Almanya’da süper seçim yılı : Sol Parti hep aynı nakarat
NE İÇİN SEVİNECEĞİZ?
Başarısızlıkla sonuçlanan her seçimin ardından insanlar Die Linke yöneticilerinden, "Başarısızlığın nedenleri üzerine konuşuyoruz. Yeni bir programa ihtiyacımız var” sözlerini işitmekten yoruldu, usandı.
Bir süre önce sizlerle paylaştığım https://www.politikyol.com/ozgur-coban-yazdi-die-linke-ve-alman-solunun-vaziyeti-uzerine/ başlıklı yazımda Die Linke'nin içerisinde bulunduğu sıkıntılı duruma ilişkin görüşlerimi dile getirmiştim. Yazıda özetle şu görüşleri ifade etmiştim: "Die Linke’nin acilen stratejisizlik bataklığından kurtulup harekete geçmesi için parti içerisindeki reformist-devrimci kavgasının son bulması gerekiyor. Partiyi merkez sola yaklaştırmaya çalışan reformistler ile marjinalleştirmeye çalışan ultra solcular arasında bir tercih yapmaya gerek yok. Esas itibarıyla her iki kesimi -zor da olsa- bir araya getirebilecek bir hibrit yaklaşım üretmeye, bu yaklaşımı toplumsal kesimlere enjekte etmekte ve onları örgütlemede kullanılacak ‘organik entelektüel’leri saha sürmeye ihtiyaç var. Bir türlü toparlanamayan, anketlerde yüzde 7-8 bandında çakılmış olduğu görülen Die Linke tarihsel bağlamda, emek sınıfının reform mücadelesinin ateşli bir destekçisi ve taşıyıcısı olmak ama aynı zamanda kapitalizmi bir bütün olarak, tüm uygulamalarıyla birlikte tarihin çöplüğüne gönderecek antifaşist hattı oluşturmakla yükümlüdür. Bu görev, her defasında antifaşist cepheyi yüz üstü bırakmış, burjuva demokrasisinin aparatı haline gelmiş, yüzü sağa ve kapitalizme dönük bir politik anlayış üzerine yeniden bina edilmiş Almanya Sosyal Demokrat Partisi’ne (SPD) ya da henüz politik bağlamda ne olduklarına kendileri dahi karar verememiş olan Yeşiller’e bırakılamayacak kadar hayati bir önem taşıyor."
Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz eyalet seçimlerinde konuşulacak tek olumlu şey bana göre neo-nazi partisi AfD'nin yaşadığı çöküş olmalı. İki eyaletin birinde yüzde 5'i aşan, diğerinde ise yüzde 4'e yaklaşan oy kayıpları belki seçimin artı hanesine yazılabilir. Sonuçlar faşist partinin her iki eyalette de seçmenlerinin neredeyse üçte birini kaybettiğini gösteriyor. Bu seçimlerde sevinilecek başkaca bir şey yok kanımca.
Sonuç olarak, bu seçimleri kendi adıma "Hristiyan Birlik mağlup oldu, sol kazandı" falan diye okumuyorum. Ben aksine "Sol için gerçek bir başarısızlık" gözüyle bakıyorum bu seçimlere. Burjuva demokrasisi aparatı sosyal demokratlar ve Yeşiller için "yaşasın sol oyunu artırdı" diye sevinenlerle sanırım "sol"un ne anlama geldiği noktasında ayrışıyoruz. "Kapitalistler biraz lütfese de sistemi azıcık emekçiler için yaşanabilir hale getirsek" diye düşünen, iyice sağa yaslanmış sosyal demokratlar ve sermaye ile takışmadan -nasıl olacaksa- iklim koruma programı yaşama geçireceğini iddia eden Yeşiller'den "sol" diye bahsetmek, net bir şekilde "sol" kavramının içini boşaltmak anlamına geliyor.
Ezcümle Alman Sol Parti'nin (Die Linke) başarısızlığının en derininde yatan sorunlardan birinin halka "sol"un ne olduğunu yeterince anlatamaması olduğuna inanıyorum. Bana göre partinin ivmelenebilmesi için bu sorunun bir an önce üzerine gidilmesi gerekiyor. Aksi halde yıllarca yüzde 7-8 oy bandına hapsolmuş bir Sol Parti'nin bu haliyle demokrasinin ve medeniyetin korunmasına, geliştirilmesine hiçbir katkısı olmayacaktır. Bir süre sonra birileri çıkıp partiyi bu hantal haliyle “solun önünü tıkamakla” suçlar ve "gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz” derse kırılmasınlar, darılmasınlar.