Özgür Çoban yazdı | "Nazi’yim" demek ifade özgürlüğü müdür?

Abone Ol
“Nefret söylemi radikalleşiyor” Meselenin hangi boyutlara ulaştığını bize Berlin Teknik Üniversitesi gösteriyor. Üniversitede yapılan ve 300 bin sosyal medya metninin tarandığı ilgili araştırmada, nefret söyleminin giderek radikalleştiği sonucuna varılması elbette bir tesadüf değil. Öte yandan bizim de rastladığımız pek çok sosyal medya mesajında, “yabancılar için yaşasın toplama kampları” türünden ipe sapa gelmez ifadeler sıklıkla yer alıyor. Neonazilerin bu derece azgınlaşmasının elbette çok sayıda nedeni var ama en önemlisi, Federal Meclis’te koltuk sahibi olan ve günden güne güçlenen neofaşist parti Almanya için Alternatif (AfD). Her fırsatta neofaşist hareketlere uzak durduklarını beyan etseler de yüreklerinin onlar için çarptığını bilmeyen yok. Ancak ilginçtir, şımarıklık ve taşkınlık öyle bir aşamaya ulaştı ki bu partiyi bile “light” bulan bazı naziler, Die Rechte (Sağ Parti) adı altında yeniden örgütlendiler. Bu yeni legal partinin yapısı homojen yani tamamıyla neonazilerden müteşekkil. Buradan yola çıkarak Almanya’da neonazi çetelerin partileşme yoluyla legalleştiği bir süreçten geçtiğimizi söyleyebiliriz. Tüm antifaşitlerin birincil görevi, bu partilerin adeta birer suç örgütü olduğunu tüm dünyaya göstermektir. Çünkü ifade özgürlüğü, direkt olarak insan haklarıyla ilgilidir. Buradan yola çıkarak, insan hakları, hayvan hakları vb. ya da demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bu güruhun pompaladığı nefret söylemini “özgürlükler” kategorisinde ele almak en hafif tabiriyle ahlaksızlıktır, akılsızlıktır, izansızlıktır. Görünen o ki tüm dünyada ırkçılığa ve faşizme yönelik tabunun eşiği giderek düşüyor. Faşizm, otokrasi eliyle normalize ediliyor. Nefret söyleminin önyargılardan, önyargıların da faşizmden beslendiği açıkça görülüyor. Zira hiçbir sol hareket, ırkçı, cinsiyetçi ya da homofobik herhangi bir söylemi asla “özgürlükler” kategorisinde değerlendirmez. Bana göre nefret söylemi, bugün üzerinde ısrarla durulması gereken katmanlı, kapsamlı ve çetrefilli bir soruna dönüşmüştür. Özellikle Avrupa’da mücadelesini, “faşistlerin örgütlenmelerini engelleme” zeminine oturtan demokrasi ve emek güçlerinin geri çekildikleri alanları almak için bir an önce harekete geçmeleri gerekiyor. Mücadelenin başlangıç ve dayanak noktası bu olmalı. Tekrarlamanın belki gereği yok ama unutulmaması gerekiyor ki faşizm emekçiye ve emeğe karşı bir düzendir. Faşizm, sermaye sınıfının emekçiler üzerinde tahakkümünü sağlamlaştıran bir kırbaçtır. Varoluşunun esbabımucibesi de budur zaten. Yukarıda temas ettiğimiz nedenlerden ötürü “Ben Nazi’yim” demek hiçbir şekilde ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Kesin olan bir şey var ki insanlara “kan”, “gözyaşı”, “acı”yı çağrıştıran bu kelimeyi gururla ve bağıra bağıra söyleyen bu sapkınlar varlıklarıyla yaşamı kirletiyorlar.