Ozan Gündoğdu yazdı | Ekonomik Krizlerin Evreleri nelerdir?
Bir ekonomik krizin ortaya çıkması ile çözülmesi arasında bazen az bazen çok belli bir süre geçer. Bu süre içinde de kriz, belli duraklarda durur, oyalanır. Şimdi bu aşamaları evvela listeleyelim.
Evreler arasında geçen zaman içinde, ekonomi yönetimi az ya da çok politika üretmede gecikmiş olur. İyi bir ekonomi yönetiminin sorumluluğu bu gecikmeleri minimize etmektir. Buna İktisat politikalarının “gecikmeler sorunu” adı veriliyor.
Evreler arasında ortaya çıkan gecikmeler nelerdir?
1- TEŞHİS GECİKMESİ
Krizin ortaya çıkması ile krizin nedeninin anlaşılması arasında geçen zamana teşhis gecikmesi deniyor. Nasıl ki hasta ile doktor arasındaki ilişkide, hasta şikayetleri üzerine doktorun ayağına gittiğinde iyi bir doktordan beklenen hastalığın nedenini bir an önce doğru teşhis etmesi ise ekonomi yönetiminden beklenen de Ekonomik Kriz ortaya çıktıktan sonra krizin nedenlerinin doğru teşhis edilmesidir. Eğer teşhis konulmakta gecikilir ya da yanlış teşhis konulursa kriz derinleşecek ve etkileri daha yıkıcı hale gelecektir. Çünkü krize müdahale ancak doğru teşhis ile mümkündür. Örneğin, 2018 krizinin nedenlerini üretim çeşitliliğinin azalması ya da reel kesimin yüksek borçluluğunda değil de 2013 mayısındaki Gezi Olayları’nda ararsanız, krizin nedenini yanlış yerde aradığınızı gören üretici ve tüketiciler gözünde güven kaybedersiniz. Dolar düşecek demenize rağmen kimse dolarını satmaz.
2- MÜDAHALE GECİKMESİ
Doğru teşhis konulduktan sonra sıra krizin çözümü olacak doğru müdahale metodlarına gelir. Burada ekonomi yönetimi bir karar vermek zorundadır. Makro ekonomik her karar kendi içinde bir vazgeçişi de barındırır. İktisat literatürü bu duruma TRADE OFF adını veriyor. Kısaca bu kavram, bir durumu iyileştirmek adına aldığınız kararların başka bir iyi durumdan vazgeçilmek zorunda olduğunu ifade eder. Örneğin döviz kurlarını aşağı çekmenin kısa dönemde mümkün olması için görece düşük faizden vazgeçmek zorunda kalır ve faizleri yükseltirsiniz. Başka bir örnek, enflasyon ile mücadele ederken kamu harcamalarını kısar ve vergileri yükseltirsiniz ancak bu durumda daralan piyasada işsizlik artar.
İşte bu sebeple müdahale sürecinde ekonomi yönetimi mutlaka taraflı davranmak ve bir seçim yapmak zorunda kalır. Ya sermaye sahiplerinin lehine kararlar verir ve krizi emekçi kesimler üzerine yıkar ya da emekçi kesimler lehine karar vererek krizi sermaye sahipleri üzerine yıkar. Çünkü emekçi kesimlerin geliri ücretler ile sermaye sahiplerinin geliri olan kar, rant ve faiz çatışma halindedir.
3- TEPKİ GECİKMESİ
Doğru müdahale araçları kullanılsa dahi, krizin çözümünde bir diğer değişken de ekonomik aktörlerin davranışlarıdır. insanların bünyeleri aynı ilaca farklı tepkiler geliştiriyorsa, toplumların içinde bulundukları ruh hali, bekleyişleri, zevk ve tercihleri de ekonomi yönetiminin uyguladığı politikalara olumlu tepki vermeyebilir. Burada siyaset kurumunun toplumu doğru ve çözüm odaklı yönlendirebilmesi gerekir. Örneğin, sermaye sahibi lehine bir program izleniyor fakat bu durum emekçi kesimler tarafından anlaşılıyor, grevler başlıyor, işçi direnişleri boy gösteriyorsa bu durumda siyaset kurumu elindeki gücü “hepimiz aynı gemideyiz” “başka bir alternatif yok” “grev yapanlar, ajan, bozguncu” gibi ifadelerle halk kesimlerini ikna etmek için kullanır. Ekonomik krizlerde halk kesimlerine düşen görev, üzerine yıkılan krize karşı ses çıkarmamasıdır.
Ve Ekonomik Kriz Çözülür
Bu süreçte güçsüzler batar, bir kısım insan işsiz kalır, bir avuç sermayedar ise batan şirketleri ucuz fiyatlara satın alır. İntiharlar, boşanmalar, suç oranlarının artmasının ardından servet el değiştirir. Yoksul kesimlerin alın teri, sermaye sınıfının cebine yeterince girdiğinde yeniden yatırımlar artar, işsizlik azalır, enflasyon kontrol altına alınır. Ta ki diğer ekonomik krize kadar.