Çocuk işçiler, depremzedeler, enkaz altında öldürülen yüzbinler, iki ay kalan seçimlerin konusu edilse de iktidar, meseleyi TOKİ’ye havale etmek dışında çok da bir çözüm geliştirme derdine düşmüş gibi görünmüyor.Şimdiye kadar konuştuğumuz her şeyin siyaset ile ilişiğinin oluşu ve son dört gündür Millet İttifakı’nın yaşadığı krizin nedeni bahsettiğimiz konuların dışında kalan bir sebepten kaynaklıydı. Uzun bir süredir iktidara yönelen öfkeyi seçimi bekleyin gidecekler telkiniyle soğutan ittifakın aday nedeniyle krize girmesi normal mi? Böyle bir krizin öyküsünü yazacak olan isim, Morrison Süleyman’ın yani sağ siyasetin duayeni olan bu ismin sözlerini hatırlatmak zorunda kalacak. “Siyasette 24 saat çok uzun bir zamandır” diyerek koalisyon hükümetlerinin yaşandığı dönemde yaşanan yan yana gelişleri anımsatıyor aslında. Kendisinden pek hoşlanmayan kesimin Morrison olarak seslenmesinin nedeni ise 60’lı yılların başın da ABD şirketi olan Morrison Knudsen mühendislik şirketinin Türkiye temsilcisi olarak çalışmasından kaynaklı. Çocuk işçiler, depremzedeler enkaz altında öldürülen yüzbinler, iki ay kalan seçimlerin konusu edilse de iktidar, meseleyi TOKİ’ye havale etmek dışında çok da bir çözüm geliştirme derdine düşmüş gibi görünmüyor. Millet İttifakı ise geçmiş iktidarların yaptığı rahat nefes alınacak bir dönem yaratacağı vaadinde bulunuyor. Millet İttifakı’nın krizinin tatlıya bağlanması da piyasada esen rahatlamanın kimin lehine olacağını gösteren cinsten bir gelişmeydi.
Öyküler yazılan çocuk işçilerin seçim programlarında yer almaması
Yoksulluğu bitirecek olan iktidar programı ise kamucu planlı ekonomik modeldir. Geçmişte kaldı eleştirilerine aldırış etmemek gerek. Neden mi? Serbest piyasa ekonomisi bir ay önce enkaz altında kaldı. Yüz bin canla birlikte.
İktidarın deprem bölgesinde bir aydır enkaz altında bıraktığı yüz bin insanın öyküsünü yazacak edebiyatçı millet ittifakı içerisinden çıkar mı?
Kâğıt toplayıcısı bir ailenin gecekondusunu depremzedeye kiralarken yetişkinlerin yaptıkları işi normalleştirmesi anlaşılabilirken, çocukların bu durumu normalleştirmesi bir öykünün konusu olur mu?
Hatay’da çöken binalarda iktidarın almadığı sorumluluğu elinin tersiyle iten Millet İttifakı’nın belediye başkanının merkezi iktidardan farkını anlatacak hayal gücüne güvenen bir edebiyatçıya daha ihtiyaç yok mu?
Soruların cevaplarını aramaya başlayalım.
Hazinenin ekonomi için yani piyasanın hareketliliği ve kârı için kullanıldığı gerçeği deprem sürecinde iyice gözler önüne serildi. Devlet kurumlarının veya özerk kuruluşlarında kriz süreçlerinde dahi satış odaklı hareket edişi, devletin ticarethane gibi çalıştığını gösterdi. Deprem bölgesinde kalanlar ile bölgeyi terk etmek zorunda olanlar için devletin organizasyonsuzluğu sürüyor. Halkın temel ihtiyaçlarını dayanışma ile çözme gayretleri ise devam ediyor. Barınma da yaşanan zorluklar suya ulaşılamamaya kadar indi.
Devletin hazinesini kullanan iktidarın tercihi, çocukların çalışmaya alışmasına, depremzedeleri ise kendi başlarının çaresine bakmaya mecbur bırakıyor. Halkın nefes alacak kadar bütçeden pay ayrılması geçmişte kimi iktidarlarca sağlandı. Merkez sağ iktidarlar dönem dönem bunu yaptı.
Millî görüşün iktidar ortağı olduğu iktidarlar da bunu kısa süreliğine yaptı. AKP iktidarı ise tercihini hep daha fazlasını piyasaya yani sermaye sınıfına kullanmaktan yana inisiyatifini kullandı. İşçi sınıfının kısa süreli çıkarları için yaptıkları tercihlerini tarikatlar yoluyla kendi lehlerine çevirdiler. Cemaatlerin kurumsallığı sağlanırken piyasanın gücü artırıldı. Yoksulluğun baş edilemez bir çaresizlik olarak kabul görülmesi istendi. Toplumun yarısı bu duruma itiraz geliştirirken siyasetin seçimler ile sınırlı tutulması iktidar ve muhalefet kanadının ortaklaştığı önemli bir başlığı oluşturdu. Örgütsüz toplum isteğinin sonucunda tepkisini de umudunu da kişilere daraltması için algı yaratıldı. Oy ver gitsinler. Oy ver kurtarıcın gelsin.
Yirmi yıllık iktidarın toplumun en az yarısında yarattığı bıkkınlık ve tek kişiye yönelen öfke iktidarın kendisinden önceki sermaye gruplarına aktardığı kazancın görmezden gelinmesine neden oluyor. İktidar döneminde yaratılan zenginlerin küçük bir kısmının hedef tahtasına oturtulması, muhalefet ittifakının öyküsüne uygun düşen bir tarzı oluşturuyor.
”Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığının açıklanmasının ardından, uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye bakışını değiştiren, döviz cinsinden borçlanma araçlarının (Eurobond) fiyatı yükselişe ve faizleri düşüşe geçti, ülke risk primi (CDS)hızla gerilemeye başladı.”
Uluslararası piyasalarda iktidar değişikliği beklentisi faizlerin düşmesine ve borsanın yükselişine neden oldu. Sermaye, iktidar değişikliği beklentisini satın aldı.
Halkın yoksulluğuna suni teneffüs uygulanması çocuklara çöpten karton aratmaya devam ettirecek. Yoksulluğu bitirecek olan iktidar programı ise kamucu planlı ekonomik modeldir. Geçmişte kaldı eleştirilerine aldırış etmemek gerek. Neden mi? Serbest piyasa ekonomisi bir ay önce enkaz altında kaldı. Yüz bin canla birlikte.