Oyun kuruculuğun temeli: Demokrasi-Adalat-Özgürlük

Abone Ol
Türkiye ancak bir “barış” ülkesi olursa “oyun kurucu” ülke olabilir. Bunun yolu da demokrasi, adalet ve özgürlükten geçiyor. AKP iktidarı 2008’den bu yana dünyanın dört tarafında görev yapan büyükelçilerle Ankara’da topluyor, onlarla görüş alış-verişi yapıyor. Bu yıl 14’cüsü gerçekleştirildi. Kuşkusuz aradan geçen 14 yıl içinde siyasi iktidarın izlediği dış politikada çok büyük değişimler oldu. 2008 yılında “komşularla sıfır sorun” mottosunun peşinden giden iktidar 2023 yılında büyük ölçüde “değerli yalnızlık” sarmalında. O yüzden olsa gerek, Binali Yıldırım Başbakan olarak ifade ettiği “dostları arttırma, düşmanları azaltma” hedefine tekrar dönülmüş durumda. Sonuçlarının ne olacağını hep birlikte göreceğiz.
Türkiye’nin önünde oyun kurucu olmaktan çok içinden geçilen belirsizlik döneminin yarattığı riskler var daha çok.
BELİRSİZLİĞİN YARATTIĞI RİSK Bu yılkı konferansın açılışında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan konuşma yaptı. Erdoğan konuşmasında; “Türkiye, uluslararası ilişkilere damgasını vuran, birçok kritik başlıkta dahli aranan, tavrı yakından takip edilen oyun kurucu bir ülke haline gelmiştir.” tespitini yaparken; Fidan ise AB’ye seslenerek, “Türkiyesiz AB gerçek manada küresel bir aktör olamaz” dedi. Gerek Erdoğan’ın gerekse Fidan’ın konuşmaları pek çok açıdan dikkate değer ve önemli konuşmalar. Ancak bu konuşmalara temel teşkil eden dış politikadaki varsayımlar ne kadar gerçekçi o tartışılır. Yani gerçekten “oyun kurucu bir ülke” mi? Yoksa “oyun bozucu mu?” Ya da AB’nin küresel aktör olmak için Türkiye’ye ihtiyacı var mı? Açıkçası bu varsayımlar, iktidarın Türkiye’den çok kendine ve izlediği politikalara atfettiği önemle ilgili. Ama gerçekler, iktidarın anlattığından bir miktar farklı. Kuşkusuz Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik müdahalesinde Türkiye’nin Batı’nın da desteklediği tarafsızlık rolü önemli ama bu Türkiye’yi tek başına oyun kurucu ülke yapmıyor. Yine Türkiye’nin Afrika’da devlet kaynakları ile yaratmak istediği iktidar alanı, oyun kuruculuktan çok oyun bozcu bir işleve sahip görünüyor. Diğer taraftan uluslarüstü bir birlik olan AB’nin birlik olarak küresel aktör olmak gibi bir derdi yok. Birlik üyeleri olan Almanya, Fransa halihazırda ulus-devlet olarak yeterince güçlü küresel aktörler. Bu açıdan Türkiye’nin önünde, ülkeyi oyun kurucu aktör yapmak için yeterince imkân yok. Bu alanda tek şansı, Rusya-Ukrayna savaşında yapıcı tutumu. Bunun da Türkiye’nin önüne ne kadar imkân çıkaracağı tartışmalı ve belirsiz. Açıkçası Türkiye’nin önünde oyun kurucu olmaktan çok içinden geçilen belirsizlik döneminin yarattığı riskler var daha çok.
Kuşkusuz belirsizlik dönemi ülkeleri için uluslararası hiyerarşide yükselebilecekleri fırsatları sunar. Ama bu fırsatları kullanabilmenin üç temel şartı var. Ve iktidar bunlara sahip değil
MASADA EŞİT DEĞİLİZ Siyasi iktidarın 2010 sonrası izlediği dış politikanın esası kurulan ilişki ulus-devletler arası eşit ilişkiden çok, Türkiye’nin hayali bir İslam dünyası lideri varsayımına dayanıyor. Bu temelsiz varsayımın Türkiye’ye maliyeti çok ağır oldu. AB’den, Batı’dan uzaklaşma, ideolojik olarak Ortadoğululaşma ve bunun karşılığında bölgede tepki çekme ile sonuçlanan bir ülke haline gelmemize sebep oldu. Mısır’la 10 yıl sonra yeniden kurulan ilişki, Suriye ile var olan gerilim bu politikanın sonuçlarından bazıları. Kuşkusuz belirsizlik dönemi ülkeleri için uluslararası hiyerarşide yükselebilecekleri fırsatları sunar. Ama bu fırsatları kullanabilmenin üç temel şartı var. İlki iktidarın güçlü toplumsal meşruiyeti sahip olması, ikincisi risk alabilmesi ve üçüncüsü de bu riski taşıyabilecek ekonomik gücü. Ne yazık ki iktidar, bu üçü temel kriterin hiçbirine sahip değil. Buna liderler arasına indirgenmiş kişisel ilişkilerin yarattığı handikapları eklemeye bilmem gerek var mı? O yüzden attığı her adım risk. Özellikle ekonomik alanda yaşanan kriz, ülkenin sıcak paraya olan ihtiyacı, para bulmak uğruna toplumun bilmediği ancak anlaşmalara imza atanların bildiği tavizlerle mümkün olabiliyor. Bu tablo içinde Türkiye’nin oyun kurucu ülke olması itiraf edelim ki çok kolay değil. Evet kimi Afrika ülkelerinde “ortak din” üzerinden sürdürülen emperyal hedefler, bizi oyun kurucu ülke yapmaya yetmez. Türkiye’yi uluslararası ilişkilerde oyun kurucu aktör yapacak olan tek şey demokrasi, adalet ve özgürlüktür. Bunlar olmadan mevcut koşullarda oyun kurucu aktör olmak zordur. Şunu da hatırlayalım, çokça övündüğümüz Türkiye’nin “jeostratejik konumu”, bugünün dünyasında anlamını büyük ölçüde yitirmiş durumdadır. Türkiye ancak bir “barış” ülkesi olursa “oyun kurucu” ülke olabilir. Bunun yolu da demokrasi, adalet ve özgürlükten geçiyor.