İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder arasında gerçekleşen görüşmeye ilişkin tartışmalar devam ediyor. Görüşmenin içeriğine ilişkin soru işaretleri ve tartışmalar sürerken muhalefet vekilleri de dahil birçok isim sürecin şeffaf gitmediğine yönelik eleştirilerde bulunmuştu.

Öcalan “Çağrı yapmaya hazırım” derken, Kandil’in bu açıklamaya yanıtı merak ediliyordu. KCK Yürütme Konseyi Eş başkanı Bese Hozat, Abdullah Öcalan’ın verdiği mesaj, yaptığı çağrı ve iktidarın tutumunu değerlendirdi. 

Hozat, görüşme sonrası Öcalan'ın 'çağrı'lı açıklaması ile ilgili olumlu tepki verse de, 'tecridin devam ettiği'ni ve bir 'çözüm süreci'nden söz edilemeyeceğini söyledi. Hozat, "İmralı’da halen tecrit ve işkence koşulları devam ediyor. Öcalan'ın sağlık, güvenlik ve özgür yaşam, çalışma koşulları sağlanmış değildir. Kürt halkı üzerindeki soykırım saldırıları durmuş değildir. Bakur’da, Rojava’da, her yerde, Başûr’da çok kapsamlı soykırım saldırıları devam ediyor. Dolayısıyla bu sürecin adını biz bir çözüm ve barış süreci koyamayız" açıklamasını yaptı.

Medya Haber TV’de yayınlanan Özel Program’ın konuğu olan Bese Hozat, Öcalan’ın 23 Ekim tarihli görüşmede “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” değerlendirmesini anımsattı. Hozat, 28 Aralık tarihli görüşmede ise çok daha kapsamlı, bölge ve Türkiye’deki gelişmeler değerlendirdiğini belirtti. 

Mezopotamya Ajansı'nın aktardığına göre Hozat, Abdullah Öcalan’ın bölgedeki gelişmeleri, bölgeye dayatılan karanlık senaryoların halklar açısından ne kadar büyük tehlikelere yol açtığını değerlendirmesinin çok önemli olduğunun altını çizdi, şöyle devam etti:

*Öcalan, bölgeye, bölgedeki halklara dayatılan bu karanlık senaryoları ve planların derinliğini, yol açabilecek sonuçları yüksek bir öngörü ile farkında ve görüyor. Bu konuda sürekli uyarılarını yapıyor. İlgili güçlere, ülkelere, iktidara, halklara çağrıları oluyor, muhalefete çağrıları oluyor, tüm demokrasi güçlerine kamuoyuna çağrıları oluyor. Eğer devlet samimi yaklaşırsa, hükümet samimi yaklaşırsa, çözüm iradesini ortaya koyarsa, kendisinin de buna büyük katkı sunacağını, o güçte olduğunu, teorik ve pratik güçte olduğunu, bu konuda rolünü oynayacağını çok net biçimde ifade ediyor.”

Hozat, “Gerçekten şimdi bölgenin içerisinden geçtiği durum, yaşanan gelişmeler ürkütücüdür. Bu bir gerçek. Öcalan Gazze örneğini veriyor, Suriye’de yaşanan durumları örnek veriyor. Şu anda Büyük Ortadoğu Projesi uygulanmaya çalışılıyor kapitalist hegemonik güçler tarafından. Bu anlamda İsrail’in güvenliği esas alınarak, İsrail’in bölgedeki gücünü güvenceye alma temelinde bu plan ve proje yürütülüyor. Bu anlamda Suriye’deki gelişmelerden de görüyoruz, Türkiye de bu plan içerisine dahil edilmiş durumdadır” diye belirtti. 

'Türkiye açısından bir tuzak devrede'

Hozat, Türkiye açısından 'büyük bir tuzak ve komplonun devreye konulduğu' uyarısında bulundu ve sözlerini şöyle sürdürdü: 

*Bu gerçekten çok ciddi problemlere yol açacak, sorunları da Öcalan'ın ifadesiyle kangren haline getirecek, daha da derinleştirilecek. Şimdi burada amaçlanan nedir? Çok açık, bu tarza devam ederse, bölge mezhep savaşlarına, din savaşlarına, etnik milliyetçi savaşlara sahne olacak. Bu anlamda halkların bir birini boğazlaması, kırması, korkunç bir şekilde Ortadoğu’nun kan gölüne dönmesi, daha derin acıların yaşanması söz konusu olacak. Şu anda mevcut gelişmeler onun işaretidir. Şuanda Suriye’de yaşanan durumlarda öyledir. Mevcut bu çelişki ve çatışmalar derinleşirse, Suriye’de de korkunç bir mezhep savaşı yaşanacaktır. Aynı şey Irak’da yaşanacak.  Hem mezhep savaşı hem çok ciddi etnik savaş bunun Türkiye’ye çok ciddi yansımaları olacak.

