Ekonomik krizin konuşulmadığı mecralara doğru sürüklüyor iktidar ülkeyi dersem.
Güvenli bölge konusunda ABD ile varılan mutabakat, Suriyeli mültecilerin ikame ettikleri yerlere gönderilmesi bu konuda süre tanınması, iktidar dış siyasetteki gelişmelere gözleri çevirip içerdeki ve dışardaki krizi içi çe geçirip idare etmenin yollarını arıyor. Erdoğan Ağustos ayına atıfta bulunarak bir zaferden daha bahsetti. YPG ile girilecek bir çatışmanın nelere yol açacağı, ABD ile varılan güvenli bölge anlaşmasının bu sıcak çatışmayı önleyip önlemeyeceğini içerdeki siyasi tabloda belirleyecektir.
Doğu Akdeniz’de yapılan sondaj çalışmaları, doğalgaz kaynağı olan bölge de, hem ABD hem de AB ülkelerinin enerji şirketlerinin yığınak yaptığı, Türkiye’nin de 2 adet sondaj gemisi göndermesiyle Kıbrıs üzerinden yeniden Yunanistan ile gerilim başladı. Kıbrıs’ın sınır ihlalini düşünen yok da çıkarılan doğalgazın ticaretinin nasıl yapılacağı ve Yunanistan için de Türkiye için de yıllardır içerde siyasi malzeme yapılacak güçlü bir konu. Bu konuda herkes taraf Yunanistan’ın isteği gibi. Türkiye BM’den çare arıyor. Burada da bir sıcak çatışma olasılığı mümkün.
Bu sıcak çatışma olasılıkları ve ardından gelecek bir erken seçim ekonomik krizin değil milliyetçiliğin, “Vatanseverliğin” konuşulduğu iktidarın tasının dolduracağı bir siyasi mecraya dönüşür.
Muhalefet de bu başlıklılarda dili lav olup, iktidarın yani Türkiye ittifakının bir parçası oluverir.
Bu yönetme becerisi her zaman sermaye sınıfının ve iktidarın istediği şekilde gitmez. Dış siyasetle iç siyaseti yürütmek dengelemek kolay bir iş değildir. Ekonomik kriz sadece Türkiye’nin sorunu değildir. Uluslararası sermayedeki çatlamalar evdeki hesabı, dışarda tutmaz noktasına getiriverir.