Pişmanlığın anatomisi

Abone Ol
Bugünle ilgili beni mutsuz eden durumu oluşturan T0’daki benin edimlerinin sorumluluğunu, bugünkü benin omuzlarına yüklerim. Pişmanlık, artık var olmayan bir insanın edimleri yüzünden kendi omuzlarıma bıraktığım, taşıması güç bir yüktür. İnsan, yazılımı ve donanımı sürekli güncellenen bir “makine”dir. Dünyaya, insanlara, olaylara ve kendimize bakışımız sürekli değişir; yazılım da, donanım da süreç içinde kendini günceller. Bu güncelleme, kimi zaman hücre yıkımı gibi negatif sonuçları beraberinde getirirken, kimi zaman da insanı kendine yabancılaştıracak derecede büyük ve köklü yazılım güncellemelerini içerir. İnsanın, doğum anından ömrünün sonuna kadar devam etmekte olan kendisine ilişkin bu güncellemelerin yanı sıra, içinde bulunduğu dünya ve bu dünyadaki diğer varlıklarla kurduğu ilişkiler ağı da sürekli bir değişim içindedir. Öte yandan, hiçbir şeyin sabit kal(a)madığı bu dünyada, insan bir yandan kendine bir tutamak noktası, bir sabit, bir çıpa bulma ihtiyacı içindedir. Kendisini, dünyayı, evrenin, doğanın, bedenin işleyişini, kısacası dünyadaki tüm olgu ve ilişkileri tanımlayabilmek ve algılayabilmek için sabitlere ve bu sabitlerle temel bulan varsayımlara ihtiyacı vardır. Bu sabitleme ihtiyacı ve arayışı bizi zaman zaman geçmişle, bir anıyla, bir kişiyle ya da bir mekanla, aslında var olmayan hayali bir sabit ilişki içinde olduğumuz yanılgısına sürükler. Oysa başta T0 zamanındaki benliğimiz ile, olayları ve sonuçlarını değerlendirmekte olduğumuz T1 zamanındaki benliğimiz olmak üzere, hiçbir şey asla sabit kalmaz. Öte yandan bizler sık sık, şimdiki zamandaki ben ile geçmişin edimlerini yargılamaya ve bu edimler üzerinden de şimdiki beni olumsuz duygulara mahkûm etmeye meylederiz. Pişmanlık, T1 zamanındaki benin, T0 zamanındaki benin edimlerine yönelik eleştirisidir. Mevcut durumumla hayalimde canlandırdığım durum arasındaki boşluk büyüdükçe, eleştirinin dozu artar.  T1 zamanındaki benliğimden, dünyadan, hayat koşullarından, ilişkiler ağımdan, nöral ağlarımdan, duygu durumumdan, kısacası o anda dondurulmuş dünyadan, sanki T0’da da bu dondurulmuş kesitin içindeymişim ve o kararları bu kesitten almışım gibi kendimi yargılarım. Bugünle ilgili beni mutsuz eden durumu oluşturan T0’daki benin edimlerinin sorumluluğunu, bugünkü benin omuzlarına yüklerim. Pişmanlık, artık var olmayan bir insanın edimleri yüzünden kendi omuzlarıma bıraktığım, taşıması güç bir yüktür. Pişmanlık bilişsel, duygusal ve motivasyonel yönleri içeren karmaşık ve oldukça girift bir duygudur. Tipik olarak, bireyler daha iyi bir seçim yapabileceklerine veya daha olumlu bir sonuca yol açabilecek farklı bir davranış ortaya koyabileceklerine inandıklarında ortaya çıkar. Kişi, kendi beklentilerini karşılayamadığı veya bir hata yaptığını düşündüğü için kendi kendini suçlamayla veya kendini hayal kırıklığına uğratma duygusuyla karşı karşıya kalır. Hayal kırıklığına uğramış, aradığını bulamamış, kayıp duygusu veya kaçırılmış fırsatlar nedeniyle acı çekmekte olan bugünkü ben, geçmişteki benin edimleri üzerinden yaptığı yargılamayla acının düzeyini bir üst basamağa taşır.
