliriz
Çarşamba günü
Perspektifte yazdığım yazıda TCMB’nin uzun zamandır sakladığı bazı verileri yeni dönemde açıklayıp açıklamayacağının cevabının “turnusol testi” olacağını yazmıştım. Maalesef bu testin sonucu negatif çıktı.
Başkan döviz piyasasına doğrudan müdahaleyi teyit etti ancak bunun fiyat seviyesi yerine “oynaklığa” müdahale olduğunu belirtti. Oysa piyasa uzmanları uzun zamandır bir seviye müdahalesini gözlemliyorlar. Teyit edilen doğrudan müdahalelerin detayının şeffaf bir şekilde hiçbir zaman paylaşılmayacağını da ilgili soruya verilen cevaptan anladık. Başkanın “yapıyoruz” dediği doğrudan döviz müdahalesinin son verisi TCMB sitesinde 9 yıl öncesinde kalmış durumda.
Başkan “TCMB tarafından yapılan ve yapılacak KKM ödemeleri açıklanacak mı?” sorusunu da geçiştirdi.
Mehmet Şimşek görevi Nureddin Nebati’den devralırken “şeffaflık” sözü vermişti. Bu konuda en büyük beklenti TÜİK ve TCMB’dendi.
Şeffaflık ya vardır ya yoktur. Yürürlük tarihi olmaz. TCMB’nin bu verileri yeni dönemde açıklaması durumunda daha önceki dönemde yapılan hesapsız müdahalelerin bilançosu ortalığa saçılacaktı. Bu da dönemin ilgili siyasetçilerini, mevcut BDDK başkanını ve başkanın bugün karşısında oturan PPK üyelerini rahatsız edecekti. Onlar huzursuz olacağına tabi ki vatandaşlardan ve piyasalardan bilgi ve veri saklamak tercih edildi. Bu tercih başkanın muhtemelen en kolay çözdüğü optimizasyon problemiydi.
Şeffaflık ya vardır ya yoktur. Yürürlük tarihi olmaz. TCMB’nin bu verileri yeni dönemde açıklaması durumunda daha önceki dönemde yapılan hesapsız müdahalelerin bilançosu ortalığa saçılacaktı.
KKM Kabullenişi
Son olarak torba kanunla hazineye ait olan ödemelerin TCMB’ye devrinin TCMB başkanı tarafından kolayca kabullenilmesi ve hatta desteklenmesinin de içime sinmediğini belirtmem gerekir. Bağımsızlık iddiasında olan ve yasasıyla kendisine verilen tek görev fiyat istikrarı olan bir kurumun bu konuya bir siyasi gibi değil de bir Merkez Bankacı olarak yaklaşması daha doğru olurdu. En azından torba kanunla kurumuna gelen yüke destekleyici bir yorum yapmaması daha şık olurdu diye düşünüyorum.
Bugünkü toplantıda KKM’den bir çıkış stratejisinin olmadığı ve bu politika setiyle KKM’nin uzun yıllar finansal sistemimizde kalacağı mesajını da aldım.
Beni Optimize etme
Sonuç olarak eskisine göre çok daha dolu, üzerinde konuşulabilecek ve gerçekçi bir sunum izledik. Ancak karşımızda para politikasını belirlenmiş bir oyun alanında yürütmeye çalışan bu nedenle sürekli “optimizasyon” yapmak zorunda olan bir yönetim vardı.
Enflasyonla mücadeleyi elde güçlü bir faiz politikası ve şeffaflıkla desteklenen bir iletişim politikası olmadan yürütmek neredeyse imkansız. Yan yollara sapıldıkça riskler ve yoldaki engeller artıyor. Bu yan yollarda yolunu ve kariyerini kaybeden nice başkanlar oldu.
Açıklanan uzun dönemli enflasyon tahminleri de zaten enflasyonla mücadele edileceği mesajını vermiyor. Bu tahminler önümüzdeki yıllarda bugünkünden biraz daha düşük enflasyonla hayatımıza devam edersek çok şanslı olacağımızı gösteriyor.
