Dünyadan

PolitikYol’da neden yazıyorum?

Abone Ol
Her gün yazılı ve görsel basında başta Almanya, Hollanda veya ABD hakkında ipe sapa gelmez şeyler yayınlanmaktadır. Bunun sonucu olarak geniş kitleler manipüle edilmekte ve siyaset buna göre dizayn edilmektedir. Aslında her şey sıcak bir yaz günü başladı. Kütüphanede oturmuş ilim irfan icra ederken Murat Aksoy bey twitter’dan bana mesaj göndererek PolitikYol’dan bahsetti ve “yazmayı ister misin” diye sorunca hemen kabul ettim. Zira uzun zamandır Avrupa gündeminin yazılacağı bir platform hayal ediyordum. Tam da böyle bir teklif gelince hemen kabul ettim ama bu arada “Allah’ım madem duamı bu kadar çabuk kabul edecektin acaba başka bir şey mi dileseydim” diye içimden geçmedi değil. Neyse yazışma bitip teklifi kabul ettikten sonra takdir ederseniz ki hemen havam değişti! Çantada bu tür durumlar için hazır beklettiğim fularımı ve gözlüklerimi çıkartıp taktım. Bir anda meşhur köşe yazarı moduna girdim. Bir yandan gözlüğün ucunu ısırırken diğer yandan kollarımı birbirine kavuşturup derinlere daldım. Zira artık köşe yazısı yazacak, viskimi yudumlarken “Azizim ne olacak bu memleketin hali” diye sözler söyleyecektim. Fakat tam seyr-i sülukte yeni şevval açmışken bana Hollanda ile ilgili yazı yazmam istendiğini hatırladım. Artık olayların seyri değişmişti. Çünkü Türkiye gibi her daim bol aksiyonlu Hollywood ve entrika dolu Brezilya dizileri gibi bir ülkeden Hollanda gibi sadece havadan şikâyet edilen bir ülke hakkında ne yazabilirdim ki? En büyük skandalı çocuk yardım paralarının yanlış hesaplanması nedeniyle hükumetin düştüğü bir ülke konu bulmak zor olacaktı. Ama kendi kendine “Hollanda’nın bir sürü güzel tarafı var onları yazarım böylelikle Türkiye’deki insanlar Hollanda’da yaşayan birinin gözünden Hollanda’ya bakma imkanları olur” diye düşündüm. Oysa olayın vehametini eve gidip yemek yiyince yeni fark ettim (demek ki açlıktan dolayı kan şekerim düşmüş ve olayları iyi muhakeme edememişim). Zira Türkiye’de Hollanda protesto edilince portakal bıçaklayan çok büyük bir kitle vardı. Bu kitlenin hedefine girip “dış güçlerin maşası” olarak itham edilmekte vardı. O an üzerime büyük bir ağırlık çöktü, boynumdaki fular kendi kendine çözülüp yere düşerken ardından gözlük de kendini yere bırakıyordu. Elimde olmayan viski kadehi aynı sonu yaşıyordu. Artık o büyük! Köşe yazarları gibi havalı havalı fularlar takıp konuşamayacaktım.  Derin bir sükut-u hayalin içindeyken tekrar “keşke Allah’tan başka bir şey isteseydim” diye içimden geçiriyordum. Şimdi bir çıkmazın içindeydim. Bir yandan yazı yazacağım diye söz verirken diğer yandan ne yazacağımı ve karşıdaki kitleyi düşününce mideme kramplar giriyordu. Derin iç sorgulamalar sonunda “vatan sağ olsun” moduna girip yazmaya karar verdim. İşin şakası bir yana yazılı basında yazmak bir sorumluluk ve risk barındırıyor. Yazdıklarınızı anında on binlerce kişi görüp okurken yazdıklarınızın hamasetten uzak doğru bilgiler olması gerekiyor. Bunun yanında sosyal medyanın bu kadar etkili olduğu bir dönemde farklı tepkiler ve linçlere maruz kalma ihtimaliniz çok yüksek. Bu mecrada yazmamın birkaç sebebi olsa da en önemli iki sebebi yaşadığım ülke olan Hollanda hakkında insanların doğru bilgilenmesi. Zira her gün yazılı ve görsel basında başta Almanya, Hollanda veya ABD hakkında ipe sapa gelmez şeyler yayınlanmaktadır. Bunun sonucu olarak geniş kitleler manipüle edilmekte ve siyaset buna göre dizayn edilmektedir. Ayrıca yapılan bu yanlış yayınlar neticesinde insanları Batı ülkeleri insanlarına düşmanlık beslemelerine neden olmaktadır. Diğer önemli bir sebepte bugün “muhalif basın” dediğimiz basının hareket alanın giderek azalması ve neredeyse sadece internet üzerinden yayın yapmak zorunda kalmalarıdır. Kendi adıma PolitikYol için yazdığım yazılar için herhangi bir ücret almıyorum. Çünkü muhalif basın her yönden baskı altındayken kendini maddi olarak idame etmesi kolay değil. Hülasa her ne kadar fularlı, gözlüklü ve elimde viskili olarak hayal ettiğim köşe yazarlığını şu ana kadar yaşamış olmasam da burada yazmaktan mutluluk duyuyorum.