Ortak akıldan uzaklaşmanın maliyetini ödüyoruz
Kabinenin açıklanmasından sonra Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota ile yeni ekonomi ekibini ve ekonominin geleceğini konuştuk. Asgari ücretin en az yüzde 25 artmasını beklediğini söyleyen Kerim Rota’ya göre bu sistemde bakanların hiçbir gücü yok. “Erdoğan’ın ekonomi anlayışı ülkeyi ne zaman bir krize veya ödemeler dengesi sorununa yaklaşsa bir makule dönüş denemesi olur,” diyen Rota, depremin ekonomi üzerindeki etkisini de yorumladı.
Ekonomi yönetimi açısından yeni kabineyi nasıl buldunuz?
Kabinede Hazine ve Maliye bakanı olarak atanan Mehmet Şimşek, iç ve dış piyasalar açısından itibarlı bir isim. Cumhurbaşkanının 2018’den bu yana işlerini yaptırdığı Albayrak, Nebati, Kavcıoğlu gibi isimlerse hem liyakatten uzaklardı hem de iletişim açısından sorunlulardı. Bu nedenle görev süreleri boyunca uygulanan politikaların yarattığına eklenen itibar açığına da neden olmuşlardı. Mehmet Şimşek ismi bu açıkları kapatmayı hedefliyor.
Kabinede Ticaret, Sanayi, Çalışma ve Tarım bakanlığı gibi sektörel bakanlıklara yapılan atamalar da siyasiden çok bürokratik atamalar olarak görülebilir.
Bu nedenle bu kabinenin AK Parti’nin 2015 ayarlarına geri dönüşünü çağrıştırdığını düşünüyorum.
Görev değişimi esnasında Nebati’nin oh çekmesi ve Mehmet Şimşek’in “rasyonel politikalar” sözü ne anlama geliyor?
Nebati’nin oh çekmesini liyakati, tecrübesi ve birikimi Türkiye Cumhuriyeti ekonomisini yönetmeye yetmeyen birinin bu görevi devrederken ortaya çıkan rahatlaması olarak okudum. Mehmet Şimşek’in “rasyonel politikalar” sözü ile kibarca ifade ettiği ise Erdoğan’ın “faiz sebep, enflasyon netice” yaklaşımı ile uygulanan politikaların akıl dışı olduğu ve ülkemize büyük zarar verdiğidir.
Rasyonel ya da ortodoks politikalara dönülecekse bunca çileyi biz niye çektik?
Bu çile ve ileride daha da çekeceğimiz çileler, ortak aklı tamamen terk edip tek adam rejimine geçmenin faturasıdır.
Rasyonel politikalara dönüş, aynı zamanda sevgili Öner Günçavdı’nın tabiriyle Erdoganomics’in de iflası anlamına gelir mi?
Erdoğan’ın ekonomi anlayışı ülkeyi ne zaman bir krize veya ödemeler dengesi sorununa yaklaşsa bir makule dönüş denemesi olur. Bunu 2020 Kasım’da görmüştük ancak 3 ay sürebilmişti. Bu nedenle bu politikaların iflas ettiğini söylemek için henüz erken. Ancak tasfiye masasında olduğunu söyleyebiliriz.
Erdoğan, “faiz sebep, enflasyon sonuç” politikasında ısrar ederse kabine ne yapabilir?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde kabinenin bir fonksiyonu yoktur. Kabine sadece Cumhurbaşkanı’nın izin verdiği alanları kullanabilen sekreterlerden oluşmaktadır. Böyle bir ısrar ilgili bakanın liyakati ve karakterine bağlı olarak bazen kabine değişikliğiyle bazen de daralmış alanda rol almaya razı olmakla sonuçlanır.
Faizleri artırmadan bu krizden çıkmak mümkün mü?
TCMB Faizi artmak zorunda. %8.5’da tutulan TCMB faizi Erdoğanomics politikalarının simgesi olmuş durumda. Bu nedenle %8,5 sabit tutulup yan yol (koridor vb.) arayışlarına girilirse bu ilk günden itibar kaybına neden olur. TCMB faizinin ve kredi/mevduat faizlerinin hangi seviyede oluşacağı ekonomi kurumlarındaki atamaların kalitesine ve açıklanacak maliye politikalarına bağlı olarak şekillenecektir.
