Özgür Çoban yazdı | Entegrasyon, AKP ve 24 Haziran

Abone Ol
“Biz dememiş miydik?” Erdoğan’ın Avrupa’da kampanya yapmayacak olmasına en fazla aşırı sağcıların üzüldüğünü düşünüyorum. Aşırı sağın bu derece semirmesinde AKP’nin hatalı politikalarının azımsanmayacak büyüklükte bir rolü olduğunu unutmayalım. Faşistler şimdi parlamento kürsülerinden AK Parti’lileri gösterip, “Biz dememiş miydik size? Bakın görün işte Türkler Avrupa’ya entegre falan olamadılar. Geri dönsünler” diye bas bas bağırıyorlar. Geçenlerde sohbet ettiğim bir Alman vatandaşı, “Burada demokrasinin, çok kültürlülüğün nimetlerinden faydalanan, bizim okullarımızda yetişen Türklerin, Erdoğan’ın ‘tek adam’ rejimine destek vermesi anlaşılabilir değil. Sanırım aşırı sağcılar entegrasyon konusunda haklı” demesi epeyce düşündürücü ve üzücüydü. Bu sözler, uzun yıllardır birlikte yaşama adına sarf edilen çabaların, emeklerin çöpe atıldığının göstergesiydi esasında. İşte böylesine ölçüsüz ve agresif politik tutumların sonuçları bunlar. Bugün iktidarda olanlar, gençlik dönemlerinde memleket sokaklarını, “Madem komünizm istiyorsunuz o zaman Moskova’ya” diye inletiyorlardı şimdi Almanya’da “Ey AKP’liler, madem tek adam rejimi istiyorsunuz o zaman Türkiye’ye” sloganlarını duymamıza fazla kalmadı diye düşünüyorum. Nitekim Avusturya’da iki pasaport taşıyanların bir kısmının vatandaşlıktan çıkarıldığına dair haberler medya organlarında yer alıyor. Bunun yaklaşan daha büyük operasyonların ayak sesi olduğunu düşünüyorum ve inanın bana AKP Hükümeti’nin bu konuda yapabileceği hiçbir şey yok. Avrupa ülkelerinde kimse sizin siyasi görüşünüzü sormuyor, onunla ilgilenmiyor. Bizlerin de artık Ortadoğu tarzı parti bayraklı, konvoylu seçim şovlarından vazgeçmemiz gerekiyor. Çok çirkin oluyor. Avrupa’da demokrasi, “şu istasyonda binerim, bu istasyonda inerim” tarzı buharlı kara tren olarak değil müreffeh bir yaşam kurmanın aracı olarak algılanıyor. İddia ediyorum ki AB perspektifi ve modernizasyon projesine sırtını dönen bir AK Parti’nin uzun süre iktidarı domine etmesi mümkün değil. Çünkü Türkiye’nin genetik kodları –her ne kadar transformasyona uğratılmaya çabalansa da- yaslanmaya çalışılan Arap yarımadasının vahabi devletleriyle uyuşmuyor. Türkiye ekonomisinin selefi destekçisi vahabi devletlerin gönderdiği paralara muhtaç pozisyondan bir an önce sıyrılması gerekiyor. Bu tabloyu hak etmiyor ülkemiz. Özetle AK Parti’nin önerdiği politikalar, yurtdışında yaşayanların diğer toplumsal kesimlerle supranasyonal birliktelik içerisinde olmasını engelliyor. Bu politikalar, Türkiye’den gelen ve AK Parti sempatizanı göçmenleri ıssızlaştırıyor ve keskinleştiriyor. Onların bulundukları ülkelerde dinamik gelecekler inşa etme şansını yok ediyor. Yurtdışında propaganda yaparken buna özen gösterilse iyi olur diyeceğim ama bu konudaki pratikler tam tersi bir istikameti işaret ediyor.