Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT) üzerine...

Abone Ol
OBİT bir ortak güvenlik örgütü gibi algılanmamalıdır. Bu tür girişimlerde "güvenlik" gibi önemli bir konudan başlamak elbette bölgede birtakım kuşkulara yol açabilir. Ancak, terörle mücadele ile göç konularının güvenlik ile de ilgilidir.

Loading...

Ortadoğu coğrafyası her zaman barış, istikrar, işbirliği ve güvenlik ihtiyacı içinde olmuştur. Bu ihtiyacı karşılamak için çeşitli girişimlerde bulunulmuş, çeşitli örgütler de kurulmuştur. Ancak bu girişimlerin ve kurumsallaşmaların etkin bölgesel örgütlere dönüşebildiğini söylemek mümkün değildir. Bu tür girişim ve örgütlenmeler ya güçlü bölge ülkelerinin kendi siyasal araçları haline dönüşmüş, ya da bu amaca yönelik rekabetlere sahne olmuştur. Bu durum diğer katılımcıların da gönülsüzlüğüne yol açmıştır. Etkinleşememenin bir diğer nedeni de bölgesel sahiplenme yerine Arap milliyetçiliği gibi ideolojik ya da İslam gibi bölgenin sınırlarını da aşan örgütlenme yollarına gidiş olmuştur. Oysa bölgesel işbirliği girişimlerinden amaç bölgesel sorunlara ve bunların bölgesel çözümlerine odaklanma olmalıdır. YENİ AKTÖRLER Ortadoğu bölgesinin temel aktörleri hala devlet aktörlerdir. Yirmi birinci yüzyılın önemli bir özelliği ise artık uluslararası siyaset sahnesinde devlet dışı ve hükümet dışı aktörlerin de türemesidir. Uluslararası ve bölgesel örgütler dışındaki bu yeni tip aktörlerin büyük bir çoğunluğunun terör örgütlenmeleri olduğunu kimse yadsıyamaz. Bu durum, terörle mücadeleyi bölgenin önemli sorunlarından biri haline getirmiştir. Bölgenin önemli sıkıntılarından biri de yıllardır çözüm bulunamamış sorunların birikimi, otoriter yönetim biçimlerinin oluşturduğu adaletsizlik ve eşitsizlik, yönetim zafiyetlerinin ve yolsuzluğun getirdiği ekonomik sıkıntıların yarattığı göç dinamiğidir. Terör ise artık göçü de tetikleyen ve artıran bir faktör haline gelmiştir. Dolayısıyla, bölgenin kendi sorunlarına çözüm arama modelleri üzerinden oluşturulacak platformlara ihtiyacı vardır. Bu arayışların bölge dışı aktörlerin dayatması ile değil, bölge içi aktörlerin kendilerinin oluşturdukları dayanışma ile vücut bulması elbette çözüme yönelik olarak daha yapıcı ve daha kalıcı olabilecektir. CHP'NİN ÖNERİSİ CHP'nin Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT) adıyla dile getirdiği girişim, bölgenin mevcut koşullarda karşı karşıya olduğu sorunlar ve bölgesel dinamikler üzerinden bir işbirliği platformu yaratabilme arayışıdır. Adında "Teşkilat" sözcüğünün bulunması bu arayışın daha hemen başından itibaren bir örgüt yapılanması ile hayata geçeceği anlamına gelmemektedir. Elbette, bugün için bir "girişim" ya da bir "işbirliği platformu" olarak başlayacak olan bu arayışın, zaman içinde koşulların elvermesi ve katılımcıların arzusu ile kurumsallaşarak bir örgüt haline gelmesi mümkündür. Esasen, bu tür bölgesel arayışlar da öncelikle bir platform ya da girişim olarak başlayıp ileri safhalarda kurumsallaşmışlardır.
OBİT girişiminin, Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin terörle mücadele ve göç yönetimini öncelikli olarak ele alacakları bir diyalog ve işbirliği platformu olarak başlaması öngörülebilir.