Hozat, bazı kesimlerin tartıştığı gibi bir 'çözüm' ya da 'barış' sürecinin söz konusu olmadığının altını çizdi ve şunları söyledi:

*Bu görüşmeden yola çıkarak, bir çözüm sürecinden, bir barış sürecinden söz etmek çok mümkün değil. Bunun gerçekten turnusol kağıdı, İmralı’ya yaklaşımdır. Öcalan'ın yaklaşımdır. İmralı’da halen tecrit ve işkence koşulları devam ediyor. Öcalan'ın sağlık, güvenlik ve özgür yaşam, çalışma koşulları sağlanmış değildir. Kürt halkı üzerindeki soykırım saldırıları durmuş değildir. Bakur’da, Rojava’da, her yerde, Başûr’da çok kapsamlı soykırım saldırıları devam ediyor. Dolayısıyla bu sürecin adını biz bir çözüm ve barış süreci koyamayız. Bu süreç geçmişte olduğu gibi tekrardan böyle bir özel savaş sürecine mi dönüştürülecek, iktidar rantçı yaklaşarak Öcalan'ın durumunu araçsallaştırarak, sorunu araçsallaştırarak kendini ayakta tutma, iktidarını sürdürme sürecine mi dönüştürecek? 2013-2015 sürecini iktidar bu biçimde ele aldı.

*Erdoğan tamamen bu amaçla o sürece yaklaştı, taktik yaklaştı, süreci araçsallaştırdı, Öcalan da Kürt sorununu da araçsallaştırdı. Devlete hakim olmak için, egemen olmak için, iktidarını sürdürmek için o süreci kullandı. Bir özel savaş süreci olarak değerlendirdi. Bu dönemi de bu iktidar bu biçimde mi değerlendirecek, yoksa gerçekten bir çözüm iradesi ortaya koyup Öcalan ile Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesi temelinde gerçekten ciddi bir müzakere süreci mi geliştirecek, bunu süreç gösterecek. Bunu pratik gösterecek. Bu anlamda ciddi pratik adımlar atmadan, bu sürecin adı konulamaz. Şu anda bu tartışmalara da bir tanım getirilemez.

'CHP’ye de çağrıda bulunduk, bu sürecin inisiyatifini al dedik'

Hozat, “Devlet bunun koşullarını oluşturursa, çözüm zemini yaratırsa, bu konuda samimi olursa, gerçek anlamda paradigmasını ve politikasını değiştirirse, ben her türlü pozitif katkıyı sunmaya hazırım dedi. Benim bu pratik ve teorik gücüm var dedi. Çok güçlü rol oynarım dedi. Bu görüşmede bunu net bir biçimde ortaya koyuyor. Muhalefete de çağrıda bulunuyor, tüm siyasi çevreler de bu sürece çok güçlü katkı sunmalı, bu sürecin çözüm sürecine evrilmesi için gerçek bir çözüm sürecine evrilmesi için tüm siyasi güçler ve yapılar pozitif rol oynamalı, katkı sunmalı, inisiyatif almalı diyor. Muhalefete inisiyatif alma çağrısında bulunuyor. İktidar dışındaki tüm siyasi güçlere de inisiyatif alma, pozitif rol alma, katkı sunma çağrısında bulunuyor. Bunu biz de çeşitli süreçlerde yaptık. CHP’ye de çağrıda bulunduk, bu sürecin inisiyatifini al dedik. Ortaya bir çözüm planı koyun dedik. Çözüm politikan olsun dedik. Diğer siyasi partilere, güçlere, kesimlere, sivil toplum örgütlerine, herkesin bu konuda güçlü rol oynaması için Öcalan'ın da çağrıları var” dedi. 

Ne olmuştu?

Siyasette, atanan kayyımların gölgesinde yeni çözüm süreci tartışmaları hız kesmeden sürüyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Meclis açılışında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partili (DEM Parti) milletvekilleriyle tokalaşmasıyla başlayan süreç, MHP liderinin Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve Meclis'te konuşması yönündeki çağrısından sonra yeniden gündeme oturmuştu.

DEM Parti Milletvekili ve Abdullah Öcalan'ın yeğeni Ömer Öcalan da bir süredir Abdullah Öcalan'la görüşmek için resmi kurumlarla temas halindeydi. Öcalan, Ağustos 2024'te Adalet Bakanlığı’na başvurarak görüşme talebinde bulunmuştu.

Öcalan’la 43 ay sonra ilk görüş gerçekleşti. Abdullah Öcalan’ın yeğeni DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan, 23 Ekim’de İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüşmüştü. Ömer Öcalan'ın ilettiği mesajda Abdullah Öcalan, Bahçeli'nin teklifine verdiği yanıtta, “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” sözlerini sarf ederek iktidara bir mesaj vermişti.

