Son yıllarda yapılan araştırmalar ışığında yaklaşık 100 ülkede 1000 üzerinde paramiliter yapının olduğu aktarılırken özellikle Arap Baharı sürecinde bu sayının katlandığı belirtilmektedir. Zira küresel güçlerin odağında da hareket edebilen bu yapılar, bölgesel karışıklıkların çıkarılmasında da baş rol oynayabilmektedir.Paramiliter yapıların ortaya çıkmasını tetikleyen faktörlerin başında gayri nizami teknikler kullanan düşmana karşı düzenli orduyla verilen mücadelenin yetersizliği gelmektedir. Ancak işlevselliğinin gelişmesiyle birlikte bu güçler, amacı dışında kullanılan bir güvenlik yapılanmalarına dönüşebilmektedir. Bu durum da iç savaş veya çatışma ortamlarında paramiliter yapıların, güvenliği tesis ederek rejimin ya da iktidarın mevcudiyetini korumaya evrilmesine zemin yaratmaktadır. Paramiliter yapılar genellikle iki temel biçimde örgütlenmektedir. Birincisi, bazı durumlarda düzenli ordunun yerini alarak birtakım görevleri üstlenmek için hükümet tarafından kurulan askeri örgütlenme modelidir. İsrail’deki Sınır Polisi, Kolombiya’da Birleşik Öz Savunma Güçleri, İtalya’da Carabinieri, Venezuela’daki Ulusal Muhafızlar ve Fransa’daki Gendarmerie (jandarma) teşkilatlarını örnek olarak gösterebileceğimiz bu örgütlenme modeli, genellikle iç güvenlik sorunlarının çözümünde rol oynamaktadır. İkinci grup ise hükümetlerle iltisaklı ve yasadışı örgütlenen silahlı gruplardır. Hükümetlerden bilgi paylaşımı, finansman, eğitim, teçhizat ya da operasyon desteği gören bu tarz yapılar, yalnızca kuruluş aşamasında değil operasyonel süreçte de destek görerek siyasi statükoyu koruyan siyasi mafyatik bir silaha dönüşmüştür. Genellikle bir lider çerçevesinde; coğrafi, dini, etnik ya da politik temeller üzerine kurulan paramiliter yapılar, gayri resmi statüleri sebebiyle hükümetten bağımsız hareket edebilme ya da tamamen onun güdümünde olmama imkânına sahiptirler. Son yıllarda yapılan araştırmalar ışığında yaklaşık 100 ülkede 1000 üzerinde paramiliter yapının olduğu aktarılırken özellikle Arap Baharı sürecinde bu sayının katlandığı belirtilmektedir. Zira küresel güçlerin odağında da hareket edebilen bu yapılar, bölgesel karışıklıkların çıkarılmasında da baş rol oynayabilmektedir. Paramiliter yapılar hakkında asıl merak edilen sorular şudur: Demokratik ve hukuk devleti olma iddiasını taşıyan ülkelerde bu tarz paramiliter yapıların varlığı nasıl mümkün olabilmektedir? Sivil toplum veya ticari hizmet kisvesi altında kime veya neye hizmet ettiği belli olmayan bu yapılar, iç güvenliği tehdit eden bir unsur olarak değerlendirilmemekte midir? Bu tarz yapıların yeniden gündeme getirilmek istenmesiyle ne amaçlanmaktadır? Şüphesiz ki cevabı soruların kendisinden daha tehlikeli olan bu meramların, toplum nazarında bir an evvel aydınlatılması gerekmektedir.
Paramiliter yapılar ve Türkiye
Paramiliter yapıların ortaya çıkmasını tetikleyen faktörlerin başında gayri nizami teknikler kullanan düşmana karşı düzenli orduyla verilen mücadelenin yetersizliği gelmektedir. Ancak işlevselliğinin gelişmesiyle birlikte bu güçler, amacı dışında kullanılan bir güvenlik yapılanmalarına dönüşebilmektedir.
Gazeteci Uğur Dündar’ın Kemal Kılıçdaroğlu’nu konuk ettiği programda SADAT reklamının ekrana gelmesi ve Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında kendisine kurulan kumpasa karşı çok sert bir dille cevap vermesi üzerine başlayan tartışmalar, Türkiye’de paramiliter yapıları yeniden gündeme getirmiştir.
Paramilitarizm, devletin baş edemediği durumlarda ya da farklı bir çözüm yolu adına düzenli ordunun alternatifinde başka gayri resmi silahlı örgütler kullanması anlamına gelmektedir.
Esasında Türkiye siyasi atmosferi paramiliter yapılara yabancı değildir.
19. yüzyılda Doğu politikasının yeniden kurgulanması adına II. Abdülhamid tarafından kurulan Hamidiye Alayları, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından kurulan Teşkilat-ı Mahsusa, Cumhuriyet dönemi sonrasında kırsal bölgelerin güvenliğini korumak adına teşkil edilen Köy koruculuğu sistemi, 1950’li yıllarda NATO eksenli ve Komünizm tehdidi için kurulan Özel Harp Dairesi, terör faaliyetlerinin patlak vermesi üzerine 1980’lerin ikinci yarısında kurulan JİTEM gibi örnekler, esasında silahlı siyasi güçlerin Türkiye’deki kökeninin, Osmanlı dönemine kadar uzanan Türk devlet geleneğindeki paramilitarist siyaset tarzına kadar dayandığını göstermektedir.
Peki nedir bu paramiliter yapılar?
Devletlerin düzenli ordularla baş edemedikleri asayiş problemlerini çözebilmek adına baş vurduğu ve bir nevi ‘yardımcı’ kuvvetler mahiyetine sahip olan özel birliklere paramilitarist yapılar denmektedir. Devletler tarihin eski zamanlarından beri birçok durumda, ülke içi ya da ülke dışından temin ettikleri doğrudan örgütlenmemiş ek kuvvetleri kullanmıştır. Bu doğrultuda paramiliter kuvvetler; düzenli ordunun komuta- kontrol hiyerarşisi dışında ancak özel asayişi temin edici bir sıfatla devlete bağlı silahlı grupları teşkil etmektedir.
Genel olarak iç tehditlere karşı kullanılan bu yapılar, düzenli ordulardan daha hızlı hareket ettiği gibi iç tehdit değerlendirmelerinin haricinde bir rejim ya da lidere de hizmet edebilmektedir. Saddam Hüseyin tarafından Irak’ta kurulan ‘’Özel Cumhuriyet Muhafızları’’ veya ‘’Saddam’ın Fedaileri’’ gibi kuvvetler bu duruma örnek teşkil ederken bu yapılar; belli bir dönemde, belli bir amaç için kısa vadeli ve geçici olarak kurulabilecek değişkenlere sahiptir.
Bunlar da ilginizi çekebilir