Önce insan

Abone Ol
Maslow piramidinin ilk basamağını geçememiş büyük bir nüfusla karşı karşıyayız. Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan kişilerin görüş bildirmek ve hesap sormak üzere demokratik platformları kullanmaları gittikçe zorlaşmaktadır. Bu yazıyı yazalı tam iki yıl üç ay olmuş. İyiye giden ne olmuş diye dönüp baktığımda içimi bir kasvet kapladı. O günden bu güne merdivenin ilk basamağında kalmak için didinip duran insanların, merdivenin ilk basamağında bile barınamayıp hayattan kopanların çokluğu beni derinden sarstı. Durup düşündüm yeniden ve iç sesimi dinledim başka ne hissediyorum diye. İlk anda hissetliklerim kararlılık, ülkem için bir şeyler yapma azmi, cahillik ve yalan ile mücadele isteği oldu. Motivasyonumun daha da arttığını gördüm. Ümitsiz durumların olmadığı ümitsiz insanların olduğu ve asla ümidimi kaybetmeyeceğim geldi yeniden aklıma. Çünkü hayat yaşamaya ona anlam katmaya değer. İyi okumalar KASIM 2019… İnsan onurunun korunması ve yüceltilmesi, insani gelişmeye değer verilmesi ekonomik büyüme ve kalkınmada en öncelikli konuların başında gelmektedir. Bunun başarılabilmesi için tarihte insan ihtiyaçları ile ilgili yapılmış bilimsel çalışmalara kısaca değinmekte fayda vardır. Bu konuda en bilinen yöntem Maslow tarafından 1943 yılında geliştirilen ihtiyaçlar piramidi olarak bilinir. Buna göre piramidin en alt kısmında insanın en temel gereksinmeleri olan açlık, susuzluk, cinsellik, barınmak gibi temel ihtiyaçlar söz konusudur. Piramit güvenlik, ait olma ve sevgi, statü ve saygınlık ve son olarak kendini geliştirme olarak devam eder. 1970’lerde bu model beş tabakadan sekiz tabakaya yükseltilmiş ve günümüz teknolojik gelişimi sonrasında saygınlık katmanı farklı kavramların etkisi ile daha karmaşık hale gelmiştir. Açıklanan son istatistiklere göre Türkiye’de işsizlik oranı %13.6 düzeyindedir. Tarım dışı işsizlik oranı ise %16 düzeyinde gerçekleşmiştir. Analizin detaylandırılması, özellikle genç bir nüfusa sahip olan Türkiye açısından daha önem arz etmektedir. Genç nüfustaki işsizlik oranı da %26 düzeyinde seyretmektedir. Son zamanlarda, işsizlik denildiğinde akla gelen başka bir konu da 15-29 yaş grubunda bulunan ve ne işte, ne eğitimde ne de stajda olarak tanımlanan Ev Gençleri kavramıdır. Bu durumdaki gençlerin sayısı 5 milyon 693 bindir. Daha genel bir ifade ile her üç gencimizden bir tanesinin durumu bu tanıma girmektedir. Bunun yanında, ücretlerle ilgili istatistiklerde de çok çarpıcı rakamlar söz konusudur. Bu rakamlara geçmeden önce TÜRK-İŞ’in her ay hesaplamalarını yaptığı açlık ve yoksulluk sınırını belirleyen gelir düzeylerine bakmak doğru olacaktır. TÜRK-İŞ Araştırması’nın 2019 Kasım ayı sonucuna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.102,83 TL, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6.849,62 TL dir.  Evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 2.577,94 TL olarak hesaplanmıştır. Ücretlerle ilgili şu bilgileri de paylaşarak karşılaştırma yapmak ve buna göre insan onurunun ne kadar ön planda olduğunu sormak sanırım doğru olacaktır. Türkiye’de çalışanların %83’ü 2000 TL ile 4000 TL arasında bir ücret almaktadır. Ortalama ücret 3500 TL olmasına rağmen çoğunluğu oluşturan medyan ücret 2500 TL’dir. Ülkemizde asgari ücret ile çalışan kişi sayısının toplam çalışanlara oranının %42.9 olduğu da diğer başka bir gerçektir. Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında bize en yakın Avrupa ülkesindeki oranın %19.9 ile Slovenya olduğu görülmektedir.  Ücret gelirlerinin GSYH içindeki payları olarak ortaya çıkan resimde de çarpıcı rakamlar söz konusudur. OECD ülkelerinde bu oran %62 düzeyindeyken dünya genelinde %52, Türkiye’de ise %36.5 düzeyindedir. Sermayenin son derece pahalı olması dolayısı ile bu sermayeye göre risksiz faiz oranı üzerinde getiri elde etmeye çalışan girişimci, ister istemez girdi maliyetlerindeki kontrolün çalışanlar üzerinden sağlamak zorunda kalmaktadır. Bu bilgiler ışığında tekrar konu başlığını tartışmaya dönecek olursak, insan ihtiyaçlarının karşılanmasında, sanırım Maslow’un ortaya koyduğu piramidin henüz ilk basamağını geçememiş büyük bir nüfus ile karşı karşıya olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır. Bütünsel bir bakış açısı ile düşündüğümüzde, yeni bir yüzyıla adım attığımız şu günlerde, bu durumun gelecek açısından önemli bir risk içerdiği söylenebilir. Temel ihtiyaçlarını karşılamada büyük çaba içindeki kişilerin, katılımcı demokrasi çerçevesinde görüş bildirme, hesap sorma ve temel hakları konusunda bir takım aksiyonlar almak üzere demokratik platformları kullanmaları gittikçe zorlaşmaktadır. Bu piramidin bir sonraki basamağındaki bir sosyal çevre ve aileye ait olma, sevgi şefkat konularında da çarpıcı araştırmalar da söz konusudur. Saygın bir araştırma şirketi tarafından ortaya konulan istatistikler, toplumda %28’lik bir kesimin, başkasına şefkat göstermenin, sevmenin ve güvenmenin kişisel bir zaaf olduğu yönünde bulgular içermektedir. Verimli büyümenin kilit noktası olan teknolojik yatırımların yetişmiş ve yaratıcı insan kaynağı ile desteklenmesinin çok önemli olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, kişisel gelişimin bu piramidin daha üst noktalarda olduğu göz önünde tutulduğunda, mevcut işsizlik düzeyi ve ücret yapısı ile alınması gereken çok yol olduğu yadsınamaz. İnsan onurunun korunması ve yüceltilmesi için gerekli güven ortamının tesis edilerek yatırımların artırılması ve kalkınmanın önündeki engellerin kaldırılması öncelikli hedeflerden biri olmalı ve insan ihtiyaçları piramidinin üst noktalarına erişim toplumun geneline yayılmalıdır. --- Kaynaklar: OECD, KONDA araştırma raporları,