Öcalan ile görüşme ve Bahçeli'nin Meclis çatısı altında art arda çıkışları siyasette çokça konuşulurken Öcalan ile bir görüşmenin yeniden yapılıp yapılmayacağı da merak konusu oldu.

DEM Parti’nin Öcalan başvurusu

Ardından Bahçeli, 26 Kasım Salı günkü grup toplantısında, 1 Ekim’den bu yana DEM Parti ve PKK lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıları bir adım ileriye taşıyarak “İmralı ile DEM grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyoruz" açıklaması yapmıştı.

MHP grubundan yaklaşık 2 saat sonra Meclis grup kürsüsüne çıkan DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan ise “Eğer samimilerse bu başvurunun önündeki engelleri kaldırırlar. Madem Öcalan'ı işaret ediyorsunuz, kapısını açın” yanıtını vermiş ve ardından da Eş Başkan Tülay Hatimoğulları ile birlikte İmralı’ya gidiş izni için Adalet Bakanlığı’na resmen başvuruda bulunmuştu.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da, DEM Parti'nin İmralı başvurusuna ilişkin yaptığı açıklamalarda genellikle 'müsait bir zaman' vurgusu yapmış son açıklamasında da bütçe görüşmeleri sonrasına işaret etmişti.

DEM Parti-Öcalan görüşmesi

Ardından geçtiğimiz cuma günü (27 Aralık) Adalet Bakanlığı, DEM Parti’nin Abdullah Öcalan ile görüşmek için yaptığı başvuruya olumlu yanıt vermişti.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "DEM Partililerin görüşme talebine olumlu yanıt verdik. Hava şartlarına göre yarın ya da pazar günü İmralı'ya gidecekler. Heyette Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Puldan olacak" ifadelerini kullanmıştı.

DEM Parti Milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, dün (28 Aralık Cumartesi günü) İmralı Cezaevi'nde PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmüştü.

Önder ve Buldan'ın görüşme için sabah saatlerinde İmralı Cezaevi'ne gittiği, görüşmenin yaklaşık 2 saat sürdüğü belirtilmişti. Görüşmenin ardından DEM Parti'den bir açıklama yapılmamış ve dün yoğun bir görüşme trafiğinin yaşandığı belirtilmişti.

Öcalan'dan ilk açıklama: Çağrı yapmaya hazırım

İmralı'da dün görüşme yapan DEM Parti milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, yazılı açıklama yaparak, Abdullah Öcalan'ın mesajını kamuoyuna duyurdu.

Açıklamada, Öcalan'ın, Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmenin aciliyet kazandığı değerlendirmesi yaptığı belirtildi. Ayrıca Öcalan'ın, "Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim" sözleriyle pozitif adım ve çağrı yapmaya hazır olduğuna yönelik sözlerine yer verildi.

Teğmenlerin kılıçlı fotoğrafları, MSÜ rektörü Erhan Afyoncu’nun talimatıyla çekilmiş Teğmenlerin kılıçlı fotoğrafları, MSÜ rektörü Erhan Afyoncu’nun talimatıyla çekilmiş

Yapılan açıklamada, "İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile 28 Aralık 2024 tarihinde kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik. Kendisinin sağlığı iyi, morali oldukça yüksekti. Kürt Sorununa kalıcı çözüm bulmaya yönelik yaptığı değerlendirmeler hayati önemdeydi" denildi.

İki ismin ortak açıklamasında, "Ortadoğu ve Türkiye’de yaşanan son gelişmelerin değerlendirildiği görüşmede Sayın Öcalan, dayatılan karanlık gelecek senaryolarına karşı pozitif çözüm önerilerini sunmuştur" denildi.

Yapılan açıklamaya göre Öcalan da, “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” ifadelerini kullandı.

Öcalan yine, “Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım” diye konuştu.

Ardından, görüşmenin içeriğine ilişkin soru işaretleri ve tartışmalar üzerine Buldan ve Önder'den ikinci bir açıklama geldi. DEM Parti Basın Bürosu'ndan "Buldan ve Önder'in bilgilendirmesi" olarak duyurulan açıklamada şöyle denildi: 

* Sürecin hassasiyeti nedeniyle, belli bir olgunluğa ulaşana kadar basına bilgilendirme yapamayacağız. Bu karar bir şeyleri saklamak anlamına gelmiyor; aksine yürüteceğimiz görüşmelere saygının bir gereği. Ancak tek bir cümle kurmak gerekirse, önceki süreçlerden çok daha umutlu olduğumuzu söyleyebiliriz. Yeni senede heyet olarak kapsamlı bir açıklama yapacağız.