Enflasyon bilgilendirme toplantısının manşete çıkan sözcüğü “optimizasyon”du. Ancak toplumun çok önemli kısmı enflasyona karşı kendisini koruyacak bir optimizasyon yapma şansına sahip değil. Bu nedenle en doğrusu hızlı bir şekilde enflasyonla gerçek bir mücadeleye başlayıp toplumun beklentilerinin bu yönde değişmesini sağlamak.
Pontiac Problemi
General Motors şirketinin Pontiac marka otomobil departmanına gelen bir şikayet mektubu şu satırlardan oluşuyordu: "Her akşam yemekten sonra ailecek dondurma yeme alışkanlığına sahibiz. Fakat birçok dondurma çeşidi olduğu için, her yemekten sonra ne çeşit dondurma yiyeceğimize hep karar veririz. Ben de markete gider alırım. Geçen ay otomobilimi değiştirip yeni bir Pontiac aldım ve o günden beri markete gidip gelmek benim için sorun olmaya başladı. Çünkü ne zaman vanilyalı dondurma alsam market çıkışında otomobilimi çalıştıramıyorum. Fakat başka çeşit bir dondurma aldığımda arabam gayet güzel çalışıyor. Bu sorun size çok saçma bile gelse, benim çok ciddi olduğumu bilmenizi isterim. Vanilyalı dondurma aldığımda arabam çalışmazken, neden başka dondurma aldığımda arabam çalışıyor?"
Kolaylıkla buruşturulup atılacak bir şikayet mektubu gibi görünüyor, değil mi? Öyle de olabilirdi. General Motors yetkilileri, bu şikayet mektubunu bir kenara atabilirlerdi, müşterinin sorusu da sonsuza dek yanıtsız kalabilirdi.
Ancak, General Motors şirketi, olayı araştırması için bir mühendisi görevlendirdi. Mühendis, nezih bir muhitte oturan, iyi eğitim almış Pontiac sahibiyle karşılaşınca biraz şaşırdı; böyle bir konuda dalga geçecek birine benzemiyordu.
Akşam yemekten sonra yapılan dondurma alışverişine birlikte çıktılar. Vanilyalı dondurma alıp geri döndüklerinde, gerçekten de otomobil çalışmıyordu. Ertesi akşam çikolatalı dondurma aldılar ve araba çalıştı. Üçüncü akşam sıra çilekli dondurmadaydı ve araba yine çalışıyordu. Son deneme turunda vanilyalı dondurma alındı ve maalesef araba yine çalışmadı.
General Motors yetkilisi şaşkındı. Bir mühendis olarak, arabanın vanilyalı dondurmaya alerjisi olduğunu düşünmek pek akıllıca gelmiyordu.
Bunun üzerine, ziyaretlerine bir süre daha devam etti. Olayın günün hangi saatinde olduğunu, hangi tip benzin kullanıldığını, gidip gelme süresini ve daha pek çok ayrıntıyı inceledi. Kısa bir süre içinde de ilk ipucunu elde etti. Vanilyalı dondurma almak, diğer çeşitlere oranla çok daha kısa sürüyordu. Çünkü en çok aranılan ürün olan vanilyalı dondurma marketin hemen girişindeki dolapta satılıyordu. Diğer dondurma çeşitleri ise marketin en arka kısmında kurulu bir tezgahtan seçiliyordu. Herhangi değişik bir çeşidi almak, bu yüzden çok daha uzun sürüyordu.
Şimdi, mühendisin karşı karşıya kaldığı soru şuydu: Otomobil neden daha kısa süre içinde geri dönünce çalışmıyordu? Zaman faktörü işin içine girince, mühendis sorunun cevabını bulmakta zorlanmadı
Sorun, motor soğuduğunda devreye giren buhar kilidinden kaynaklanıyordu. Bu kilit, normal şartlarda motor durduktan hemen sonra devreye girip çalışıyordu ve çikolatalı ya da çilekli dondurma alana dek geçen süre, motorun tekrar çalışması için yeterli soğumaya imkan tanıyordu. Vanilyalı dondurma gecelerinde ise süre çok kısa olduğu için motor soğuyacak vakit bulamıyor ve buhar kilidi devreye girmiyordu.
Sorunun kök nedeni tespit edilince çözümü de kolay oldu.
---
https://www.yeniasir.com.tr/insankaynaklari/yazarlar/ahmet_veli_olgundeniz/2013/01/20/vanilyali-dondurma-ve-pontiac