Kişinin ve dış dünyanın asla sabitlenemediği gerçeği, pişmanlığa dair bütün olası rasyonel gerekçeleri çürütür. Her eylemimiz, potansiyel bir pişmanlık konusudur; zira kendimizi tanımaktan ve tanımlamaktan uzak olduğumuz gibi, gelecekteki bizi tanımaktan ve geleceğin koşullarını tahminleyebilmekten de alabildiğine uzağızdır.
Pişmanlık üzüntü, hayal kırıklığı, suçluluk gibi olumsuz duyguların yanında, bilişsel süreçlerin de devrede olduğu bir durum yaratır. Kişi, geçmişi yansıtmak, alternatif seçimleri veya eylemleri değerlendirmek ve farklı sonuçlar hayal etmek gibi bilişsel süreçlerden geçer, Olayları zihninde yeniden canlandırarak ve farklı senaryolar düşünerek neler olabileceği üzerine kafa yorar. Bu bilişsel değerlendirme genellikle gerçekleşmiş olan sonucu, varsayımsal veya istenen bir sonuçla karşılaştırmayı da içerir. Tüm bu süreçlerin içinde ayakları yere basan tek bir değerlendirme vardır: Bugünkü ben olarak, bugünün dünyasında gerçekleşmiş olan sonuç beni mutlu etmemiştir. Bunun dışında yapılan tüm değerlendirmeler varsayımsaldır ve rasyonel dayanaktan yoksundur. Bugünkü durumun tamamen sizin eylemlerinize bağlı olma ihtimali, göz ardı edilebilecek kadar düşük bir ihtimaldir; bugünkü sonuç, sizin eylemleriniz de dahil olmak üzere sayısız farklı faktörün etkisinin bir kombinasyonudur. Pişmanlık, kişinin kontrol alanı dışındaki olayların etkisini küçümsemesinden ve içsel kontrol alanına gerçekçi olmayan bir önem atfetmesinden büyük ölçüde beslenir. Öte yandan, T0 zamanındaki koşullar ve bu koşulların etkisi altında karar alan T0 zamanındaki ben, T1 zaman kesitindeki koşullardan ve T1 zamanındaki benden farklıdır. Bu iki zaman kesiti arasında kişinin zihni, dünyadan farklı veriler çekerek  farklı bağlantılar kurgulamış, bu bağlantılar kişinin düşünceleri ve duyguları üzerinde zaman zaman oldukça önemli olabilecek değişimlere yol açmış, bakış açısını, duruşunu, duygularını, ideolojisini, tercihlerini ve kendini tanımlama biçimini değiştirmiştir. Kişinin kendisiyle ilgili mevcut tanımlamalarının ötesinde, ideal benliğine ilişkin tanımlamaları da değişmiştir. Eylemlerimizin büyük bir kısmının ideal benliğe ve bu ideal benlik tarafından yaratılabileceği varsayılan ideal koşullara ulaşma doğrultusunda yönlendirildiği düşünüldüğünde, ideal benlik tanımındaki değişikliğin, bu benliğe uygun eylem tanımını da derinden etkileyeceği görülür. Dolayısıyla mevcut benlik ve ideal benlik tanımlamam kadar, beni bu ideal benliğe götüreceğine inandığım yol haritası da değişmiştir. Kişinin ve dış dünyanın asla sabitlenemediği gerçeği, pişmanlığa dair bütün olası rasyonel gerekçeleri çürütür. Her eylemimiz, potansiyel bir pişmanlık konusudur; zira kendimizi tanımaktan ve tanımlamaktan uzak olduğumuz gibi, gelecekteki bizi tanımaktan ve geleceğin koşullarını tahminleyebilmekten de alabildiğine uzağızdır.