Özgür Hüseyin Akış yazdı | Faşizmle mücadelede sağcılıkla ittifak
– Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisine geçmesi hedeflenmiştir.
– Yabancı sermayeye büyük teşvikler ve vergi indirimleri uygulandı.
– Fiyatlar devletçilik ilkesine göre değil arz talep ilkesine göre belirlenmesi hedeflendi.
– Kamunun ekonomi içinde payı azaltıldı.
– Kambiyo rejimi serbestleştirilmesi hedeflendi.
– Faiz oranlarını devlet değil, piyasa tarafından belirlenip real faiz oluşması amaçlanmıştır.
– Döviz ticareti serbest bırakılmıştır
– Vergiler indirilmiş, teminatlar düşürülmüş, ithalat kolaylaştırılmıştır.
– Fiyatların denetimi kaldırılmış, Kamu kurumlarının ürettikleri malların fiyatları yükseltilmiştir. .( http://www.anlikdergisi.com/2018/01/27/turkiyenin-en-radikal-donum-noktasi-24-ocak-karalari/)
İşçi sınıfı ve sol; serbest piyasa ekonomisinin uygulanabilirliği için fiziksel ve düşünsel olarak bitirilmeye çalışıldı. İşçi sınıfı dönemsel reaksiyonlar geliştirdi ise de sol düşünsel olarak darbeden kurtuluşu sağcı sivil Özal'ın önünde eğilmekte gördü.
Sağcılar 24 Ocak kararlarının sahiplenicisi ve uygulayıcısı oldu. O dönemden 2002 yılı AKP iktidarına kadar muhafazakarından, liberaline kadar sosyal demokratı dahil bu ekonomik modelin özüne sadık kaldılar.
AKP ise kapsayıcı hızlı sermaye sınıfına hizmette, halkın duygularına ve isteklerine uygun siyaset geliştirmesiyle, programıyla ve istikrar söylemiyle ekonomideki devletçiliğin kalan kısmını bitirdi. Emperyalizme tam bağımlılık ve alan açmadaki hüneride iktidarını sürdürmesini sağladı.
Peki Erdoğan, 24 Ocak kararlarıyla sorunu olmayan bir siyasi projenin uygulayıcısıdır. Sermaye sınıfı için laiklik, cumhuriyet kendi çıkarlarına zarar veriyorsa önemsizleşir. AKP toplumun yaşamına dinciliği milliyetçiliği kazımaya çalışmış, toplumun bir kısmı bunu kabul etmemiş ancak kurtuluş için çıkar yolda bulamamıştır. İktidar ise dini siyaset ile toplumda kullanışlı hale geldiğini muhalefete kabul ettirmiştir.
Türkiye'de iktidar olmanın dini siyasette kim iyi kullanıra indirgeyip aradan çekilmiştir. AKP iktidarı artık topyekün bir düzen değişikliği dışında kalıcıdır.
Erdoğan'dan kurtuluş akli dengeleri bozmuş, otoriterlik faşizmle eşdeğer hale gelmiş, Erdoğan'a siyasette insan üstü anlamlar atfedilmiş, gidişi kurtuluş sayılmış durumdadır.
AKP sermayesi ve karşı sermaye diye yeni tanımlamalar ortaya çıkmış, sermaye sınıfıyla iktidarın karşıtlık üzerine değil , çıkarsal bir bağı vardır. Sol TÜSİAD'ı alkışlacak duruma gelmiş, KOÇ grubu ümit olmuştur. AKP döneminde karına kar katan bu sermaye dostluktan çok düşmanlığı hak ediyor. Emperyalizmle olan ilişkisi ise hep daha fazla hizmet üzerine kuruludur.
Başta söylemiştim, faşizm: milliyetçiliği, dinciliği, anti komünizmi içinde barındırır toplumun hassas noktalarına dokunur. Sağcılık da böyledir. Sol bu hassasiyetleri sınıfa, işçi sınıfının öncelikli sorunlarına evriltmeli ve sınıfa karşı sınıf tezini taktiksel olarak geri çekmeden yoluna devam etmelidir.
Komünistler ise bu dönemde taktiksel gelişimlerini güncel sorunlara heba etmeden iktidarı ele geçirmek adına kullanmalı. İftar sofralarında el açarak duayla sosyalizmin geleceğine dair metafizik bir inanışı yoksa.