Alman aşırı sağcılar rahatsız: “Günlük ırkçılık” ve “sağ terör” demeyecekmişiz!
HASTALIKLI POLİTİK YAKLAŞIMLAR
Muhafazakârların bu derece sağ kenara yaslanmasının da nedenleri var elbette. Örneğin, gelecek yıl sonbahar aylarında ülkede genel seçimler yapılması planlanıyor. Merkel’in koronavirüs krizi sırasında sergilediği olumlu liderlik örneği ile yeni faşist partiye kaçan oyları geri alan muhafazakârlar bunları kaybetmek istemiyor. Ancak açıktan olmasa da eşcinsellik karşıtı girişimlere destek veren muhafazakârlara, “Dostum, bu ülkenin Sağlık Bakanı da eşcinsel. Üstelik sizin partiden” dediğin zaman boş gözlerle bakıyorlar insanın yüzüne. Tıpkı, Federal Parlamento Grup Başkanvekilleri eşcinsel olan yeni faşist partinin üyeleri gibi. Politik yaklaşımları hastalıklı, duygu dünyaları zehirli ve “kötü”nün ete kemiğe bürünmüş hali bu faşistler…
Seçime dönelim biz yeniden. Anketlere bakıldığında oy geçişlerinin en keskin yaşandığı iki siyasi bloğun yeni faşistler ve muhafazakârlar olduğu görülüyor. CDU seçmenlerinin “alternatif” partisinin de yine faşist Almanya için Alternatif olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bir de CDU’lu parti yöneticilerinin Thüringen’deki girişimlerine bakılırsa bu faşizm aşkını artık saklayarak değil bağıra bağıra yaşamak istiyorlar diyebiliriz. Bu iki siyasi blok arasında hemen hemen tüm eyaletlerde önemli oy geçişleri yaşanıyor. Ezcümle muhafazakârlar, faşistlerden hiç rahatsız olmuyor. Zaten faşist partinin kadrolarına bakarsanız önemli bir bölümü CDU’nun göçmen politikalarını yumuşak bularak AfD’ye geçenlerden oluşuyor.
DURAKSAMAYAN FAŞİSTLEŞME SÜRECİ
Almanya öyle bir hale geldi ki Yahudiler, faşistleşme süreci bu hızla devam ederse ülkeyi terk etmekten bahsediyor, İçişleri Bakanı Horst Seehofer, yaşanan Neonazi terör saldırıları karşısında, “toplumumuz vahşileşiyor, uyarıyorum” diyor, her gün yüzlerce göçmen ırkçıların fiziki ya da sözlü saldırılarına maruz kalıyor ve okullarda artık Nazi Almanyası’nın yaşattığı utançlardan daha az bahsediliyor vs… Bunca kanamalı mesele müdahale beklerken, ülkeyi yöneten muhafazakârlar, yeni faşist koroya dahil olup, bir sözlüğe eklenen birkaç kelime üzerinden oraya buraya mavi boncuk dağıtmaya çalışıyor.
Emin olun, Almanya çok değil bundan 10 yıl önce söylense kimsenin olacağına ihtimal dahi vermeyeceği bir karanlığa sürükleniyor. Benim için, “Ya bu adam da yazılarında hep karanlık tablolardan bahsediyor” diye düşünenler çıkabilir aranızdan. Hiçbirimiz Harikalar Diyarı’nda yaşamadığımıza göre… Yanlışları konuşarak, iyiye doğru kat edeceğiz. Başka yolu yok.
Sözlük üzerinden devam eden bu tartışmalar, bize salgının ardından burunlarını saklandıkları deliklerden çıkaran yeni faşistlerin, kaybettikleri mevzileri geri almak için çalışmalara başladıklarını gösteriyor. Bir şey daha gösteriyor, bugüne kadar kendilerini “Alman demokrasisinin teminatı” olarak pazarlayan muhafazakârların, nasıl büyük bir hızla demokrasiye karşı olanlarla birlikte koalisyonlar oluşturabildiğini…
Alltagsrassismus (günlük ırkçılık), rechtsterroristisch (sağ terör) ya da transgender (trans birey) kelimelerinin neyine itiraz ediyorsun? Yok mu bunlar? Var. Zaten bu nedenle itiraz ediyorlar. Örneğin, insanlara ten, saç renkleri ya da isimleri nedeniyle uygulanan günlük ırkçılık görülmesin, konuşulmasın istiyorlar ya da Nazi teröristler tarafından insanlar öldürülsün, kimse konuşmasın, herkes görmezden gelsin veya trans bireyler hiç ortalıkta görünmesin istiyorlar. Aklını başına al Duden Sözlük… Adamlar, şu zamanda bile faşizm için dikensiz gül bahçesi yaratma uğraşındayken, insanlığa faşizm hapını yutturmak üzereyken rahatsızlık vermeyelim. En iyisi susalım ve bekleyelim. Belki düzelir…