Özgür Hüseyin Akış yazdı | Kavel direnişinin öncülerinden Kemal Türkler
Kemal Türkler’in ‘Grev en tabi hakkımızdır, vermezlerse biz almasını biliriz’ ve İbrahim Denizcier’in ‘Ya grev hakkı verilecek ya da biz yasağa rağmen grev yapacağız’ cümleleri bir yanıyla Kavel grevinin işaret fişeği gibidir.”
Grev hakkının bir an önce kanunlaştırılması gerektiğini dile getiren işçilerin arasında Kavel işçileri de vardır.”
Kavel kablo fabrikası
“Limited şirket olarak faaliyete geçen Kavel’in ortakları Eli Burla, Emin Aktar ve Vehbi Koç’tu. Şirket hisselerinin % 51’i Eli Burla’ya, % 30’u Emin Aktar’a, % 19’u Vehbi Koç’a aitti. Emin Akta ile Vehbi Koç akrabadır. Vehbi Koç’un eşi Emin Aktar’ın, Emin Aktar’ın eşi de Vehbi Koç’un kardeşidir. Şirkette en az hisseye sahip olmasına rağmen şirketin üzerinde daima bir Vehbi Koç gölgesi olmuş, fabrika Koç’un fabrikası olarak bilinmiştir.”
Kavel’ de greve giden yolda önemli uğraklarından bir tanesi şirketin genel müdürlük görevine altı yıl ABD’de eğitim görmüş İbrahim Üzümcü’nün getirilmesi oldu. Üzümcü fabrikadaki sendikadan kurtulmak istiyor. İşçileri toplayıp yaptığı konuşmada talimatlarını sıralıyor. Maden-İş sendikasından hemen istifa etmelerini istiyor. Bu durumu sendikaya bildiren işçilere sendikanın önerisi, işçilerin bireysel tepkiler göstermemesi oluyor.
İşçilerin yıllık aldığı ikramiye miktarında ve ödeme şeklindeki yeni düzenlemeler işçiler tarafında rahatsızlık yaratıyor. Aldıkları maaş gündelik ihtiyaçlarını karşılıyor, ekstra giderler, kışın yakacak, çocukların okul ihtiyaçları bu ikramiye ile karşılanıyordu.
İkramiyenin yılbaşında ödenmemesi sonucu Maden-İş’in bilgisi dâhilinde işçiler iş yavaşlatma eylemi gerçekleştiriyor. Bu eylemden sonra sendika temsilcisi dahil dört işçi işten çıkartılıyor.
Bu işten atma aslında grevin fitilini ateşler. İstinye’de bir kahvede toplanan Kavel işçilerinin toplantısına Türkiye Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler de katılır. Toplantıda yaptığı konuşma Kavel işçilerinin direnişinin nelere yol açacağını dile getirir.
Kemal Türklerin grev hakkını ön plana çıkardığı konuşması:
“İşvereninizin bu yasadışı tutumuna karşı Anayasadaki hakların kullanılması gerekir. Anayasanın 47. Maddesi işçiler işverenle olan münasebetlerinde iktisadi ve sosyal durumlarını korumak ve düzeltmek amacıyla toplu sözleşme ve grev hakkına sahiptirler. Grev hakkının kullanılması ve istisnalar işverenlerin hakları kanunla düzenlenir demektedir.”
Biz bu hakkımızı yani anayasal hakkımızı kullanmalıyız. Aradan geçen bunca zamana rağmen toplu sözleşme grev yasası çıkarılmamıştır. Bize göre bu kasten ve bilerek savsaklamadır. Bu bir gasptır önlenmelidir. Siz Kavel işçileri olarak bu işe öncülük edeceksiniz ve böylece Türkiye’de anayasaya dayanarak bir hakkın kullanılabileceğini herkese göstereceksiniz. İnanıyorum ki bu sayede sözü geçen yasaların çıkmasını da sağlayarak Türk işçisine önderlik edeceksiniz.”
Yapılan açık oylamayla işçilerin çoğunluğunun greve evet demesiyle grev başlamış oldu. 28 Şubat 1963 yılında başlayan greve işverenin cevabı bütün işçileri işten atmak oldu.
Yeni işçilerle üretime devam edeceğini düşünen fabrika yönetimine cevap fabrika önüne kurulan çadır ile verilir. Direnişte olan işçilere aileleri ve mahalle halkı büyük destek verir. Bunun sonucunda işverende lokavt kararı alır.
Bu direniş Türkiye genelindeki işçiler tarafından da desteklenir. Sendikanın başlattığı mali destek kampanyası büyük ilgi görür. İşçilerin günlük ihtiyaçları bu şekilde karşılanır. Bu ilgi mecliste de karşılığını bulur. Dönemin Çalışma Bakanı olan Bülent Ecevit, grev hakkını destekler ancak direnişi doğru bulmadığını söyler. Kemal Türkler’in grev ısrarını eleştirir. Bu grevi hükümetin de yakından izlediği, taraflar arasında uzlaşmacı bir rol üstlendiği görülüyor.
Bu grev 36 gün sürmüş, çokça destek görmüş ancak işveren tarafı da boş durmamıştır.
Polis de direniş sürecinde işverenin isteği doğrultusunda hareket etmiş, fabrikadaki ürünlerin çıkarılması girişimleri işçilerin direnişiyle engellenmiştir. Bu durum çatışmalara yol açmış kimi işçiler yaralanmış, kimileri ise tutuklanmıştır. Kemal Türkler bu saldırılar karşısında en önde yer almış grevin başarıya ulaşmasında önemli bir aktör olmuştur.
Sonuç
Görüşmelerde işçi tarafını temsilen Türk-İş, işvereni temsilen de TİSK ve MESS olmuştur. Çalışma Bakanının, İçişleri Bakanının arabuluculuğuyla taraflar anlaşmaya varır.
İşçilerin taleplerinin büyük bir kısmı kabul edilir. İşçilerden tazminatsız işten atılan 4 işçinin tazminatı ödenecek, diğer 9 işçi 20 gün içerisinde iş başı yapacaktı. Yıllık ödenen ikramiyelerde kesinti yapılmayacak tam ödenecekti.
Grevin kazanımla sonuçlanmasının ötesinde ilk ve örnek teşkil etmesiyle işçi sınıfı açısından tarihsel bir yere sahip. Grev sona erdi. İşçi sınıfı ve Kemal Türkler başka direnişlerin ve grevlerin öncülüğüne devam etti.
Kemal Türkler’in 37 yıl önce faşistler tarafından katledilmesinin, önemli bir nedeni işçi sınıfıyla kurduğu bağın hayatı boyunca hep ilk sırada olmasındandır.
Kaynak: “Kanunsuz” Bir grevin öyküsü Kavel 1963 Zafer Aydın Sosyal Tarih Yayınları