Erdoğan rejimi, ekonomik krizden etkilenmeyen yurtdışı seçmenleri, vatandaş yapılan Suriyeli, Afgan mültecilerle, emlak karşılığı dağıtılan pasaportlardan gelen oyların katkısı ile bir dönem daha elde etse de sorun çözme becerisi geliştirebileceğine dair bir değişim sinyali veremiyor.Canlı yayında uyuyan, sağlık sorunları bulunduğu açıkça görünen, yaşlı ve yorgun lider, kendi kabul ettiği anayasal yoruma göre bile son görev süresine başladı. Kişiye bağlı olarak ve onun merkezinde teşkil ettirilen bu rejimin bir lider alternatifi bulunmuyor. Şüphesiz ki kontrollü biçimde rejimi kurumsallaştırma yolunda aşılması gereken en önemli adım bir halef yaratmaktan geçiyor. Ancak kişi kültü o derece büyümüş durumdaki partisinin kurumsal bir yapı olarak lidere halef çıkarması oldukça zor görünüyor. Ayrıca liderin de kendisine parti içinde rakip olabilecek hemen herkesin siyasi varlığını değilse bile liderlik potansiyelini bilinçli olarak bitirdiği de bir gerçek. Birbirine birçok bakımdan rakip olan farklı grupların çıkar temelli olarak bir liderin altında bir araya gelmesi durumunu söz konusu. Hiç şüphe yok ki yaklaşmakta olan lider değişimi bu grupları açık ve örtülü çatışmalar içine sokacaktır. İktidar seçmeni açısından kişi temelli kutuplaşma ve değişim korkusu, tüm sorunlara rağmen davranış değişikliği oluşmasını engellemiş görünüyor. Ancak iktidarda ve muhalefette yeni liderlerin ortaya çıkışı bu seçmen açısından da en fazla güven veren tarafa dönmek için yeni fırsatlar yaratabilir. Sonuç olarak muhalefet, iktidar partilerine oy vermeyen toplumun yarıdan fazlasının ve hatta oy verenlerin ekonomik, siyasal ve sosyal haklarını, gazetecilerin basın özgürlüğünü, toplumun ifade özgürlüğünü ve yaşam tarzı tercihlerini aktif olarak müdafaa etmek, sorunlara çözüm önerilerini sürekli olarak ve seçmenle temas ederek dillendirmek zorundadır. Bu tarz bir örgütlenme ve faaliyet tarzı, bir seçime özgü değildir. Yani hattı müdafaa etmeye amacı taşımaz; nerede ve nasıl olunursa olunsun sathı bütünüyle müdafaa etmeye yöneliktir. Bunu başarabilmek için hatalarından dersler çıkardığını inandırıcı biçimde seçmenlere gösterebilmesi, yeni kadrolarla en kısa sürede otoriterliğe karşı mücadele etmeye yönelmelidir. Toplumun sindirilmesine müsaade etmemek muhalefetin borcudur ve bunu şimdi ödeyebilmek için gerekeni yapmak zorundadır.
Otoriter rejim karşısında hattı değil sathı müdafaa etmek
Mevcut rejimin otoriterliğini pekiştirme yolunda merhale kaydettiği gerçeği karşısında, zaman içinde hepimizin, özellikle de kadınların yaşam tarzı tercihlerinin ve haklarının müdahale konusu olacağı açıktır.
Adil veya özgür olmasa da yapılan seçimle iktidarın değişebileceğine inanan, Türkiye’nin demokratik ve ekonomik sorunlarının çözülebilmesi arzusuyla oy kullanan muhalif seçmenin büyük bir kısmı yaşanan seçim yenilgisinin ardından ülkeye dair yılgınlığa sürüklenmişe benziyor. Muhalefetin otoriterliğe direnme enerjisini sandığa indirgemek, sandığın kaybıyla birlikte direnme istek ve gücünün de kaybını beraberinde getirmişe benziyor.
Elbette bizimkine benzer otoriter rejimlerin sandıkta sonlandığı durumlar yok değil. Ancak sonlanmadığı durumlar daha fazla. Değişen ve değişmeyen rejimlere yakından baktığımızda ekonomik krizlerin ya da kötü yönetimin otomatik olarak iktidar değişimini meydana getiremediğini, farkın yaratıcı ve dinamik sivil toplum hareketinin gücü ve örgütlenmesi ile uluslararası toplumun otoriter rejimden desteğini çekmesi durumlarında ortaya çıktığını müşahede ediyoruz.
Bu bakımdan siyasal muhalefetin toplumsal muhalefet ile dinamik biçimde bir araya gelmesi bu yılgınlığı bitirmek ve daha doğru bir muhalif strateji geliştirmek için ciddi bir zorunluluktur. Bahsettiğim muhalefet anlayışında belli aralıklarla sandığa gitmek temelinde, pazarlık yaparak makam ve mevki dağıtımı temelli olarak birleşmek yoktur. Hak temelli bir mücadele ve muhalefet anlayışıdır bu. Mevcut rejimin otoriterliğini pekiştirme yolunda merhale kaydettiği gerçeği karşısında, zaman içinde hepimizin, özellikle de kadınların yaşam tarzı tercihlerinin ve haklarının müdahale konusu olacağı açıktır. Dolayısıyla muhalefet de tüm yurttaşların hakların savunulması için birleşmelidir. Zaman zaman başarılı örneklerini sergiledikleri gibi sürekli ve örgütlü biçimde hak ihlallerine karşı sokakta, hayatın içinde, gerçekleri dile getirerek, halk ile temas ederek var olmalıdır.
Meydana gelen hak ihlallerine sürekli ve dinamik biçimde direnmek, örgütlülüğü de zorunlu kılar. Hak taleplerinin sözcüsü olmak, kitleselleşmeyi, kitleyle sivil toplumla bir araya gelmeyi de zorunlu kılar. Seçim zamanları dışında da mahalle mahalle örgütlenmek, hak savunusu yapmak üzere faaliyette bulunmak zorundadırlar. Bu şekilde güçsüzlük hissine kapılmış bulunan muhalif seçmeni canlandırmak, hukuksuzluklara birlikte direnmek, elde kalan hakları kolektif biçimde savunmak mümkün olacaktır.
Öte yandan iktidarda kalma becerisi yönetme becerisinin üzerinde olan Erdoğan rejimi, ekonomik krizden etkilenmeyen yurtdışı seçmenleri, vatandaş yapılan Suriyeli, Afgan mültecilerle, emlak karşılığı dağıtılan pasaportlardan gelen oyların katkısı ile bir dönem daha elde etse de sorun çözme becerisi geliştirebileceğine dair bir değişim sinyali veremiyor. Rejimin ana mantığına uygun biçimde kamu kaynaklarını dağıtarak, kamu gücünü ve yetkilerini siyasi ikbal için kullanarak rejimin devamını sağladılar. Bununla birlikte, yine rejimin özelliğine uygun olarak kamusal sorunları çözemeyen tam tersine neden olan ve büyüten yönetim anlayışı ile devlette kötü yönetim, ekonomik sorunlar vs de sürmekte.