Özgür Çoban yazdı | "Yolu yok, dövüşülecek yel değirmenleriyle…"

Abone Ol
Yeni bir dünya düzeni kuruluyor Yeni nesil idare şekli uygulayıcılarının dönemsel olarak da uygun bir zaman dilimine denk geldiklerine hiç kuşku yok. Bu diktatörler, neo-liberal düzenin kurucusu olan batının kendisini ekonomik ve politik açıdan oldukça zayıf hissettiği bir dönemi yakaladılar. Batının kendi meseleleriyle maksimum düzeyde meşgul olurken bunları kontrol etmeyi, demokrasi ya da reform dayatmayı minimuma indirdiği dönemden bahsediyoruz. İşte geçen hafta hakkında yazdığımız Macar Neofaşist Başbakan Viktor Orban ve benzerleri böyle bir sürecin ürünü. Plebisiter siyaset aracılığıyla kurulan, plebisiter biçimle yani halkoyuyla meşrulaştırılan, başında karizmatik lider bulunan bir hükümet tarzından söz ediyoruz. Bu tarz yönetimler kendilerini yeni bir siyasi hareketin meşru temsilcileri olarak konumlandırıyor ve yenilik vadediyorlar. Milliyetçi ve dinci söylemleri de başarıyla harmanlayabiliyorlar. Sonunda vatandaşların elinde yenilik olarak kayırmacı, sayısız yolsuzluk ağıyla örülmüş bir ekonomik, politik ve ideolojik yapının başlarına açtığı dertler kalıyor. Özetle plebisiter diktatörler tarafından yönlendirilen yepyeni bir dünya düzeni ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bazı siyaset bilimciler, diktatörlüğü baskı rejimlerinin özel bir şekli olarak kabul ediyor ancak bana göre baskı rejimlerinin tümünün “diktatörlük” olarak adlandırılmasında bir sakınca bulunmuyor. Ünlü İngiliz Diktatör Cromwell’in bir konuşmasında sarf ettiği, “On yurttaştan 9’u benden nefret mi ediyor? Eğer sadece onuncusu silahlıysa bunun bir önemi yok” sözü tüm baskı rejimlerinin temel karakteristiğini ve felsefesini açıklaması yönüyle önemlidir. Bu tip yönetim şeklinin bana göre en kötü tarafı ülkelerde okumuş, yazmış kısaca entelektüel adam kıtlığı yaratmasıdır. Ülke cehaleti ve soytarılığı yüksek meziyet kabul eden insanlarla dolar bir anda. Teyo pehlivan misali palavraya doymayan bu insanların insafına terk edilen ülke, günden güne çürür ve ışığını kaybeder. Yazımızı büyük şair Nazım Hikmet’in şu dizeleriyle sonlandıralım: “… Bilirim, hele düşmeyegör hasretin hâlisine, Hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek Yolu yok Don Kişot’um benim, yolu yok Yel değirmenleriyle dövüşülecek.”