DEVA Partisi Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi-Ekonomist Ömer Gencal: Rezervlerin satılmasında birçok kurum ve platform bu işin içinde

Abone Ol
Murat Aksoy DEVA Partisi Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi-Ekonomist Ömer Gencal, ‘128 Milyar Dolar Nerede’ sorusunu PolitikYol’a değerlendirdi.
  • 128 milyar doların akıbeti uzun bir süre iktidar tarafından görmezden gelindi. Ama sonra kabul edildi ve MB tarafından satıldığı açıklandı. Merkez Bankası’nın bu kabullenmesini ve başkanının açıklama yapmasını neye bağlıyorsunuz?
İktidar ilk önce bu rezervin satıldığını kabul edip daha sonra danışmanları ile böyle bir rezervin hiç olmadığını söylese de muhalefet partilerinden gelen ısrarlı sorular ve konuya ilişkin yapılan hesaplamaların gösterdiği rakamlarla satıldığını kabul etti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu tarafından yapılan açıklamalar da bu kabulün teyit edildiğini gösteren başka bir nokta. Belirttiğim gibi TCMB’nin döviz rezervlerinin hareketi farklı yollarla uzmanlar ve ekonomistler tarafından hesaplanabiliyor. Bu yöntem ortada dururken TCMB’nin bunu kabullenmemesi zaten büyük bir kredibilite açığı bulunan bankanın bu kredibilite açığını daha da büyütmesi anlamına gelirdi. O nedenle rakamlar üzerinde görülen doğruların TCMB tarafından kabul edilmesi şaşırtıcı olmamalı.
  • Bu paranın akıbetini sormak bizim için neden önemli?
Şeffaflık ilkesi bir kurumun olmazsa olmaz ilkesidir. Hele bu Merkez Bankası gibi tamamen güvene dayalı para politikası yürüten bir kurum için en önce gelen ilkedir. Fiyat İstikrarının sağlanabilmesi, konulan hedeflerin gerçekleştirilebilmesi açısından kamuoyu ile güvene dayalı iletişimde çok önemli bir noktadır. Benim hep kullandığım bir özlü söz bu noktada ön plana çıkıyor. “Güven ruh gibidir terk ettiği bedene asla dönmez”. Bu ruhun bu bedeni terk etmemesi ve güven kaybının ortadan kaldırılması, kurumlara olan güveni tesis edebilmek için şeffaflık ilkesi önceliklidir. Bu nedenle, TCMB’nin başarılı bir para politikası uygulaması ve fiyat istikrarında hedefine ulaşabilmesi kamuoyu ile yaptığı iletişim ve bu iletişimin kredibilitesi ile mümkündür. Rezervlerin akıbetinin şeffaf ve tatmin edici bir şekilde açıklanması bu nedenle çok önemlidir. Bugün TCMB başkanı tarafından yapılan açıklamalar dikkate alındığında hala şeffaflıktan uzak bir takım yöntemler kullanıldığı anlaşılmaktadır. TCMB’nin döviz alım ve satım yöntemleri bellidir. TCMB döviz müdahalesini ya doğrudan ya da ihale yöntemi ile yapmaktadır. Bunlar hesap verilebilirlik ilkesi adına da çok önemlidir. Bugün söylendiği gibi kamuoyuna hiç bilgi verilmeden 2017 yılında TCMB ile Hazine arasında yapıldığı iddia edilen protokol, bu protokole bağlı platformlar vasıtası ile yapılmış satış yöntemleri ne şeffaflık ne de hesap verilebilirlik ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
  • Bugüne kadar bu kaynağın hem pandemi ile mücadele için kullanıldığı hem de piyasaya satıldığı açıklandı. Sizce?
Türkiye’de ilk pandemi vakası Mart 2020’de görüldü. 2019 yılı içinde piyasaya şeffaf olmayan yöntemlerle TCMB rezervlerinin 33 milyar ABD Dolarının satıldığını biliyoruz. Özellikle Mart 2019 yerel seçimleri öncesi ABD Dolarının Türk Lirası karşısında değer kazanmasını önlemek amacıyla kur seviyesini korumak amacıyla yapılan müdahaleler bu rezerv kaybının pandemi ile mücadele için yapılmadığının açık bir göstergesidir. Türkiye pandemi ile mücadelede G20 ülkeleri içinde vatandaşına ve esnafına en az doğrudan yardım yapan ülkeler sıralamasında Meksika’dan sonra gelen ikinci ülkedir. Kaldı ki satılmış olan 128 milyar ABD doları rezerv büyüklüğü göz önüne alındığında bu paranın pandemi ile mücadelede kullanıldığını söylemek en hafif tabirle büyük bir yanıltmadan öteye gitmez.
  • O zaman bu kaynak dövizi belli bir seviyede tutmak için mi harcandı?
Yukarıda söylediğim hususlar dikkate alındığında bu kadar rezervin pandemi ile mücadele için satılmadığına kanaat getirebiliriz. Pandemi şartları olmasaydı iktidarın 2023 seçimlerine kadar yıllık 30-35 milyarlık rezerv satışları ile döviz kurunu belirli bir seviyede tutma hedefi olabileceğini düşündürmektedir. Fakat pandemi koşullarının ağırlaşması, yapılan hesapların tutmamasına neden olmuş ve 2020 yılında da ilave 95 milyar ABD doları rezervin satılması söz konusu olmuştur.
  • Şimdi kamuoyunda pek çok soru var, bu dolarlar hangi yöntemle satıldı, ne zaman satıldı ve kimlere satıldı soruları var. Gerçekten bu soruların cevap bulacağını inanıyor musunuz?
Muhasebe kayıtlarının herhangi bir şekilde yok olması söz konusu değildir. Zira rezervlerin satılmasında sadece tek bir kurumun dahli söz konusu değildir. Burada birçok kurum ve platform bu satışın içinde gibi görünmektedir. O nedenle er veya geç bu rezervlerin nasıl, hangi yöntemlerle, hangi seviyelerden kimlere satıldığı ortaya çıkacaktır. Yine TCMB başkanın bugün yaptığı açıklamalarda satış yöntemlerinde bir takım platformların kullanıldığından bahsetmektir. Bu platformların ne olduğu hangi tarihlerde kullanıldığının saptanması yukarıda sorulan bir çok soruya ışık tutacaktır düşüncesindeyim.
  • CHP’nin 128 Milyar dolara nerede pankartların karşı siyasi iktidar sert bir tedbir alındı, bunu neye bağlıyorsunuz?
Bu tarz müdahaleler, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkesinin mevcut iktidarın lügatında olmadığının açık bir göstergesidir. Diğer yandan demokratik sistemlerin denge ve kontrol mekanizmalarını tesis etmeleri, toplumun haber ve bilgi alması ile mümkündür. Başta medya olmak üzere, muhalefet partileri tarafından toplumun bilgilendirilmesi ve aydınlatılması amacıyla yapılan bu tür eylemlerin iktidar tarafından engelleniyor olması, iktidarın demokrasiyi ne kadar özümsediği ve içselleştirdiğinin de önemli bir kanıtıdır. Sesini duyurma konusunda tarafsız bir medya ve mecra bulmakta zorlanan muhalefetin, demokratik haklarını kullanması sırasında yapılan bu tarz müdahaleler demokrasimiz adına korkutucudur. Demokratik bir yarışta, partilerin kanuni çerçevede yaptıkları bu tür faaliyetlerin engelleniyor olması, gelecekte eşit ve hakkaniyetli bir seçim yapılması konusunda da çok büyük endişeleri beraberinde getirmektedir.