OBİT, dört sınır komşusu ülke olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin başlatacakları bir barış ve işbirliği arayışı platformu olarak planlanmaktadır. Bu dört ülke sadece farklı etnik ve milli unsurların (Türk, Fars, Arap) oluşturduğu bir platformda bir araya gelmekle kalmayacak, aynı zamanda dördünde de yaşayan Kürt halkının çıkarlarının ortak bir zeminde temsili olanağına da fırsat yaratabileceklerdir. Nitekim, bir CHP heyetinin geçen yıl Eylül ayında Erbil'e yaptığı ziyareti bu boyutuyla okumak da yanlış olmayacaktır. Bu çoklu yaklaşım, dengeli ve eşitlikçi bir anlayışla, ideolojik bir yönelimin öne çıkmasını da engelleyebilecektir. OBİT BİR ORTAK GÜVENLİK ÖRGÜTÜ MÜ? OBİT bir ortak güvenlik örgütü gibi algılanmamalıdır. Bu tür girişimlerde "güvenlik" gibi önemli bir konudan başlamak elbette bölgede ve komşularda birtakım kuşkulara yol açabilir. Ancak, terörle mücadele ile göç konularının güvenlik ile ilgili olmadığı da düşünülemez. Türkiye hem doğudan hem güneyden ciddi bir göç akımı hedef ve geçiş ülkesidir. İran, Afganistan ve Asya kökenli göçün geçiş ülkesidir. Irak ve Suriye ise, içinde bulundukları istikrarsızlıklar nedeniyle göçün kaynak ülkeleri haline gelmişlerdir. Öte yandan, 2011 yılından itibaren Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da baş gösteren ve kısa zamanda bölgeye yayılan halk hareketlerinin yarattığı istikrarsızlık ve yönetim boşlukları bölgeyi çeşitli terör örgütlerinin de konuşlandıkları bir alan haline getirmiştir. Türkiye yıllardır PKK terörüyle mücadele etmektedir. Irak ve Suriye ise son yıllarda IŞİD, El Kaide ve bunların sık sık isim değiştirerek varlıklarını sürdürdükleri terör örgütlerinin yerleşim alanları haline gelmiştir. Türkiye, PKK, IŞİD ve benzeri terör örgütler ile mücadelesini Irak ve Suriye toprakları üzerinde de sürdürmektedir. Dolayısıyla, bölge ülkelerinin ortak sorunlarla ortak mücadeleye duydukları ihtiyaç, her ne kadar çeşitli siyasi görüş farklılıkları nedeniyle yöneticiler tarafından göz ardı edilip dikkate alınmasa da bugün artık her zamankinden daha fazladır. Bu arayış, yöneticilerin farklı önceliklerinden çok ortak önceliklerini birlikte gündeme almalarını zorunlu hale getirmektedir. Bu başlangıcı, örneğin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) benzeri bir ortak güvenlik örgütü gibi algılamamak uygun olacaktır. DİYALOG VE İŞBİRLİĞİ İHTİYACI OBİT girişiminin, Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin terörle mücadele ve göç yönetimini öncelikli olarak ele alacakları bir diyalog ve işbirliği platformu olarak başlaması öngörülebilir. Bu girişime ilk safhada diğer bölge ülkelerinin, küresel aktörlerin ya da uluslararası ve/veya bölgesel örgütlerin katılmasını beklememek gerekir. Ancak bu başlangıç elbette ileride platformun genişlemeyeceği ya da diğer aktörlerin katılımına kapalı olacağı şeklinde görülmemelidir. Zamanla bu gibi açılımlar değerlendirilir. Platformun hedefinin terörle mücadele ve göç yönetimi olduğu düşünüldüğünde, öncelikle bu konulardaki ortak paydaşların, parametrelerin, tanımlamaların belirlenmesi üzerinde yoğunlaşmak gerekecektir. Bu dört ülkenin bu konuları konuşmak üzere bir araya gelmeleri dahi başlangıç olarak önemli bir adımdır. Süreç yavaş ilerlese de zamanla katılımcıların ortak ve karşılıklı bir güven ortamına kavuşmaları, bu zemin üzerinden giderek daha kalıcı işbirliği anlayışlarını geliştirmeleri mümkün olabilecektir. OBİT, yeni dış politika anlayışının da dinamiğini oluşturacaktır. Türkiye'nin kendi bitişik coğrafyasında yeniden yumuşak ve akıllı güce öncelik veren bir dış politikaya ihtiyacı vardır. Bu anlayışın öne çıkarıldığı dış politika davranışı önümüzdeki dönemde Türkiye'yi yeniden itibarlı, güvenilir, yapıcı, öngörülebilir ve aranan bir ortak haline getirecektir.