Kurların seçim sonrası artışının %25-30 civarında olacağını düşünüyorum. Bu artış ile ile “kurdan enflasyona geçişme” olacaktır. Kısa vadede artan enflasyon daha sonra para politikasının sıkılaşması, ek vergiler ve ekonomik aktivitenin azalmasıyla yılı %30-40 aralığında kapatabilir.
Merkez Bankası Başkanlığı gibi önemli yerlerde de bir değişiklik bekliyor musunuz?
Tabii. Başta TCMB olmak üzere BDDK, SPK, Kamu bankaları, TMSF gibi kurumların tüm üst düzey pozisyonları baştan aşağı değişmek zorunda. Vatandaşın 5 yıldır uygulanan bu politikalar için ödediği ve ödeyeceği bedeller yanında bu bürokratların görevden alınmaları küçük bir bedel olsa da önemli mesaj içerir. Aksi takdirde piyasalar sayın Şimşek’e sayın Naci Ağbal’ın akibetini ve ömrünü biçmeye başlayacaklardır.
Depremin ekonomiyi etkisini nasıl görüyorsunuz?
Bu konuda Strateji Bütçe Başkanlığının raporu oldukça açıklayıcıdır. Depremde can kayıplarının yanı sıra ülkemize en az üç yıllık büyük bir mali yük ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda seçim de bittiğine göre çok kısa zamanda büyük miktarda yeni ve ek vergiler salınacağını, kamu tarafından yönetilen fiyatlara da büyük zamlar yapılacağını düşünüyorum. Bu vergiler ve zamlar 1994 yılında konulan ek vergiler ve zamlar gibi iktisadi faaliyeti derinden etkileyecek büyüklükte olacaktır.
Deprem, cari açık, vadesi gelen dış borçlar, MB rezervinin eksiye düşmesi vs. derken ülkenin bir “ödemeler dengesi krizine” girme ihtimalini öngörüyor musunuz?
Kısa vadede sayın Şimşek’in atanması ile bu riskin ötelendiğini düşünüyorum. Ancak gün gelir Erdoğanomics’e dönüş olursa bu kez ödemeler dengesi krizine girmemiz çok hızlı olur.
Yerel seçimler için yeni bir seçim ekonomisi başlarsa bunun enflasyona etkisi ne olur?
Kurların seçim sonrası artışının %25-30 civarında olacağını düşünüyorum. Bu artış ile ile “kurdan enflasyona geçişme” olacaktır. Kısa vadede artan enflasyon daha sonra para politikasının sıkılaşması, ek vergiler ve ekonomik aktivitenin azalmasıyla yılı %30-40 aralığında kapatabilir. Eğer yerel seçimler için seçim ekonomisi gündeme gelirse korkarım o zaman yeni bir kur enflasyon sarmalına gireriz.
Seçimden sonra kurların kontrollü serbest bırakıldığını söylemek sizce mümkün mü?
Evet. Ancak seçimden sonra oluşan TL değer kaybına rağmen döviz piyasasında tek satıcı hâlâ TCMB. Gerçek alıcı ve satıcıların buluştuğu bir seviyeye gelmesi için sanırım TL’de %8-%10 arasında bir değer kaybı daha oluşması gerekir.
Asgari ücret için beklentiniz nedir?
%25-%30 arasında bir artış bekliyorum. (10,500-11,000 TL net )
Yazın turizmden gelen dövizin ekonomiyi rahatlatacağı ama kışın çetin geçeceği söyleniyor. Siz Türkiye’nin nasıl bir kış geçirmesini bekliyorsunuz?
Kışa kalmadan önümüzdeki birkaç ay içinde artan vergiler, yönetilen fiyatlarda artışlar, sıkılaşan para politikası ve zorlaşan kredi koşulları ile beraber hızla yavaşlayan bir ekonomik aktivite göreceğiz. Maalesef bu da artan işsizlik, düşen reel ücretler ve alım gücünün azalması anlamına gelecek. Seçim öncesi rezerv harcayarak, enflasyon yaratarak, kredi dağıtarak, cari açık ve bütçe açığı vererek yaratılan yalancı bahar kendini gerçekliğin soğukluğuna bırakacak.