Özgür Çoban yazdı | Wulff'un suçu neydi?
“Büyük Koalisyona” devam mı?
Biraz da Alman siyasetinin en yakıcı ve güncel sıkıntısına değinelim. Almanya siyasi tarihinde pek de alışık olmadığı bir süreçten geçiyor. Belki de uzun zaman sonra siyaset Almanların yaşamının merkezinde bu derece güçlü yer ediniyor. Bu ülkede vatandaşların önemli bir bölümünün siyasetle ilişkisinin sandıktan ibaret olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. 24 Eylül’de gerçekleştirilen seçimlerin ardından hâlâ bir koalisyon kurulamamış olması ülkede siyasi gündemi belirleyen lokomotif öge durumunda.
Başbakan Angela Merkel’in erken seçim ve azınlık hükümeti seçeneklerine bir süreliğine de olsa kapıyı kapatması üzerine hali hazırda birlikte hükümet ettiği Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD) gözler çevrildi. Bu hamle herhangi bir koalisyona girmeyeceğini peşinen açıklayan SPD’yi hazırlıksız yakaladı ve partiyi “istemezükçü” tutumu nedeniyle kamuoyunda tartışmaya açtı. Son tahlilde, SPD yetkililerini partilerini, negatif pozisyona çeken bu tartışma ikliminden uzaklaştırmak için görüşmelere açık olduklarına dair mesajlar verirken gördük. Şimdi “büyük koalisyonun” devam etmesine yönelik umut ışığı giderek daha fazla aydınlatıyor Alman siyasetini.
Buna rağmen, Merkel’in partisinden azınlık hükümeti opsiyonunun en kötü seçenek olmadığına dair mesajlar da geliyor. Bu mesajların, eğer başlanırsa koalisyon görüşmeleri sırasında SPD’ye mahkûm görüntüsünden sıyrılmak amacıyla verildiğini tahmin ediyoruz. Çünkü, “Jamaika” görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının SPD’nin elini güçlendirdiği aşikâr. Yine de CDU’lu politikacılar, SPD’ye karşı sürekli “azınlık hükümeti” konusunu sıcak tutarak bir denge unsuru oluşturmaya çalışıyor.
Peki SPD cephesinde neler oluyor? Geçenlerde SPD’li Adalet Bakanı Heiko Maas bir açıklamasında, mevcut durumun partisine farklı bir sorumluluk yüklediğini söyledi. Maas, “SPD, bu durumda köşesine çekilip, ‘kimseyle görüşmüyorum’ diyemez” dedi. Maas, Almanya’nın aşırı sağcı AfD’nin oylarına mahkûm edilemeyecek kadar büyük bir ülke olduğunu sözlerine ekledi. SPD Lideri Martin Schulz da koalisyon krizine ilişkin her türlü seçeneğin masada olduğunu ifade etti. Schulz, yine de ne olacağına parti üyelerinin karar vereceğini ekleyerek, sanıyorum kendisine bir rahatlama alanı yaratmak istedi.
CDU’da da SPD koalisyonuna sıcak bakanların sayısının bir hayli fazla olduğu belirtiliyor. Bu iki parti arasında görüşmeler başlarsa ve başarıyla sonuçlanırsa Almanya büyük bir badireyi atlatmış olacak. Zira bu görüşmeler, erken seçim otobanından önce son çıkış olma niteliğini de taşıyacak.
Almanya, şimdi taraflar anlaşırsa büyük ihtimalle Aralık ayında başlayacak koalisyon görüşmelerini bekliyor. Erken seçim durumunda aşırı sağcı AfD’nin oylarını yükseltme riskinin oldukça yüksek olduğundan bir önceki yazımızda bahsetmiştik. Merkel ve Schulz’un bu riski ne derece göğüsleyebileceğini hep birlikte göreceğiz. Özellikle Merkel için “paydos” zilleri çalarken.