Özgür iradenin dramı

Abone Ol
Doğaya uygun yaşamayı felsefe olarak edinmiş stoacılar gibi yaşamı eylemek de bu işin başka bir sınırıdır. Kuşkusuz yapılabileceklerimiz sınırsız değil, bir duvar ile hepimizin haritaları örülmüş ve sınırsız istek ve arzularımız bu duvara çarpıyor. Bu da tam olarak özgür iradenin dramıdır! Astroloji, antik dönemden bu yana kehanet amaçlı kullanılmıştır: Gökyüzündeki yıldız ve gezegenlerin konumlarına göre öngörülen ilk kehanetler kralın ve ülkenin geleceği, salgınlar, hastalıklar, elde edilecek hasat vb. üzerinden yapılmıştır. MÖ. 700’lü yıllarda kişiye özgü doğum haritaları yorumlanmaya başlanmış, artık kişinin kaderi de yıldızların eline bırakılmıştır. Astroloji ve gelecek fikri kol kola yürüse de modern insan için bu bir tuzaktır da aynı zamanda. Bu noktada Shakespeare’in bir oyunundaki karakterin sözlerini hatırlamak gerekir! “Sevgili Brutus, kabahat yıldızlarımızda değil bizzat kendimizdedir. Aşağıda olan bizlerdedir.” Gerçekte soru şudur: Biz doğum haritalarımızın belirlediği sınırlar içinde yaşayan bir kukla mıyız veya soruyu şöyle soralım. Astrolojiye göre ne kadar özgürüz? Bize bu konuda, düşünceleriyle katkıda bulunan önemli filozoflardan biri Sartre’dır. Varoluşcu filozof Sartre’a göre insan istediği zaman istediği şeyi yapma özgürlüğüne sahiptir. Fakat özgürlük o kadar büyük bir sorumluluktur ki, kişiler özgürlükten kaçar. Astrolojiye göre seçimler yapmak isteyen insanın da tam olarak yaptığı budur: seçme kararını astroloğa devrederek özgürlüğünden kaçar. Astroloji kullanılarak gelecek bilinebiliyorsa, olacaklar belirliyse artık yüzleşmemiz gereken bir şey de yoktur. Ne yaparsam yapayım kader planı değişmeyecek diyerek kişisel sorumluluğumuzu bertaraf ederiz. Sartre, insanın kendine ait bir özü olmadığını söyler, doğa tarafından biçilen rollere karşı çıkarken astrolojide durum farklıdır; astroloji, doğum haritaları vasıtasıyla bu öze dikkat çeker. Her birey veya her olay belirli bir yerde belirli bir zamanda başladığına göre, belirli bir göksel konfigürasyon oluşturur. Seçilmiş bir cinsiyet, seçilmiş bir ulusun ve coğrafyanın evladı olarak içine doğduğumuz kültürel koşullar elverdiği ölçüde ve haritanın vaat ettiği potansiyellere göre bir varoluşa sahibiz. Astrolog, haritayı bir sanatçı edasıyla yorumlarken potansiyelleri anlatabilir. Ama bu kader değildir; kişi seçimlerinde özgürdür. Bu noktada astrolog şunu bilemez, kişinin haritasına nasıl tepki vereceğini. Örneğin zor zamanlarında bir kişi kendini balkondan aşağı bırakıp yerçekimine yenik düşüp ölümü seçerken bir diğeri sonuna kadar savaşıp Anka kuşu gibi zorluklarını iyiye ve güzele dönüştürmeyi başarabilir. Hümanist astrolog Dane Rudhyar, insan merkezli astrolojiyi önerir. Ona göre olaylar insanların başına değil, insanlar olayların başına gelir. Rudhyar, “Bize ne oluyorsa, onun olması gerekir.” der. Her kriz bir meydan okumadır, her astrolojik transitin dönüşüm, arınma ve genişleme için fırsat sunduğunu belirtir. Haritalar doğamızdır, astroloji doğamızı keşfetmemize yardımcı olabilir. Doğaya uygun yaşamayı felsefe olarak edinmiş stoacılar gibi yaşamı eylemek de bu işin başka bir sınırıdır. Kuşkusuz yapılabileceklerimiz sınırsız değil, bir duvar ile hepimizin haritaları örülmüş ve sınırsız istek ve arzularımız bu duvara çarpıyor. Bu da tam olarak özgür iradenin dramıdır!