DİSK’te devrimci, CHP’de halkçı olmak - 2

Abone Ol
Bu yazının birincisini 2012 yılında DİSK’in genel kurulunun hemen ardından yazmıştım. O kurulda dikkat çeken olay Dev Sağlık İş sendikasının o dönemde taşeronlaştırmaya ve güvencesiz çalışmaya karşı yürüttüğü çalışma ve son anda yönetime aday olmasıydı. Sağlık İş o dönemin merkezi sendika yönetimine sınıf mücadelesinde pasif kaldıkları eleştirisini yöneltiyordu. O dönem sendikanın genel başkanı Arzu Çerkezoğlu'ydu. Yani şimdiki DİSK’in genel başkanı. Dünkü yöneltilen eleştiriler bugünkü yönetime de başkaları tarafından yöneltilse çokta haksız sayılmazlar. 2012 yılında Maltepe belediyesi işçileri işten çıkartılmış salonda seslerini duyurmaya çalışmışlardı. Bugünde Maltepe belediyesi işçileri toplu sözleşmede yaşadıkları uyuşmazlık nedeniyle greve gittiler. İşçilerin üye oldukları sendika üzerlerinden atlayıp belediye ile anlaştı.  CHP belediyesi işçilerin haklarını vermeyince sendika grev kararı almıştı. Emek en yüce değerdir sloganıyla 1 Mayıslara katılan CHP belediyeleri son dönemde işçi sınıfı için dersler barındıran adımlar atıyor. CHP belediyelerinin grev kırıcılığı konusundaki dayanışması da takdire şayandı. Greve giden işçilere CHP seçmeni tarafından yöneltilen eleştiriler ise halkçılığın içerisine belediyelerden iş alan taşeron şirket sahiplerinin de dâhil olduğunu gösterdi.  Dünde bugünde (1980 sonrası) DİSK’in en fazla üye sayısının olduğu alan belediye işçilerinden oluşuyor. Bunun nedenini de herkes biliyor. CHP ile olan iyi ilişkilerle doğru orantılı olarak sonrasında belediyelerde çokta zorlanmadan üye kaydetmekten kaynaklanıyor. Bu durum sonucunda oturulan masadaki pazarlık gücüde örgütlenme rahatlığının hesaba katılmasıyla sonuçlanıyor. İşçi sınıfı, sınıf olarak yok sayılıp yıllara yayılan saldırılara maruz kalıyor. Saldırılar sermaye sınıfı tarafından başarıya ulaşıyor. Örgütlü direnç oluşturacak sendikalar, kendiliğinden ortaya çıkan işçi direnişlerinin gerisinde kalıyor. Bazen de bu direnişlerin ileri taşınıp kazanımla sonuçlanmasının önüne geçiyor. Sermaye saldırılarının en önemlilerinden olan Özelleştirme başlığı birçok farklı işçi direnişlerine neden oldu. SEKA, Seydişehir, TÜPRAŞ, Tekel direnişleri tekil ama önemli direnişlerdi. Bu direnişleri hatırlıyorken sendikaları hatırlamıyor olmamız geriliklerinden kaynaklanıyor. Belediyelerdeki grevlerdeki işçilerin kararlılığı ve direnci de sendikayı aştı. Uzun süredir işçi sınıfı hareketliliği açısından yaprak kıpırdamayan bir dönemden geçiyoruz. Sürenin uzunluğu sendikaları da işçi sınıfının içinden alıp başka yerlere savurdu. Savruluş bir rahatlamanın da kapısını araladı. İş kanunun çizdiği çizgide yürümek risksiz sendikacılık yapmanın yolu oldu. Aynı zamanda toplu sözleşme zamanında üyelerin halini hatırını sorup işçi sınıfının ekonomik, siyasi tarihsel gelişimine katkı koymadan ortayı bul ne patron üzülsün nede işçi darılsın sendikacılığı da uzun yıllara dayalı bir tarz oldu. DİSK’in dünde kalan ve çok önemli olan sınıf sendikacılığı tarihi bugün İstanbul’da iki belediyede aldığı ve uyguladığı grev ve sonrasındaki anlaşma yöntemi de bugün işçi sınıfı için nasıl bir sendikaya ihtiyaç olduğunun göstermesi için bir ders oldu. İşçi sınıfı lehine yaprağın kıpırdaması için işçi sınıfının sendikasının rüzgâr görevi üstlenmesi gerekiyor.